Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Tarih ve 'Tarihsel' Kurgu (1)

0
Tarih ve 'Tarihsel' Kurgu (1)
05 Şubat 2017 00:00:00
0

"Tarih" okumayı, örneğin hikaye ya da roman okumaktan daha ciddi bir iş sananlarımız çoktur. Oysa ikisi de birer anlatıdır. Masallar ise anonimdir. "Halk hikayesi" denmesi biraz da ondan. Üstelik İngilizce "history" kelimesi "story" kelimesi aynı kökten gelir. Yani zamanla bir milletin hikayesine "tarih", bir veya birkaç kişinin anlatısına ise "hikaye" denilmiştir. Mesela, eski romanlara bakınız. Size "History of Tom Jones" derken, Henry Fielding aslında "Story of Tom Jones" demek istemektedir.

İşte bu nedenledir ki, yaklaşık iki asırdır --aradaki anlam farklılaşır gibi görünse de-- "hikaye" tarihleşmektedir. Batı dillerindeki "tarih" ile "hikaye" kelimesi aynı kökten gelmektedir ("history" ve "story"). Farklı disiplinlermiş gibi görünür, ama bugün de geçerli olan bir şey var ki: tarih yazarı ile anlatı yazarının söylem evreni aynıdır. Herhangi bir hikaye ile herhangi bir tarih vakası arasında gerçeklik açısından hiçbir fark olmayacağı gibi, tarihin kurgusal hikayeselliği düşünülürse, hikayenin gerçekçiliği daha da ağır basabilir.

Dilde anlamlar bazen genişler, bazen daralır. Hatta dilde, toplumlardaki yozlaşmalarla doğru orantılı olarak, kelimeler de yozlaşmanın aynası olurlar. Yine İngilizcede "Gay" kelimesi, aslında "neşeli, mutlu demektir. Arapçada "İbn" kelimesi ise, aslında "oğul" demektir.

Çoğu insan, tarihi kendi varlık alanı doğrultusunda içselleştirir: Sağlam "gerçek" ve "verilere" dayalı bir bilim dalı olarak görür. Halbuki tarih, ideoloji ve çıkar ilişkileri içinde kişisel tercihlerin ürünü bir anlatıdır. Öne çıkarma, geri bırakma, veri uydurma, veri çarpıtma, veri göz ardı etme gibi unsurlardan dolayı, tarih yazımı aslında bir hikaye yazımından öte değildir.

"Tarihin babası Herodot"un anlattıklarının çoğu, kendinden önce yazılan mitolojik eserler ve benzeri anlatılara dayanır. O yazdıktan sonra ise, tarih olmuştur. Kendisinden sonra gelenler de Herodot'u referans alarak yazınca, tadı tarihe sürülen bir anlatı çıkar ortaya.

Bu dönüşümün 15. yüzyılda William Caxton'ın matbaayı icadı ve sonrasında özellikle 18. yüzyılda gazetelerin çıkmaya başlamasıyla birlikte yeni bir yüz kazandığını gözlemleriz. Joseph Addison ve Richard Steel'in çıkardığı The Spectator, doğası itibariyle birçok kurgu içeriyordu. Sonraları çok taklitleri çıkan Tatler dergisi ise ayrı bir tarihsel kurmaca ürünüydü.

Yani tarih dediğiniz de aslında bir kurgulama işidir. Sokrat bundan dolayı "kurgu"ya "yalan" der ve bu yüzden şair ve edebiyatçıları ideal devletinde istemezdi. Onlar kurgucuydu onlar. Ve Sokrat'a göre, kurgu yalandı; unuttuğu ise, kurgunun kendi içinde oluşturduğu "gerçeklik" idi.

Olaylar vardır, kişiler ve kahramanlar vardır, gazeteler vardır arşiv olurlar zamanla. Yalan dahi, yazıldıktan sonra artık gerçek olmuştur, yazılı referans olmuştur. Hele bir de görsel unsurları eklerseniz, katil ile maktul yer bile değiştirebilir. Fotoğrafın içinde olan ayrı olabilir. Ancak fotoğrafın altını yazan kendi objektifiyle yeniden çekimleyebilir fotoğrafı.

Onun içindir ki, her yorum aslında bir yeniden yazmaktır. Her tercüme bir yeniden yazmaktır. Hatta her okuma bir yeniden yazmaktır. Okurken bizleşen kelimeler, bizdekine tercüme eder kendilerini.

(Perşembe günü devam edeceğiz inşallah)