Kültür-Sanat

İstanbul'un Fethine Manevi Bakış

Bir grup arkadaşımızla İstanbul’un ‘Kiliseden Dönme Camileri’ni ve dünyada tek olan özellikli camilerimizi gezdik. Gezimizde sadece kuru taş bina görmek değil, gelecek nesillere aktarmak içinde ekibimizle İstanbul’un tarihi kapılarını gezdik.

Yazıma, Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'in (sav) “Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’mel emrü zâlike’l emr, ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş” “Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.” Hadis-i Şerifi ile başlıyorum. Bu hadisi sadece maddi fethe değil, aynı zamanda "İstanbul'a hizmet eden, İstanbul için çalışan" ve "fethedilmeyi bekleyen gönüller" için çalışanlara da teşmil ederek manevi bir boyut kazandırma gayretindeyim.

Yukarıdaki Hadis-i Şerif'i tekrar tekrar okursak şu manayı buluruz diye düşünüyoruz… İnşallah… “İstanbul’un fethine katılan askerler nasıl güzel askerlerse, aynen şu an İstanbul’a hizmet eden, İstanbul için çalışan ve kıyamete kadar çalışacak olanlar da Allahü âlem bu hadis-i şerifin içine girmektedir… Onun için ‘aman efendim, olur mu? İstanbul’un Fethi bitti’ demeyelim. Biz de inanıyoruz ki hayır, fetih bitmedi. Aynen devam ediyor inşallah. Çünkü İstanbul’un tarihi, maddi ve manevi güzellikleri var.. Halen fethedilmeyi bekleyen gönüller var… İnşallah bunlara ulaşmak için gayret etmeliyiz… İşte en azından bu niyette olursak, Peygamber Efendimiz’in güzel hadisine inşallah nail oluruz.

NEDEN İSTANBUL’UN KAPILARI?

Değerli dostlar, geçen yıl bir grup arkadaşımızla İstanbul’un ‘Kiliseden Dönme Camileri’ni ve dünyada tek olan özellikli camilerimizi gezdik… Ama gezerken niyetimiz kuru kuru taş bina görmek değil, sırf bu Hadis-i Şerif'e nail olabilmek, farklılıkları yakalayıp ileride gelecek nesillere aktarmak içindi. Efendim, inşallah bu yıl da aynı ekibimiz İstanbul’un tarihi kapılarını gezdi… İnşallah sizlere aşağıda gezdiğimiz ve bazı özelliklerini yakaladığımız kapıları aktarmaya çalışacağız… Bu gezi sırasında İstanbul Ansiklopedisi’nden, birçok tarihi kaynaktan ve internet sitelerinden yardım aldık.. Buralara bilgi gönderen, yazan ve emeği geçenlerden Allah razı olsun diyoruz.

Sizler sahip çıkmazsanız, kimler sahip çıkacak?

"Gerçekleşsin diye en çok dua ettiğim, üstüne en çok titrediğim arzum; tıpkı geçmişte, o sürekli geliştiği zamanlarda olduğu gibi, manastırın her zaman ayakta kalması ve zamanın yıkımlarından ya da başka herhangi bir tehditten etkilenmemesidir."

ESERLERİN ÜZERİNDEKİ TEHDİT

Yazımın önemli bir kısmında, kiliseden camiye çevrilen tarihi yapıların (Ayasofya, Kariye, Fethiye Camii) sonradan müzeleştirilmesi ve orijinal Hristiyan kimliğine döndürülme çabalarına odaklanıyorum. Amerikan Bizans Enstitüsü: 1930'lardan itibaren bu yapıların restorasyon ve sonrasında müzeleştirilme süreçlerinde öncü rol oynadığı vurgulanıyor. Kariye Camii (Khora): II. Bayezid Sadrazamı Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiş, 1945'te Amerikan Bizans Enstitüsü'nün girişimiyle müze yapılmış, mozaik ve freskleri ortaya çıkarılmıştır. Fethiye Camii (Pammakaristos Manastırı): Sultan III. Murad tarafından camiye çevrilmiş, 1960'ta yine Amerikan Bizans Enstitüsü'nün çalışmasıyla mozaikler ortaya çıkarılıp kısmen ibadete kapatılarak müzeye çevrilmiştir. Tüm çabam; "İstanbul'un Türk mühürlerini sökmeye yönelik" eylemlere karşı tarihi mirasa sahip çıkma çağrımdır.

İstanbul Surları ve 55 kapılı İstanbul

İstanbul'u çevreleyen surların 55 kapısı olduğu, bunların Marmara, Haliç ve Kara Surları olarak üçe ayrılıyor. Sabah açılan kapılar, akşam kapanıyordu. Fatih Sultan Mehmet'in, Bizans'ın ihtişamını ve surların geçilmezliğini göstermek amacıyla Marmara ve Haliç surlarının bazı kısımlarının tamir edilmemesi yönündeki fermanı dikkat çekiyor. Bu gezimde; ziyaret ettiğim Kara ve Marmara Surları üzerindeki bazı kapılar ve çevreleri detaylıca anlatılıyorum.

Marmara'daki Kapılar: Marmara Denizi kıyısında 19 kapı bulunuyor.

Haliç'teki Kapılar: Haliç'teki surların büyük bölümü ve dolayısıyla kapıların çoğu artık yok. Marmara'dan Haliç'in içine doğru 25 kapı vardı.

Kara Surlarındaki Kapılar: İstanbul'un kara surlarını Haliç kıyısından Marmara kıyısına doğru izleyince 11 kapı bulunuyor.

Sur Dışındaki Kapılar: Örneğin Galata'daki Azapkapı ve Üsküdar'daki Paşakapısı da İstanbul'un kapılı semtlerini oluşturuyor. Azapkapı'nın adı Osmanlı döneminde Haliç Tersanesi'nin yanına kurulan Azepler Kışlası'ndan geliyor. Bölge, Cenevizlilerin elindeyken Galata surlarındaki bu kapıya Porta di San Antonio deniyordu. Paşakapısı ise sadrazamların hem oturdukları hem de görev yaptıkları yerdi. İstanbul Vefa Vakfı gezi ekibi olarak “Sabahın önce gelmesi gibi fetihin de bir an önce olması niyetiyle” diyip sabah namazlarından sonra gezmeye karar vererek ilk önce Mevlana Kapı'dan başladık... Sabah namazını Merkez Efendi Camii’nde kılıp Merkez Efendi Hazretleri’ni ziyaret ettikten sonra ilk kapımızı gezmeye başlıyoruz...

MEVLANAKAPI

Adını hemen dışındaki Yenikapı Mevlevihanesi'nden almıştır (Yeniçeri Katibi Malkoç Mehmed Efendi tarafından 1597'de kurulmuştur). Faik Kırımlı'nın 300 yıl sonra İznik çinisi harcını bulma çalışmalarına sahne olmuştur. İstanbul'un 100'den fazla çeşmesine su sağlayan bir oluk vazifesi görmüştür. Çevresinde Merkez Efendi Camii ve Türbesi, Kılıçlı Baba Türbesi, Örümceksiz Dede Türbesi ve Mimar Acem Camii (Mimar Acem Ali'nin eseri) bulunur.

SİLİVRİKAPI

Silivri yolu başlangıcı olduğu için bu ismi almıştır. Elekli Dede ve 4. Murat dönemi burç muhafızı manevi koruyucularıdır. Kapının içinde fetih döneminden kalma bir gülle mevcuttur. Karşısında Mimar Sinan eseri olan Hadim İbrahim Paşa Camii bulunur. Çevresinde isyancı Tepedelenli Ali Paşa'nın kesik başının gömüldüğü mezar ortaya çıkarılmıştır. Yakınında Balıklı Ayazması (Zoodokhos Peges) bulunur. Bu ayazmanın, Fatih'in kuşatması sırasında canlanan balıklar efsanesi ile meşhur olduğu belirtilir.

BELGRADKAPI

Kanuni Sultan Süleyman'ın Belgrad fethinden sonra getirdiği Sırpların buraya yerleştirilmesiyle adını almıştır. İstanbul fethinden sonra açılan bir kapı olduğu için manevi bir muhafızının olmadığına dikkat çekilir.

YEDİKULEKAPI

Foto- Yedikulekapı

Kapının iç tarafında çift başlı Bizans kartalı kabartması vardır. Hemen çıkışta Yuhçu Baba (Yuh Dede) yatırı bulunur. Yedikule, Bizans döneminde 5 kuleden oluşurken, Osmanlı'da eklemelerle 7 Kule olarak anılmıştır. Fatih Sultan Mehmet'in hazineyi burada tuttuğu, daha sonra siyasi mahkum hapishanesi olduğu (Genç Osman'ın idam edildiği yer) belirtilir.

NARLIKAPI

Foto- Narlıkapı

Kapıya yakın nar ağaçlarından ismini almıştır. Marmara surlarının kalıntılarının az olmasının nedeni, Sultan Abdülaziz döneminde demiryolu inşaatı için surların sekiz yerinden yıktırılmasıdır.

SAMATYAKAPI

Foto- Samatya Kapı

Kara surları üzerindeki bir kapıdır; kalıntısı zor görülür. Samatya, İstanbul'dan daha eski bir yerleşim birimi olup, nüfusunun çoğunluğunu Rum ve Ermeniler oluşturmuştur. Yakınında Kasap İlyas Bey Camii (ahşap kubbeli) ve Şâh-u Gedâ Mescidi bulunur.

YENİKAPI

Foto- Yenikapı

Kapı, sonradan keşfedildiği veya açıldığı için bu ismi almıştır (4. Murat'ın müneccimle olan hikayesi anlatılır). Bizans'ın önemli limanlarından Eleutherius Limanı ve Hebptaskalon Limanı'nın bu bölgede olduğu düşünülür. Langa semti, Bizans surlarının dışında yer alıp (Vlanga: dışarısı), alüvyonlarla dolan liman bölgesinin sebze bahçesi haline gelmesiyle bilinir.

KUMKAPI

Foto- Kumkapı

Marmara surlarının en çok istila edildiği, tahrip olduğu bölgedir. Halkının çoğunluğunu Rum ve Ermeniler oluşturur; bu durum Fatih'in fetihten sonra bölgeye gayrimüslimleri yerleştirerek Rum Ortodoks Patrikhanesi ile Ermeni Gregoryan Patrikhanesi arasında denge kurma siyasetinin sonucudur. Kumkapı, 8.5 km uzunluğundaki Marmara surlarının devamındandır. Sur kapısından günümüze hiçbir eser kalmamıştır. Surun ve çevresinin en çok istila edildiği bu bölgedir desek yanlış demeyiz. Çünkü sur, evlerin arasında kaybolmuş durumda ya da hiçbir eser yok kendisinden.

ÇATLADIKAPI VE KÜÇÜK AYASOFYA KAPISI

Marmara surlarının bitimine gelirken Çatladıkapı'ya gelmeden hemen önce Şehsuvar Bey Alt Geçidi ve bu geçitten geçer geçmez bir cami görürsünüz. Geçit ismini camiden almıştır. Biraz daha ilerleyince bugün İ.B.B.’nin İSMEK olarak bilinen Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi binasını görürsünüz ki bu binanın hemen yanında içeride küçük bir kapı daha vardır, bu kapının ismi Küçük Ayasofya Kapısı'dır. Çatladıkapı, bir depremde çatladığı için ya da "Çatladı Kasım" adlı kişinin yakınlarda yaşamasıyla adını almıştır. Yakınında Bizans İmparatorluk Sarayı'nın günümüze ulaşan kalıntıları bulunur. Küçük Ayasofya, restorasyon sürecinden geçmiştir.

AHIRKAPI (VE AKBIYIK MESCİDİ)

Marmara surlarının en sağlam kalan kısmıdır. Topkapı Sarayı'nın ahırlarının burada bulunmasından adını alır. Ahırkapı Feneri, 3. Osman zamanında bir deniz kazasından sonra yaptırılmıştır. Yakınında Dede Efendi (Hamamizade İsmail Dede Efendi) Kültür Evi ve Akbıyık Mescidi bulunur. Akbıyık Mescidi, sur içinde yapılan ilk mescittir ve diğer camilerin kıbleleri Beyazıt Camii yapılana kadar buraya göre ayarlanmıştır. Adı olan ama kaybolan kapılar: Bukoleon Sarayı Kapısı, Eugenios Kapısı ya da Kentenarios Kapısı, Uğrakkapı, Yalı Köşkü Kapısı, Davutpaşa Kapısı, Balıkpazarı Kapısı, Zindan Kapısı: Odun Kapısı

Sonuç ve Öneriler

Kıymetli İstanbul severler, yukarıda yazılanlar arasında belki unuttuğumuz veya sehven atladığımız bazı bilgiler olabilir. Bizim gayemiz siz dostlarımıza İstanbul’u sevdirmek, İstanbul’un kaybolan tarihine bir nebze olsun destek olmanızı sağlamaktı. Yoksa işimiz yeniden tarih yazmak değil. Sadece bu eserlere sahip çıkalım, bize kadar gelmiş olan eserleri bozmadan bizden sonra gelenlere aktaralım...Ve işte önerilerimiz: Kapı içlerinin ve dışlarının, kısaca sur diplerinin acil olarak temizlenmesi. Zeytinburnu-Fatih-Eminönü Belediyesi’nin sınırlarında bulunan kapıların üzerine ne kapısı olduğu ve kısa tarihinin yazdığı bilgilendirici levhaların asılması. Güçlendirilmiş surlar üzerinde akülü tren ile sur üzerinde gezinti. İlköğretimlere yönelik bilgilendirici gezilerin düzenlenmesi, Bostanların kaldırılıp o bölgelerin eski dönemde kullanılan aletlerin de sergilendiği müzeler haline getirilmesi.