Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2403.05
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yeni politika neleri öngörüyor?

"Siyasi iktidar, iradesini şu an itibariyle düşük faiz oranı yönünde göstermektedir. Bu da döviz kurunu yukarı yönde etkilemektedir. Bu politikanın "yalnız başına" uygulanmaya devam edilmesi halinde yıkıcı ve dengeleri bozucu etkisini daha fazla gösterecektir. Bu sebeple; bu politikanın, yapısal reformlarla orta ve uzun vadeli teşvik ve destek metodlarıyla desteklenmesi gerekiyor."
Yeni politika neleri öngörüyor?
19 Aralık 2021 01:30:00
"Siyasi iktidar, iradesini şu an itibariyle düşük faiz oranı yönünde göstermektedir. Bu da döviz kurunu yukarı yönde etkilemektedir. Bu politikanın "yalnız başına" uygulanmaya devam edilmesi halinde yıkıcı ve dengeleri bozucu etkisini daha fazla gösterecektir. Bu sebeple; bu politikanın, yapısal reformlarla orta ve uzun vadeli teşvik ve destek metodlarıyla desteklenmesi gerekiyor."

ahmet guzel_fd7baed24e61fd84ea076db4f1ee22d4.jpg

Ekonomist Ahmet Güzel, ekonomide yaşanan dalgalanmayı Milat gazetesi için analiz etti. İşte o analiz;


SON birkaç aydır Türkiye’nin uygulamakta olduğu faiz politikasına döviz kuru yükseliş ile tepki vermektedir.

Bu bağlamda kur-emtia fiyat artışları skalası kapsamında “imalat yapımız” sebebiyle mal fiyat artışları da olmaya başladı.

Hükümetin uygulamaya koyduğu ekonomi politikası yüksek faiz oranını reddediyor. Diğer taraftan bunun aynı zamanda yüksek kur riskini ortaya çıkaracağını öngörmektedir.

Başka bir ifadeyle; yeni dönemdeki politika düşük faiz yüksek kur olarak ifade edilmektedir.

Bu politikanın sonuçları pozitif olur mu?

Türkiye’nin imalatı temel itibariyle ithalata dayanmaktadır. Toplam ithalatımızın içinde “yatırım malı, ara malı ve ham madde” ithalatı yıldan yıla değişmekle beraber ortalama yüzde 70 civarında gerçekleşmektedir.

Başka bir ifadeyle; Türkiye üretebilmek için mevcut yapımız itibariyle ara malı ve ham madde ithal etmek zorundadır. Bu başlı başına yapısal bir sorundur ve olagelen bir durum teşkil etmektedir.

Diğer taraftan; yıllık milli gelirimizin yaklaşık 800 milyar dolar olduğu dikkate alınırsa kaba bir ifadeyle Türkiye, imal ettiğinin % 25’ini ihraç etmekte; yüzde 75’ini ise yurt içine satmaktadır.

İmalatın yüzde 75’nin yurtiçinde satılmasından dolayı dövizdeki kur artışının enflasyonist etkisi de daha fazla baş göstermektedir.

Bu sebeple şu anda uygulanan politikanın yıkıcı etkisini minimize etmenin yolu daha fazla ihracat yapmaktan geçmektedir ki; bu çok kısa vadede gerçekleştirilemiyor maalesef.

Acilen yapılması gerekenler

Siyasi iktidar, iradesini şu an itibariyle düşük faiz oranı yönünde göstermektedir. Bu da döviz kurunu yukarı yönde etkilemektedir. Bu politikanın “yalnız başına” uygulanmaya devam edilmesi halinde yıkıcı ve dengeleri bozucu etkisini daha fazla gösterecektir.

Bu sebeple; bu politikanın, yapısal reformlarla orta ve uzun vadeli teşvik ve destek metodlarıyla desteklenmesi gerekmektedir.

• Hızlı bir şekilde Sektörel Teşvik Programı (STP) uygulamaya konulmalıdır.

• Sektörel Teşvik Programı doğrudan ve sadece ithal ikameye yönelik imalat yatırımlarını kapsamalıdır.

• STP’nin gerçekleştirilmesinde bölgesel değil ulusal bazda tüm Türkiye uygulama alanı olarak öngörülmelidir.

• STP’nin desteklenmesinde tüm Türkiye 6.bölge kapsamında olmalıdır.

• Kurumlar Vergisi indiriminden ziyade belli bir süre Kurumlar Vergisi oranı bu yatırımlar için sıfır olarak uygulanmalıdır,

Bu tür bir teşvik programıyla bir taraftan tarihi yapısal sorunumuzu orta ve uzun vadede yapılacak yatırımlarla “orantılı” olarak çözebilecektir.

Başka ne yapabiliriz?

Uzun vadede farklı bir ekonomi ve üretim modeli geliştirmemiz gerekmektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca paramız döviz karşısında sürekli değer kaybetmektedir. ABD faiz artırınca veya sabit tuttuğunda biz düşürdüğümüzde (şuanda olduğu gibi) döviz kuru artıyor.

Asıl sorunu kendi ekonomimizde aramamız, analiz etmemiz, bulmamız ve “sorunu kökten” çözmemiz gerekmektedir.

Öncelikle üretim modelimizi, “uzun vadeli programlarla” farklılaştırmamız lazım gelmektedir.

Mevcut ekonomik ve imalat yapımız, ithalata dayalı ve emek yoğunluklu bir özelliğe sahip; haliyle bu durum, teknolojik ve yüksek katma değerli ürün imal etmemize engel olmaktadır.

Bu da önemli bir yapısal probleme sebep olmaktadır: Döviz ihtiyacı!

Sadece döviz ihtiyacı problemi değil; aynı zamanda döviz kuru bağlamında da kırılgan bir yapıya bizi sürüklemektedir.

Dikkat edersek hızlı ve yüksek ekonomik performans sergilediğimiz dönemlerde ve yıllarda yüksek ithalat tutarlarıyla karşı karşıya kalırız. Bu gibi dönemlerde ithalatımızın ortalama % 70’ini aşan tutarlarda sermaye (makine) ve ara malı ithalatı yapılmaktadır.

Bu sorun, çözüm bakımından “teknoloji yoğunluklu imalat” yapma modeline geçmemizi şart koşmaktadır.

Döviz kuru belirsiz olmamalı

Özel sektörün belirli periyotlarda döviz kurunu öngörebilmesi gerekir. Örneğin; ayın başında ve sonunda döviz kuru tahmini yüksek isabet oranıyla tahmin edilebilmesi gerekir. Eğer aylık, üç aylık ve 12 aylık periyotlarda bu tahminin isabetli bir şekilde yapılamaması halinde; işletmeler maliyetlendirme ve fiyatlandırmada sıkıntı yaşar, hatta zarar ederler. Bunun sonucu işsizlik, kapasite kullanım oranlarının düşmesi, sermaye erimesi ve düşük milli gelirdir. Bu sebeple özel sektör aktörlerinin döviz kuru “basiretini kapatmamak” gerekir.

Yapısal sorunu aşmanın yolu…

Teknoloji yoğunluklu üretim yapmanın birinci yolu teşvikten geçmektedir.

Bu bağlamda; sektörel destek sisteminin oranını daha fazla artırmamız gerekiyor. Mevcut teşvik sisteminde herkes desteklenmekle beraber özellikle belli sektörler ve bölgeler daha farklı ve fazla desteklenmektedir. Ancak bu çerçevede özellikle teknolojik yoğunluklu üretim yapacak yatırımları daha çok öne çıkarmamız gerekmektedir.

İkinci aşama: AR-GE oluşturmak

Ar-Ge harcamaları % 100 oranında giderleştirilebiliyor. Ancak Ar-Ge neticesinde keşfedilen ve imal edilen üründen elde edilen kazancın da belli bir süre gelir veya kurumlar vergisinden % 100 istisna tutulması veya Kurumlar Vergisi oranının sıfır olarak uygulanması gerekmektedir.

Üçüncü aşama: İnovasyon

Üçüncü Aşama; Yeni Tüketicinin Tipik Özelliği…

Günümüz ekonomisinde tüketici, sürekli yeni ürün istemekte; kişiselleştirilmiş ve kendine özgü farklı ürün talep etmektedir.

Bu talebin üretimdeki karşılığı ise “İNOVASYON”.

Gelişmiş ülkeler bunu gördü ve 2011’de çözümü de geliştirerek uygulamaya soktu: “ENDÜSTRİ 4.0”. Yani 4.Sanayi Devrimi.

TOGG gibi projeler artırılmalı

Dolayısıyla Türkiye’nin de yerli otomobil projesinde olduğu gibi 4.Sanayi devrimine ilişkin bir program hazırlaması gerekmektedir.

O zaman ne olacak?...

Geleceği güvence altına almanın yolu; teknoloji yoğunluklu yeni ve farklı ekonomi ve üretim modelini uygulamaktan geçmektedir…

Eğer bu programı başarabilirsek...

• “YÜKSEK KATMA DEĞERLİ” ürün geliştirme,

• Yüksek teknolojik ürün imal etme ve teknoloji yoğunluklu “ihracata” geçiş yapma,

• Daha kolay marka geliştirme,

• Sürekli yeni ve farklı ürün keşfedebilme,

• İhracatın ithalatı karşılaması hatta geçmesi,

• Aşırı döviz ihtiyacını tamamıyla gidermiş olma,

• Dünya ekonomisinde % 1,3’lük payını daha yükseğe çıkarabilme,

• Yeni tüketicinin ihtiyaçlarını karşılayabilme,

• Dünya ticaret hacmindeki pazarını genişletme ve payını artırabilme,

• Orta gelir tuzağından tamamıyla kurtulma yeteneğini kazanacağız.

Dünya Ekonomisinde Ağırlığımız Artacak

Eğer % 25 oranında teknoloji yoğunluklu ekonomi ve imalat modelimizi geliştirebilir ve hayata geçirebilirsek;

• Dünya ekonomisinde % 2,5-3 oranında pay sahibi olma,

• Dünya ticaret hacminde % 3,5 civarında paya ulaşma,

• 500 milyar dolar ihracat,

• 500 milyar doların çok altında ithalat, yani ihracat fazlası veren bir ekonomi,

• 20.000-25.000 $ kişi başına gelir,

• 2,5-3 trilyon dolar milli gelir,

• % 5-6 seviyesinde işsizlik,

• % 5’in altında enflasyon gibi kazanımlarını elde edebiliriz.

AHMET GÜZEL KİMDİR?

1973 yılında Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde doğdu. 2001 yılında Vergi Müfettişliğine atandı. Gazi Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümünü 3’ncülükle bitirdi. 2011 Temmuz ayı itibariyle Yeminli Mali Müşavirlik Belgesini aldı. Mali mevzuatla ilgili başta vergi müfettiş yardımcıları olmak üzere değişik kesimlere hitaben eğitim dersleri ve seminerler, İnşaat Sektörünün Vergilendirilmesi, Tekstil Sektörünün Vergilendirilmesi, İade İşlemleri ve KDV Uygulamaları ile Yatırım Teşviki konularında panel ve konferanslar verdi.