Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2393.14
BIST 100
10265.35
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Sadakanın en makbulü

Sadakanın en makbulü
27 Nisan 2020 00:01:00

BİR HADİS
“Ramazan'ı yaşadığı halde günahlarını bağışlatamayan kimsenin burnu yerde sürünsün!..”
(Tirmizî, Deavât, 100)

GÜNÜN AYETİ
“Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler.” (Ali İmran, 135)

ZEKÂT VE SADAKANIN EN MAKBULÜ

“Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah(cc) yolunda meşguliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen (iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden) onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, simalarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler.” (Bakara Sûresi, 273)

Bu ayet-i kerime Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar. Medine’de (ne meskenleri, ne de akrabaları) hiçbir şeyleri yoktu. Daima Kur’an-ı Kerim öğrenirler, Resulullah Efendimiz’in (sav) sohbetlerini dinleyerek istifade ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibadete ayırırlar, bir harp olursa giderlerdi. Bunlar Resulullah’ın medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.

Resulullah Efendimiz (sav) bir gün Ashâb-ı Suffe’nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalplerini ferahlandırmak için buyurdular ki: “Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki, her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden razı olarak bana kavuşursa o benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dir.”

Bakara Sûresi’nin 273. ayet-i kerimesi Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umumidir. Allah rızası için nöbet bekleyen veya Allah rızası için ilim öğrenen veya Allah rızası için Allah yolundaki hizmetlere kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmaya vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu ayetin hükmüne girer.

Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir. Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allah-û Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükafatını zayi etmez.

FİTRE KİMLERE VERMELİ

Ramazan ayında fakirlere verilen sadakaya “fitre“ sadakası denir. Başın ve bedenin zekatı olarak da bilinir. İşte fitre hakkında bilmeniz gerekenler:

Temel ihtiyaçlarının dışında belli bir mala sahip olan Müslümanların Ramazan ayında fakirlere verdikleri sadakaya "fıtır" sadakası denir. Başın ve bedenin zekatı olarak da bilinir. Buna "fitre" de denilir. Dinimizce zengin sayılan bütün Müslümanların, fıtır sadakalarını vermeleri vaciptir.
Fitre, evdeki kişi sayısınca verilir. Ramazan Bayramı’ndan önce bir bebek doğsa evin reisinin onun için de fitre vermesi gerekir. Dinimizde zengin olan kimsenin, hem kendisinin, hem de erginlik çağına gelmemiş olan çocuklarının fitrelerini vermesi vaciptir.

Fitre, Ramazan ayında fakirlere verilen bir sadaka olduğu için fitrenin bayramdan önce verilmesi en güzel davranıştır. Çünkü fitre vermenin amacı, fakirlerin bayram hazırlığı yapabilmelerini ve bayramı neşe ile karşılamalarını sağlamaktır. Fitre, bayram günü veya daha sonra gecikmeli olarak da verilebilir.

Fitre verirken niyet etmek önemlidir. Veren kişinin, fitreyi Allah rızası için verdiğini gönlünden geçirmesi yeterlidir. Bunu fakire verirken "bu fitredir" demek gerekmez. Fitreyi edeple vermeli, karşıdakini incitecek davranışlarda bulunmamalıdır. Bir fakire birden az fitre verilmez, ancak birden çok fitre verilebilir. Zekat kimlere veriliyorsa fitre de onlara verilir.

Bir özürden dolayı Ramazan’da oruç tutmayan kimseler, dinen zengin sayılıyorlarsa ve bu oruçlarını kaza edecek bedenî güce de sahip değilseler, tutamadıkları her bir oruç için fitre vermekle yükümlüdürler.

SÖZÜN ÖZÜ

Köle özgürdür eğer kanaat ederse,
Özgür de köledir eğer tamah ederse,
Kanaat et, tamahkar olma, bir şey yoktur,
İnsanın lekeleyen, tamah etmesi dışında.
(İmam Şafii)