Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Tek Parti dönemi eğitim zihniyetinden kurtulmalıyız

AK Parti döneminde eğitim anlayış olarak bir hayli kırıldı. Ancak bu yeterli değil. Ayrıca eğitimde reform denilince akla birtakım teknik değişiklikler geliyor. Oysa eğitim, sürekli gelişen ve değişen dünyaya uygun hale getirilebilmesi için evvela eskiden kalma yasalarla oluşturulan dar anlayışının değiştirilmesi gerekiyor
Tek Parti dönemi eğitim zihniyetinden kurtulmalıyız
25 Ekim 2014 10:36:00
AK Parti döneminde eğitim anlayış olarak bir hayli kırıldı. Ancak bu yeterli değil. Ayrıca eğitimde reform denilince akla birtakım teknik değişiklikler geliyor. Oysa eğitim, sürekli gelişen ve değişen dünyaya uygun hale getirilebilmesi için evvela eskiden kalma yasalarla oluşturulan dar anlayışının değiştirilmesi gerekiyor

Türkiye'de insan haklarına dayalı, özgürlükçü, çok dilli, çok kültürlü, çoğulcu yeni bir eğitim felsefesine ihtiyaç vardır. Özgürlükçü, demokrat, insan haklarına saygılı, fikir ayrılıklarına açık, herkes için özgürlük herkes için adalet talep eden kaliteli bireylerin yetişmesine olanak sağlayan yepyeni bir eğitim anlayışıyla yoluna devam etmesi gelinen noktada artık bir zorunluluktur

Özgürlüğün, şahsiyetin ve bir medeniyet tasavvurunun verilmesi olması eğitim kurumları ne yazık ki yıllardır askeri ritüellerle ve tek parti döneminden kalma yönetmeliklerle işlev görmektedir. Türkiye'deki eğitim kurumlarının askeri bir disiplin ve anlayışla işlev görmeleri durumunda bu kurumlardan asla bağımsız ve özgürlükçü düşüncelerin üretilemeyeceği bilinmelidir. Bugün Türkiye'de Kürt, Alevi, başörtüsü vs. gibi sorunların kaynağında insanla/ insani olanla ilgili bir bağın geliştirilememiş ve eğitim, sosyal ve siyasal alanlarda insanın ve değerlerinin atlanmış olması yatmaktadır. Ve ne hazindir yıllardır bu ülkenin okullarında işlenen ders kitaplarında farklılıkların birer tehdit unsuru olduğu işlenmiştir. Neticede statükonun eğitimle devamının sağlandığı bir ülkede maalesef "insan" değil itaatkar vatandaşlar yetişecektir. Nihayetinde eğitim kurumlarının öğrettiği gibi seven, inanan, düşünen dahası düşmanlık besleyen bir birey, içinde yaşadığı toplumun gerçeklerine bir türlü nüfuz edemeyecek ve ona zamanla yabancılaşacaktır. Her karşılaştığı yeni bir toplumsal sorun karşısında da çıkmaza girecektir.

Okul duvarları içerisine hapsolan eğitimciler dahil öğrencilerin değişik renklere, görüşlere, mezheplere ve inançlara açık olmalarını beklemek bir hayli zor. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan farklı inanç, kültür ve anlayışa sahip bireyleri bir arada tutabilecek, her kesime, düşünceye, mezhebe, dile ve inanca hitap edebilecek özgürlükçü, demokratik dünyayla bütünleşmiş bir eğitim anlayışına ihtiyacımız olduğunu ifade ediyorum.

Türkiye biran evvel eğitim sistemini reforma etmek durumundadır. Aksi takdirde Türkiye'de eğitim, özgürlükçü bir anlayışla yeniden şekillenmediği sürece bırakınız mevcut sorunları çözmeyi bu sorunlara her gün bir yenisinin daha ekleneceği akıldan çıkarılmamalıdır. Son yıllarda eğitime dönük ciddi yenilikler yapıldı. Ve çok şükür AK Parti döneminde eğitim anlayış olarak bir hayli kırıldı. Ancak bu yeterli değil. Ayrıca eğitimde reform denilince akla birtakım teknik değişiklikler geliyor. Oysa eğitim, sürekli gelişen ve değişen dünyaya uygun hale getirilebilmesi için evvela eskiden kalma yasalarla oluşturulan dar anlayışının değiştirilmesi gerekiyor. Gerçekte "eğitimin kendisi çağdaş bir la Contrat Socialdir. Bu "la Contrat Social'de" eğitim, bireyin dünyadaki kendi heykelini yapması, kendini yaratmasına, kendi mitolojisine uygun kendi yaşam haritalarını kendisinin çizmesine izin veren ortamlar oluşturmadır. Eğitim, bireyin anlam arayışı yolunda beyninin, yüreğinin ve elinin özgürleştirilmesidir."(1)

Bu bakımdan Türkiye'de insan haklarına dayalı, özgürlükçü, çok dilli, çok kültürlü, çoğulcu yeni bir eğitim felsefesine ihtiyaç vardır. Özgürlükçü, demokrat, insan haklarına saygılı, fikir ayrılıklarına açık, herkes için özgürlük herkes için adalet talep eden kaliteli bireylerin yetişmesine olanak sağlayan yepyeni bir eğitim anlayışıyla yoluna devam etmesi gelinen noktada artık bir zorunluluktur.

Tek Parti zihniyetinin son kalıntılarından, 2000'li yıllarda İstanbul Üniversitesinde rektörlük yapmış olan Kemal Alemdaroğlu (altta) ve yardımcısı CHPu2008İstanbulu2008Milletvekili Nur Serter (üstte), üniversite öğrencileri için ikna odaları kurarak inançlarından ve düşüncelerinden vazgeçirmeye çalışmışlar ve klasik 'tek tip insan' projesinin mimarları olarak tarihe geçmişlerdi.

Eğitim, özgürlükçü ve yeniliğe açık olmalı

Son yıllarda yaşanılan cumhurbaşkanlığı seçim sürecleri, e-muhtıra, hukuk, demokrasi, seçim, mitingler, Kürt sorunu vs. gibi tartışmalar ve sonucunda oluşan gerginlikler, kırgınlıklar, alınan kararlar bizleri biraz da eğitim sistemine doğru yöneltmeli Gördük ki bir ülkenin eğitim sistemi ne kadar yaralıysa demokrasisi de o kadar yaralıdır. Bir ülkede eğitimin temel sorunları neyse o ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik hayatının da temel sorunları odur.

Asker devlet geleneğine göre şekillenmiş bir eğitim yapısının sürekli gelişen ve değişen dünyamızda artık yerinin olmadığının bilinmesi gerekir. Dar bir milliyetçilik anlayışı, tek-tipçi, farklılıklara kapalı, üstelik hala hiyerarşik yapılanmasıyla Türk eğitim sisteminin bugün itibariyle insanlığa sunacağı bir katkı yoktur. Korku, nefret ve tek bir anlayışı nesilden nesile aktarmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Militarizm bilindiği gibi sivil alanı daraltan, ötekileştirici, askerliğe ve orduya dair tüm değerleri kutsayan bir ideolojidir. Ve bu ideoloji yıllardır ders kitapları vasıtasıyla öğretmenler tarafından öğrencilere aktarılmaktadır. Bu şekilde eğitim kurumlarından "insan" yerine itaatkar, vatanı için ölmeyi ve öldürmeyi bile göze alabilecek duygularla büyüyen insanlar yetişmektedir.

İnsanın kendisini bulmasının, kendi olmasının başka bir deyişle özgür olmasının yolunun eğitimden geçtiği göz ardı edilmektedir. Türkiye'deki okullar bireyin başta kendisini gerçekleştirmesinde ne kadar aktif rol oynuyorlar? Eğitim kurumlarının, devletlerin tek tipleştirici ve uysallaştırıcı eğitim programlarıyla kendilerini ne kadar donattıklarıyla alakalı bir durumdur bu. Devletlerin resmi ideolojilerini etkinleştirmesinin en iyi yolunun "okul" olduğu ve bu anlamda okulları bir araç olarak kullandıkları gerçeğiyle karşı karşıyayız. Oysa Türkiye'de demokratik dünyayla bütünleşmiş bir eğitim politikasını pekala işlerlik kazandırabiliriz. Ben bu ülkede bireyi, toplumu, özgürlüğü, erdemi ve ahlakı hesaba katarak yeni bir eğitim anlayışının oluşacağına inanıyorum.

YARIN:

Eğitim köklü sorunlarımıza dahil edilmeli

(1) Muhsin Hesapçıoğlu,"Türkiye'de Cumhuriyet Dönemi Eğitim İdeolojisi" Liberal Düşünce, Yıl:13,Sayı 49,s.99, Kış; 2008