Dolar (USD)
32.20
Euro (EUR)
34.59
Gram Altın
2406.08
BIST 100
10267.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Serseri güruhunu İstanbul’dan atın!

Osmanlı döneminde İstanbul’da serserilere göz açtırılmazdı… 14 Nisan 1765 tarihli fermanda, İstanbul sokaklarında başıboş dolaşanların tutuklanarak vilayetlerine geri gönderilmesi emri veriliyor… Üstelik bu ferman yıllar içinde birkaç kez daha tekrarlanmış.
Serseri güruhunu İstanbul’dan atın!
23 Şubat 2019 08:42:00
Osmanlı döneminde İstanbul’da serserilere göz açtırılmazdı… 14 Nisan 1765 tarihli fermanda, İstanbul sokaklarında başıboş dolaşanların tutuklanarak vilayetlerine geri gönderilmesi emri veriliyor… Üstelik bu ferman yıllar içinde birkaç kez daha tekrarlanmış.

Süleyman Karakulluk

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi’nce yayınlanan ESKİ İSTANBUL’DA SOSYAL ÇEVRE VE HAYAT konulu, hacmi son derece büyük bir kitap elime geçti. Türkçe, İngilizce ve Fransızca olmak üzere 3 dilde hazırlanan kitap, SADIK ALBAYRAK tarafından derlenmiş.

Kitabın ilk sayfalarında, sahabe devrindeki sosyal hayata dair anlatımlar ve Peygamberimizin, sosyal hayata dair sözleri yer alıyor… Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise eski İstanbul’daki sosyal hayattan örnekler veriliyor… O kadar güzel örnekler var ki, Osmanlı’ya kötü gözle bakanların bu örnekleri okuduklarında nasıl bir fikir açmazına düşeceklerini merak ettim doğrusu…

Osmanlı’da hayvan hakları

Osmanlı’nın, bırakın insanlarla ilgili aldığı kararları, yük hayvanlarının bakımı ve onların haklarıyla ilgili alınan kararları bile hayli şaşırtıcı. Meselâ, yük hayvanlarının haftada bir gün izinli sayılmaları, hergün ikindiden sonra çalıştırılmamaları, yüklerini aktardıktan sonra dönüşte, sahiplerinin üzerine binmemeleri gerektiği, Kadı kararlarıyla, Divanı Hümayun ve mahkeme tutanaklarıyla kayıtlara geçirilmiş…

İstanbul’a gelen serseriler

Kitapta dikkatimi en çok çeken ferman ise “Serserilerin İstanbul’dan gönderilmesi” ile ilgili çıkarılan ferman oldu. 14 Nisan 1765 tarihi ferman şöyle diyor: “Taşra vilayetlerinden amaçsız bir şekilde gelerek İstanbul ve çevresinde serseri bir halde gezip dolaşan bazı rezil ve namussuz kişilerin görüldükleri yerde tutuklanarak, Gümrük Emini Ağa tarafından gemilere bindirilmek suretiyle vilayetlerine doğru uzaklaştırılmasına, meslek sahibi olmayan başıboş kişilerin İstanbul ve çevresinde gezip dolaşmalarına izin verilmemesine…”

Şimdiki İstanbul’a bakın

Bir Osmanlı’nın aldığı önleme bakın bir de şimdiki İstanbul sokaklarında cirit atan serserilerin çokluğuna. Seyahat özgürlüğü adı altında İstanbul’a yağan serseri akınına dur diyecek yeni bir Osmanlı fermanı gerekmiyor mu sizce de…

***

Kalbe Dokunan Hikâyeler

Diyanet Dergisi’nin Aralık 2018 sayısında yayınlanan bir hikâye için çizilen resim…

DİYANET Yayınları’ndan bir başka kitap… Betül Şatır’ın Diyanet Aile Dergisi’ndeki köşesinde yayınlanan hikâyeleri kitap haline getirilmiş… Küçük dünyasında BÜYÜK ALLAH KORKUSU taşıyan Esmer Nine’den bahseden hikâyeyle başlıyor 140 sayfalık kitap… 22 hikâye var birbirinden güzel…

Nurşen Abla’nın müzesi

“Müzenin odaları kanla yazılmış bir zaferi fısıldıyor kulaklarımıza” cümlesini okuyunca, Çanakkale Zaferi’nin ihtişamını iliklerinize kadar hissediyor ve ecdadınızla gurur duyuyorsunuz. Bigalı Nurşen Abla ve eşi Mehmet Hoca’nın kurduğu müzeyi gezenlerin; savaşa, yoksulluğa ve o lanet olası günlerin karanlığına şahit olduklarını hissediyorsunuz.

Terzi Hüseyin Amca

Terzi Hüseyin amcanın İslâmi hassasiyete uygun diktiği elbiselerin nice ünlüler tarafından giyildiğini okumak ayrı bir mutluluk verdi bana… Opera binasından dini duygularla bezeli küçük terzi dükkânına geçişini okurken insanın gözleri dolu dolu oluyor.

Antepli Ayşe Teyze

Ayşe Teyze’nin hikâyesini okurken, sonlara doğru gözümden iki damla yaş döküldü… 16 yaşındayken, 4 çocuklu yoksul dul bir adamla evlendirilen Ayşe Gelin, hiç yüksünmemiş. Çocuklarını kendi çocukları gibi sevmiş, Onun getirdiği bereket Halef amcaya yaramış. Kayınvalidesinin ölüm döşeğinde Ayşe Teyze’ye yaptığı duayı duymak isteyen kaç gelin var şu alemde…

Sadra şifa öyküler

Evet, bu kitapta sadra şifa öyküler buldum gerçekten… Melih Hoca’nın idealleri, Ömer ile Sevde’nin kız isteme gününde yaşadığı tatlı telaş… Şeker hastalığı yüzünden tek bacağı kesilen Perihan Hanım’ın ibadet aşkı… Çok şey bilen ama bunu asla pazarlamayan Maruf Amca… Pazarcı Sedat’ın geçimini tülbent ve başörtü tutkusuyla birleştirmesi…

Ve Süleyman Usta

Kitabın sonuna doğru Süleyman Usta’nın hikâyesini okurken, “Allah’ım eşimi ve beni hastalıklarla imtihan etme” diye dua ettim… Çünkü bir insanın; elidir, koludur, canıdır, ciğeridir hanımı… O giderse, dalları şuursuzca budanmış ağaca döner adam… Kısa süre sonra o ağaç kurur, kurtlanır ve ölür gider…

Yaaaa, işte böyle… Sazın telini inleten mızrap misali, göğüs kafesinin kemiklerini uhrevi notalarla titreten öykülerle bezenmiş KALBE DOKUNAN HİKAYELER…

***

Cemal Kaşıkçı cinayeti

TARİH 2 Ekim 2018… Türkiye ve dünya inanılmaz bir olayla sarsılıyor. Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı Türkiye’de, ülkesinin başkonsolosluğuna giriyor ve kendisinden bir daha haber alınamıyor. Kapıda onu, nişanlısı Hatice Cengiz bekliyordu ama nâfile…

KOPERNİK Yayınları’ndan yeni çıkan CEMAL KAŞIKÇI kitabı, nişanlısı Hatice Cengiz’in ağzından gerçekleri dile getiriyor. Hatice Hanım, Cemal Kaşıkçı ile nasıl tanıştıklarını, aileler arasındaki ilk buluşmayı, babasının bu evliliğe nasıl razı olduğunu detaylıca anlatıyor.

Evlilik hayalleri vardı

Hatice Cengiz, yeni aldıkları evi nasıl döşeyeceklerini, mobilya seçimini, ikisi arasındaki aşkın nasıl başladığını anlatırken, Cemal Kaşıkçı’nın, Suudi Arabistan, Amerika ve İngiltere bağlantılarına da değiniyor. Kaşıkçı’nın Hurma tutkusu, Türk yemeklerine olan iştahı, kahve keyfi, İstanbul’un semtleri hakkındaki görüşleri aktarılıyor.

Özel bir ekip geldi

Ve o gün yaşananlar… Cemal Kaşıkçı’nın konsolosluktan içeri girişi ve bir daha çıkamayışı. Hatice Cengiz’in o panik halinde düşündükleri ve yaptıkları. Konsolosluk görevlilerinin umarsız tavırları. Ve tabii ki Konsolosluk binası içinde yaşananlar. Kaşıkçı’nın cesedinin parçalara ayrılması, bunun için Arabistan’dan özel bir ekip gelmesi…

Son yılların en korkunç cinayetinin perde arkasında yaşanan duygusal günler, cinayetten sonra yaşanan gelgitler, Kaşıkçı’nın dostlarının anlattıkları… Kısaca, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili kapsamlı bu eser; Sinan Okuş ve Mehmet Akif Ersoy’un, sade anlatımı ve anlaşılır cümle kurgularıyla sizleri bekliyor.

***

Kayıp Zamandaki Kız

PSİKOLOJİK gerilim romanlarını severseniz size İngiliz kadın yazar Kathryn Croft’un en çok satan Psikolojik gerilim romanlarından biri olan KAYIP ZAMANDAKİ KIZ kitabını tavsiye ederim. ALTIN KİTAPLAR logosuyla Türkçe’ye çevrilen iki çocuk annesi Kathryn Croft’un bu romanı, okurken tüylerinizi diken diken edecek gerilim sahneleriyle yüklü.

Simone Porter’ın altı aylık kızı Helena kaçırılır. Simone ve eşi Matt, daha yeni yeni hayatın tadını bulmaya başlamışlarken gelen bu kâbusla sarsılır. Aradan 18 yıl geçer. Grace adında bir genç kız, yıllar evvel kaybolan Helena olduğunu iddia ederek hayatlarına girer. Ancak bu ani geliş, Baba Simone’nun içine bir türlü sinmez.

Kathryn Croft bir milyonun üstünde satan 7 psikolojik gerilim romanının yazarı. Geçmişi Olmayan Kız kitabıyla çoksatan listelerine giren yazarın Kayıp Zamandaki Kız romanı da çok ses getirdi. 13 ülkede eserleri yayımlanan Croft, kocası, çocukları ve iki yaramaz kedisiyle beraber İngiltere Guildford’da yaşıyor.

***

Dede Korkut Hikâyeleri

KÂDİM arkadaşım ve dostum H.Salih Zengin’in günümüz Türkçesine uyarladığı, Mert Tugen’in de resimlediği DEDE KORKUT HİKÂYELERİ, Turkuaz Çocuk Yayınları’ndan piyasaya çıktı…

Son dönem çocuk edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan Zengin, 12 Dede Korkut Hikâyesi’nden en güzel 8 tanesini bu kitapta toplamış… Akıcı bir üslup ve aslına uygunluğa riayet edilerek yapılan bu sadeleştirme işini pek tuttum doğrusu… Özellikle, nazım kısımlarının hayli anlaşılır hale getirilmesi çok hoş olmuş…

12 hikâyeden 8 tanesi

Kitapta; Dirse Han Oğlu Boğaç Han, Kam Büre Oğlu Bamsı Beyrek, Duha Koca Oğlu Deli Dumrul, Kanlı Koca Oğlu Kanturalı, Kazılık Koca Oğlu Yeğenek, Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi, Begil Oğlu Emren ve Uşun Koca Oğlu Seğrek hikâyeleri yer alıyor…

Bu hikâyeler içinde benim en çok hoşuma giden Basat-Tepegöz hikâyesidir… Nedense onda hem bir kahramanlık, hem bir vefasızlık, hem bir hainlik hemi de bir gardaşlık duyguları vardır…

Bir kez daha okuyun

Boğaç Han’ı fazla abartılı bulurum, Bamsı Beyrek bir aşk hikâyesidir, Deli Dumrul’u zaten herkes biliyor, Kanturalı hikâyesi ise bir garip “seviyor-sevmiyor” denemesidir. Yiğenek; tam bir Yeşilçam filmine malzeme olacak cinsten kahramanlık destanıdır. Begil Oğlu Emren’in hikâyesi de ayrı bir güç gösterisidir. Velhasılı Turkuaz Çocuk’tan çıkan Dede Korkut Hikâyelerini bir kez daha okumak size bir şey kaybettirmez… Tam tersine bilgileriniz tazelenir…

***

DİYANET YAYINLARI

Günün Ardından deneme-öyküler

DİYANET İşleri Başkanlığı yayınlarından çok sayıda kitap geldi geçtiğimiz günlerde masama… İlk okuduğum kitap, “Dünün Ardından-Öyküler” isimli 192 sayfalık bir anonim çalışmaydı. İçinde birbirinden güzel 41 öykü vardı. Gönüllere dokunan, kalpleri titreten öyküleri okurken, cümlelerin raksı, karşınızda şov yapıyor…

Gözümün seyir defteri

Fidan Gelinin Hikayesi’ni okurken, “gözümün seyir defteri”; mezarlıkta ağıt yakan genç bir dulun hüznünü akıttı yüreğime…

Kınalı Muhlise

Muhlise Teyze ile Muharrem Efendi’nin ilk buluşması bir ilkokul aşkıydı ama sonradan yıllara uzanan sadakat yüklü bir evliliğe dönüştü. Muharrem amcanın şu sözleri kalp kapakçığımı yerinden oynattı: “Kınalı ellerinle o gün beni köprüden (okula giderken ilk gün, tahta köprüden geçmeye korkan Muharrem’e, Muhlise yardım etmişti) sonra bu dünyadan geçirdin Muhlise.. Bana hakkını helal et ki Sırat’tan da geçeyim”

Bu öykü bana, eşlerin birbirine olan haklarının ne derece önemli olduğunu bir kere daha hatırlattı.

Perdeler ve Ötesi

Emekli Albay Kemalettin Bey’in, mahalleye yeni gelen imam ve kadim dostuyla yaşadıkları ve eşinin ona olan muhabbetinin anlatıldığı Perdeler hikâyesi de karşılıksız sevginin ve sadakatin bir timsali gibiydi.

Hafız Olmak

İşte beni bin pişmanlığa iten bir hikâye… Hafız olmak… Vakti zamanında hafızlığa başlayan ama yarım bırakan ben, bu hikâyeyi okuyunca, Rabbime vereceğim hesabın korkusuyla kanter içinde kaldım desem yeridir… Ali Hafız’ın, ezber taktiği de hayli ilginç geldi doğrusu… Sayfanın sonundaki ayetten geriye doğru ezber taktiği, hafızlığa başlayanlar için farklı bir metot olabilir…

Efem Radyo

Meryem Teyze’nin Efem Radyo tutkusu bir harikaydı… Ve bir gün Radyo başında Kur’an-ı Kerim dinlerken vefat ettiğini öğrenmek dostlarının kalbini sızlattı… Keşke bütün teyzeler Meryem Teyze gibi tatlı bir yolculukla gidebilse Ahiret yurduna…

***

Günün Ardından

Denemeler-II

Okuduğum ikinci kitap; gönüllere dadanan, kalpleri titreten anlatımlarla bezenmiş 180 sayfalık risale boyutundaki bir küçük eser. Ama bu, ansiklopedilere sığmayacak duygu güzellemeleriyle yüklü.

“Uzun beklemeler dokuyoruz kaçan zamana inat…

Vicdan askıda bir ceket, istersek giyiyoruz”

Vicdan, askıda bir ceket haaa… Gerçekten düşündüm de, o askıdaki vicdan ceketini giyebilse herkes, ne de güzel olurdu dünyada yaşamak…

Ve bayramların tadına varmak… “Kalbini açarsan güneşe, ısınacaktır hücrelerin. Bugün bayram, taşlar gibi sert olmasın kalbin.”

İmtihanın Gazze sorusu

Gazze’de en çok çocuklar ölürken, biz ne yapıyoruz sahiden!.. Şu cümleye lütfen dikkat buyurun, “İmtihanımızın Gazze sorusundan sınıfta kaldık.”

Varın gerisini siz düşünün…

Karda giden gölge!

Gölgelerin fotoğrafını çekebilir misiniz?... Hele hele, beyaz karın üstünde günlük iaşesini çıkarmak için, delik ayakkabı ve paltosuz giysisiyle kâğıt toplayan birinin gölgesini çekebilir misiniz? Mümkünatı yok… Çünkü onun gölgesi düşmez beyaz karın üstüne…