Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2473.72
BIST 100
10541.78
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Laiklik bahanesiyle eğitimde din dışlanıyordu

CHP, laikliği din karşıtlığı biçiminde algılamış ve dini toplumsal hayattan dışlamaya çalışmıştı
Laiklik bahanesiyle eğitimde din dışlanıyordu
27 Eylül 2014 13:34:00
CHP, laikliği din karşıtlığı biçiminde algılamış ve dini toplumsal hayattan dışlamaya çalışmıştı

Tek parti döneminde CHP, laikliği din karşıtlığı biçiminde algılamış ve dini toplumsal hayattan dışlamaya çalışmıştır. 'Cumhuriyet Halk Partisi'nin 1947 kongresinde kabul ettiği laiklik tanımı bunun tipik bir anlatımını vermektedir: 'Laiklik yalnız din ile siyasetin arasında bir alaka kurulmaması değil, sosyal hayatın her yönü ile din arasında bir münasebet kurulmamasıdır'

'CHP camileri kapatmış' denildiğinde CHP'liler (asla) diy karşılık verir. Oysa, Adana'daki Ali Dede Mescidi'nin CHP il binası yapıldığını, İstanbul Aksaray'da Kara Mehmed Paşa Camii'nin 1928'de CHP'ye satıldığını, İstanbul Küçüksu Camisinin ise minaresi yıkılarak CHP'ye verildiğini, üstüne de kocaman CHP yazılı bir tabela asıldığını acaba bilmiyorlar mı?

1924 Teşkilat-ı Esasu00eeye Kanununun ilk şekline göre, 'Türkiye Devletinin dini, Din-i İslam'dır'. Bu hüküm Anayasadan 11 Nisan 1928 tarih ve 1222 sayılı Kanunla çıkarılmıştır. 10 Kanu00fbn-u-evvel 1937 tarih ve 3115 sayılı Kanunla ise Türkiye Devletinin nitelikleri arasında 'laik' sıfatı sayılmıştır. Bu durumda Anayasada din konusunda boşluk laiklik ilkesi ile doldurulmuş olmaktadır. Tek parti döneminde CHP, laikliği din karşıtlığı biçiminde algılamış ve dini toplumsal hayattan dışlamaya çalışmıştır. 'Cumhuriyet Halk Partisi'nin 1947 kongresinde kabul ettiği laiklik tanımı bunun tipik bir anlatımını vermektedir: 'Laiklik yalnız din ile siyasetin arasında bir alaka kurulmaması değil, sosyal hayatın her yönü ile din arasında bir münasebet kurulmamasıdır.' Bu, bugün de başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yüksek yargı tarafından güçlü bir şekilde desteklenen ve manifestovari bir dille sık sık vurgulanan anlayıştır.'

1924 yılından sonra din alanının zayıflatılmasına dönük ilginç uygulamaların devreye girdiğini görüyoruz. Tek parti dönemi boyunca -Laiklik adı altında- dindar kesim ciddi manada mağdur ediliyor. Sadece Müslümanlar değil farklı dini inanışa sahip insanlarda bundan payına düşeni alıyor. Tarihçi Mustafa Armağan Star Gazetesi'ne verdiği bir röportajda tek parti döneminde inkılaplara en ufak bir direnişin şiddetli bir şekilde karşılık verildiğini söyler. Armağan; 1934'te Cumhuriyet'te çıkan bir haberden yola çıkarak camilerin ve mescitlerin satılarak gelen paralarla okul yapıldığını, Ankara spor kulübüne yardımda bulunulduğunu ve cami satışlarından elde edilen paranın bir kısmının da meşhur cumhuriyet balolarının yapıldığı Ankara Palas'ın inşa edilmesinde kullanıldığını ifade eder.

Camiler satılıyor!

TARİHÇİ Mustafa Armağan, o dönem bazı camilerin doğrudan CHP teşkilatına tahsis edildiği ya da satıldığını da söyler. Adana'daki Ali Dede Mescidi CHP il binası yapılmış. İstanbul Aksaray'da Kara Mehmed Paşa Camii 1928'de CHP'ye satılmış. İstanbul Küçüksu Camisi ise minaresi yıkılarak CHP'ye verilmiş, üstüne de kocaman CHP yazılı bir tabela asılmış. Tapusunda Fatih Sultan Mehmet'in göründüğü Ayasofya 1934'te Bakanlar Kurulu kararıyla ibadete kapatılıp müze yapılıyor örneğin. Bunların yanı sıra 1948 yılına kadar Hacc'a gitmenin yasaklandığı, Tanrı yerine Allah diyenin 3 ay hapse mahku00fbm edildiği gibi bir yığın uygulamanın laiklik kisvesi adı altında yürütüldüğü bir dönem yaşanıyor.

1932 yılında Arapça ezan kanunla yasaklanıyor. Bu, laikliğe tamamen aykırı bir düzenlemeydi. Batı'dan alınan laik hukuk, din işlerini kiliseye bırakmışken, bizdeki laiklik, caminin ta içine kadar giriyor, ezanın, kametin, Kur'an'ın, salanın hangi dilde ve nasıl okunacağına karar veriyor, bununla kalsa iyi, bunlar dayattığı şekilde okunmadığı takdirde kanunla hapis ve para cezası getiriyordu.'

'4 Şubat 1933 tarihinde müftülüklere ezanı Türkçe okumaları emreden buna uymayanları kat'i ve şedid bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir tamim gönderilir. Ardından Türk Ceza Kanunun 526.maddesi yeni bir fıkra eklemesiyle aykırı eylem cezalandırılmaya başlanır. Değişikliğe göre Arapça ezan okuyanlar ve kamet getirenler üç aya kadar hapsedilecek ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası ödeyeceklerdir.' Bakıldığında Cumhuriyet dönemindeki laiklik uygulamalarının dinle problemli olduğu görülmektedir. Bu yüzdendir ki halkta kabul görmemiştir.

Layık olduk ama neye layık olduk!

Laiklik uygulamaları tepeden inme kabul ettirilmiştir. Değil toplumun, laik uygulamalara icazet veren parlamenterlerin büyük çoğunluğunun bile bu konuda kafası netleşmiş değildi. Nitekim 1937 yılında laiklikle ilgili madde Mecliste müzakere edilirken milletvekillerinin kendi aralarında fısıldaşarak u2013layık olduk ama neye layık olduk!u2013 dedikleri rivayet edilmektedir. Halka mal olan ve halk katında başlayan bir hareket olma özelliğine sahip olan Batı Avrupa deneyiminin tersine laikliğin kanunla korunduğu tek ülke olan Türkiye deneyiminde laiklik hiçbir net tanıma kavuşturulmadığı gibi tam anlamıyla halka mal olduğunu söylemekte oldukça güçtür. Türkiye'de demokrasi geliştikçe laikliği tehlikede görenlerin altında yatan bir neden de budur.