İslam dünyasını ele alıp inceleyen ve üzerinde araştırmalar yapan oryantalistler, Müslüman bilim insanlarının katkılarını ve keşiflerini zaman zaman objektif bir şekilde ortaya koymuşlardır.

İslam bilim tarihçimiz Fuat Sezgin ve çağdaş alimlerimizden Muhammed Hamidullah (Brockelman'ın vefatı ile ilgili yazdığı makalede) insaflı oryantalistleri şükranla anmaktadırlar. Hatta bir Müslüman alim olarak Hamidullah, Brockelmann'a Fuat Sezgin'e Arap-İslam Bilimleri Tarihi (GAS) eseri nedeniyle verilen Faysal Armağanı'nın öncelikle Brockelmann'a verilmesi gerektiğini söyleyecek kadar bazı oryantalistlerin hizmetlerini takdirle hatırlamıştır:

"Brockelmann'ın hayatı, birçok bakımlardan ders teşkil eden ve gerçekten de örnek alınıp izinden yürülebilecek taraflara sahiptir. Adı tamamen bir ilmi kucaklamış, ilme mal olmuş büyük alimlerden biriydi. Bir Müslüman kimse bakımından Brockelmann, sadece bir konuşma dili olarak kalmayıp aynı zamanda bir yazı dili (edebiyat dili) olarak da gelişen Arapça ile kaleme alınmış ilk örneklerinden itibaren verilmiş bütün Arapça edebi mahsullerin tam bir listesi manasına da gelmektedir. Dr. Fuat Sezgin'in meydana getirdiği Geschicte des Arabischen Schrifttums adlı eserin Arapça yazılı edebiyat üzerine telif edilmiş 'asrın en büyük çalışması' olduğu düşünülmüş ve buna dayanılarak müellifine 'Faysal Armağanı' verilmiştir. Halbuki onun gerçekleştirdiği bu son çalışma, Brockelmann'ın başlattığı işi, bazı ilmi yenilikler ilavesiyle devam ettirmek ve bu müteveffa alimin ziyaret edip görme imkanı bulamadığı bazı kütüphaneleri gezip taramak suretiyle tamamlamaktan oluşmaktadır. Böyle bir eseri ilk defa yazıp neşretmekle Brockelmann, nice büyük ve daha çok sayıda armağana layık görülmeli değil miydi sualini sorabiliriz." (İslam Tetkikleri Dergisi, c.8, 1984)

Fuat Sezgin de günümüzde Müslümanların, bilimler tarihinde önemli bir yerleri olduğunu biliyorsa, bunu fedakar oryantalistlerin çabalarına/çalışmalarına borçlu olduklarını unutmamaları gerektiğini bildirmektedir.

Oryantalist çalışmaları, Fuat Sezgin, on dokuzuncu yüzyılda büyük tepkilere/itirazlara rağmen, baba oğul iki Fransız'ın başlattığını bildirmektedir. Sezgin'e göre, "baba-oğul iki Fransız (J. J SédillotL.A Sédillot oryantalist Paris'teki yazmalardan hareketle İslam medeniyetindeki astronomi üzerine çalışıyorlar ve ilk dönemde Avrupa'ya ne kadar giden ne kadar şey varsa hep Müslümanlardan gelmiş olduğunu fark ediyorlar. [Hasan] el-Merrakuşî'nin Camiu'l-Mebadî ve'l-Ğayat fî İlmi'l-Mîkat adlı eserinin kalın olmayan bir nüshasını elde edip Fransızcaya çeviriyorlar. Bu ve benzeri çalışmalarının neticesinde bilimlerin gelişmesine ilişkin tarihî tasavvurumuzun yanlış olduğunu ileri sürüyorlar. Her şeyi Yunanlılara nispet etmeyi ya da İslam medeniyetini atlayarak Avrupa'dan başlamayı yanlış buluyor ve Müslümanların ilim tarihinde takdir edilemeyen bir yerlerinin olduğunu savunuyorlar. Daha da ileri gidip bu gerçeği Fransız ilim dünyasının kabul etmesi için çalışıyorlar. Fransız Akademisi bunların iddialarına karşı çıkıyor ve neticede bir çatışma başlıyor. Ne kadar ilginçtir ki bu baba-oğul bu çatışmayı elli yıl aralıksız sürdürüyor." (Fuat Sezgin, Ankara Üniversitesi Açılış Ders)

Baba oğlun yürüttüğü bu ısrarlı çalışmalar, Fransa'nın dışına çıkarak Avrupa'ya yayılır. Nitekim Fuat Sezgin'in bildirdiği üzere J. Reinaud isimli bilim adamı konuyu coğrafya alanına taşır. Almanya'da objektif bir ilim adamı olan Alexandre Von Humboldt bu fikir tartışmalarını takip ederken, Woepcke adlı öğrencisini bilim tarihi sahasında yetişmesi için Paris'e göndermiştir.