Trend

Peygamberimizin mucizeleri (15) Doğumundan Evvel Müjdelenmesi

Peygamberimizin son peygamber olması hasebiyle kıyamete kadar hüküm sürecek son din ve son ahkam Efendimize inen Kur''an ve onun emir ve yasaklarıdır. Peygamber efendimizin bir çok mucizeleri vardır bunlardan bir tanesi de ''''Doğumundan Evvel Müjdelenmesi''''dir ki, bu mucizevi halleri hala aklen sorgulayıp inkara giden inanç yönünden zayıf insanlar var. Doğumundan Evvel Müjdelenmesi ile İlgili Mucizeler nedir? Detaylar haberimizde.

Peygamberimizin son peygamber olması hasebiyle kıyamete kadar hüküm sürecek son din ve son ahkam Efendimize inen Kur'an ve onun emir ve yasaklarıdır. Peygamber efendimizin bir çok mucizeleri vardır bunlardan bir tanesi de ''Doğumundan Evvel Müjdelenmesi''dir ki, bu mucizevi halleri hala aklen sorgulayıp inkara giden inanç yönünden zayıf insanlar var. Doğumundan Evvel Müjdelenmesi ile İlgili Mucizeler nedir? Detaylar haberimizde.

Peygamberimizin (asm) gönderilmesinden önce fetret dönemi denen devrede; hem kahinler, hem de bazı alim zatlar Allah Resulü'nün (asm) geleceğini müjdelemişlerdir. Bunlardan bazıları şiirlerinde O'ndan (asm) bahsetmiş, bazıları asırlar sonrasına mektuplarıyla bu müjdeyi ulaştırmışlardır. Bunlardan bazılarının örneklerini nakletmeye çalışacağız.

Birincisi: Yemen padişahlarından Tübba', Allah Resulü'nün (asm) vasıflarını eski kitaplarda görmüş, iman etmiş. Şöyle bir şiirini ilan etmiştir:

"Ben Ahmed'in (a.s.m.) risaletini tasdik ediyorum. Ben onun zamanına yetişseydim, ona vezir ve ammizade olurdum. (Yani, Ali gibi olurdum.)"[1]

İkincisi: Meşhur Kuss ibni Saide ki, Arapların içinde en meşhur ve mühim bir hatib ve hakikatların farkında olup tek İlah inancına sahip bir zattır. İşte şu zat da, Peygamberimiz (asm) gönderilmeden evvel O'nun (asm) peygamberliğini şu şiirle ilan ediyor:

"Gönderilenlerin ve peygamberlerin en hayırlısı olarak Ahmed'i (a.s.m.) bize gönderdi. Kàfileler onun için yollara düştükçe ve bu teşvik edildikçe Allah ona rahmet eylesin."[2]

Üçüncüsü: Allah Resulü'nün (asm) atalarından olan Ka'b ibni Lüeyy, Efendimizin (asm) geleceğini ilham eseri olarak şöyle ilan etmiş:

"Ansızın, Muhammedü'n-Nebî (asm) gelecek, doğru haberleri verecek."[3]

Dördüncüsü: Yemen padişahlarından Seyf ibni Zîyezen, eski semavi kitaplarda Resulullah'ın (asm) özelliklerini görmüş, iman etmiş ve müştakı olmuştu. Resulullah'ın (asm) dedesi Abdülmuttalib Yemen'e Kureyş kafileleri ile gittiğinde, Seyf ibni Zîyezen onları çağırmış, onlara demiş ki:

"Hicaz'da bir çocuk dünyaya gelir. Onun (asm) iki omuzu arasında hatem gibi bir nişan var. İşte o çocuk umum insanlara imam olacak." Sonra, gizli Abdülmuttalib'i çağırmış. "O çocuğun dedesi de sensin." diye kerametkarane, doğumundan evvel haber vermiş.[4]

Beşincisi: Müminlerin annesi Hazreti Hatice'nin (r.anha) amca oğlu Varaka bin Nevfel'e, vahyin başlangıcında Hazreti Hatice (r.anha), Allah Resulü'nün (asm) telaşlandığını haber verince, Varaka demiş: "Onu bana gönder." Resulullah (asm) Varaka'nın yanına gitmiş, vahyin gelmesi anındaki halini ona anlatmış. Varaka demiş:

"Telaş etme, o halet vahiydir. Sana müjde! Beklenen Nebî sensin. İsa seninle müjde vermiş."[5]

Altıncısı: Askelani'l-Himyerî namında bir alim zat, Peygamberimiz (asm) gönderilmeden evvel Kureyşîleri gördüğü vakit, "İçinizde peygamberlik dava eden var mı?" diye sorardı, Kureyşliler "Yok." derlerdi. Sonra, peygamberlik vazifesi verildikten sonra yine sormuş. "Evet, biri peygamberlik dava ediyor." demişler. Askelani demiş:

"İşte, alem O'nu bekliyor."[6]

Yedincisi: Hristiyan alimlerinden İbnü'l-Ala, peygamberlik vazifesi verilmeden ve Peygamberi (asm) görmeden evvel haber vermiş. Sonra gelmiş, Hazret-i Peygamberi (asm) görmüş. Demiş:

"Ben senin sıfatını İncil'de gördüm, iman ettim. İbn-i Meryem (Hazreti İsa), İncil'de senin geleceğini müjde etmiş."[7]

Sekizincisi: Habeş Padişahı Necaşî demiş:

"Keşke şu saltanatın yerine, Hazreti Muhammed'in (asm) hizmetkarı olsaydım! O hizmetkarlık, bu saltanattan üstündür."[8]

Şimdi, Rabbanî ilhamlar ile gaibden haber veren bu alim zatlardan sonra, gaibden ruh ve cin vasıtasıyla haber veren kahinlerin verdikleri müjdelerden, siyer ve tarih kitaplarında geçen pek çok müjdelerden sadece birkaç tanesini zikredeceğiz.

Birincisi: Şıkk isminde bir gözü, bir eli, bir ayağı olan adeta yarım insan şeklindeki meşhur bir kahin; Peygamberimiz (asm) gönderilmeden evvel defalarca geleceğini müjdelemiştir.[9]

İkincisi: Meşhur Şam kahini kemiksiz, adeta organları olmayan bir vücut, yüzü göğsü içinde bir acûbe-i hilkat ve çok da yaşamış Satîh ismindeki kahinin verdiği haberdir. Gaibden verdiği doğru haberler sayesinde, o zamanın insanları içinde şöhret bulmuştur. Hatta, Kisra, yani Fars Padişahı, gördüğü garip bir rüyayı ve Peygamberimizin (asm) doğduğu gece, sarayının on dört şerefesinin düşmesinin sırrını Satîh'ten sormak için, Muyzan denilen alim bir elçisini göndermişti. Satîh gelen elçiye "On dört zat, sizlerde hakimiyet edecek, sonra saltanatınız mahvolacak. Hem birisi gelecek, bir din gösterecek. İşte, o sizin din ve devletinizi kaldıracak." diyerek Kisra'ya haber göndermiştir. İşte o Satîh, çok açık bir şekilde, Âhir zaman Peygamberinin (asm) gelmesini haber vermiştir.[10]

Hem kahinlerden Sevad ibni Karibi'd-Devsî, Hunafir, Ef'asiye Necran, Cizl ibni Cizli'l-Kindî, İbni Halasati'd-Devsî ve Fatıma binti Numan-ı Necariye gibi meşhur kahinler, siyer ve tarih kitaplarında detaylarıyla izah edilmiştir ki, Âhir zaman Peygamberinin (asm) geleceğini, o Peygamberin de Hazreti Muhammed (asm) olduğunu haber vermişlerdir.[11]

Hem Hazret-i Osman'ın (ra) akrabasından Sa'd Binti Küreyz, kahinlik vasıtasıyla, Resulullah'ın (asm) nübüvvetini gaibden haber almış. İslamiyetin ilk başlangıcında, Hazret-i Osman-ı Zinnureyn'e (ra) demiş ki: "Sen git, iman et." Bu tavsiye üzerine Hazreti Osman (ra) gidip, iman ederek ilk Müslümanlardan olma şerefine nail olmuş. İşte, o Sa'd bu vakıayı böyle bir şiirle söylüyor:

"Allah, Osman'a, ona söylediğim bir sözle hidayet nasip etti. Hakka eriştiren ancak Allah'tır."[12]

Hem kahinler gibi, "hatif" denilen, şahsı görünmeyen ve sesi işitilen cinler de, Resulullah'ın (asm) geleceğini pekçok defa haber vermişlerdir. Örneğin, Zeyyab ibnü'l-Haris'e, hatif-i cinnî böyle bağırmış, onun ve başkasının İslamı kabul etmelerine vesile olmuş:

"Ey Zeyab, ey Zeyab! Acaibin en acibine kulak ver: Muhammed kitapla gönderildi; Mekke ahalisini çağırıyor, ama onu dinlemiyorlar."[13]

Yine bir hatif cinî, Samia bin Karreti'l-Gatafanî'ye böyle bağırmış, bazılarını imana getirmiştir:

"Hak geldi, nur saçtı. Batıl ise, mahvoldu, kökü kazındı."[14]

Bu hatiflerin müjdeleri ve haber vermeleri pek meşhurdur ve çoktur.

Hem nasıl kahinler, hatifler haber vermişler. Öyle de, bazı putlara kesilen kurbanlar dahi, Resulullah'ın nubuvvetini haber vermişlerdir.

Örneğin, Mazen kabilesinin putu bağırıp "Şu gönderilen Peygamber, indirilmiş hak bir kitap getirdi."[15] diyerek, Efendimizin (asm) nubuvvetini haber vermiştir.

Hem Abbas ibni Merdas'ın İslamı kabul etmesine vesile olan meşhur hadisedir ki: Dımar namında bir putu varmış; o put birgün böyle bir ses vermiş: "Muhammed gelmeden evvel bana ibadet ediliyordu. Şimdi Muhammed'in beyanı gelmiş; daha o dalalet olamaz."[16]

Hazret-i Ömer (ra), İslamiyet'ten önce, puta kesilen bir kurbandan böyle işitmiş:

"Ey kurban kesenler! Mühim bir iş var, bir adam fasih bir lisanla'La ilahe illallah.' diyor."[17]

İşte bu nümuneler gibi çok vakıalar var ki; güvenilir kitaplar kabul edip nakletmişlerdir. Nasıl ki kahinler, alimler, hatifler, hatta putlar ve kurbanlar Efendimizin (asm) peygamberliğini haber vermişler, herbir hadise dahi bir kısım insanların imanına sebep olmuş. Öyle de, bazı taşlar üstünde ve kabirlerde ve kabirlerin mezar taşlarında, eski yazıyla "Muhammed, ıslah edici ve emîndir." gibi ibareler bulunmuş, onunla bir kısım insanlar imana gelmişler.[18] Evet, eski yazıyla bazı taşlarda bulunan "Muhammed (asv), ıslah edici ve emindir." ibaresinde geçen Muhammed, Resulullah'ı (asv) göstermektedir. Çünkü ondan evvel, zamanına pek yakın, yalnız yedi Muhammed ismi var, başka yoktur. O yedi adamın da hiçbir tanesi "Islah edici ve emindir." sıfatına layık olamamışlardır.[19]

[1]İbni Kesîr, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2:166; Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:363; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:740; el-Hakim, el-Müstedrek, 2:388; Nebhanî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 138.
[2]Süyûtî, el-Fethu'l-Kebîr, 2:133; İbni Kesîr, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2:230; Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:363; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:740; Taberanî, el-Mu'cemu'l-Kebîr, 12:1254; Beyhakî, Delailü'n-Nübüvve: 2:101; Ebû Nuaym, Delailü'n-Nübüvve, 1:105.
[3]İbni Kesîr, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2:244; Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:364; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:740; Ebû Nuaym, Delailü'n-Nübüvve, 1:89-90.
[4]İbni Kesîr, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2:328; Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:343; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:740; el-Hakim, el-Müstedrek, 2:388; Ebû Nuaym, Delailü'n-Nübüvve, 1:95-96; Halebî, es-Sîretü'l-Halebiye, 1:187.
[5]Buharî, Bedü'l-Vahy: 3; Enbiya: 21; Ta'bîr: 1; Müsned (tahkik: Ahmed Şakir), 4:304, no. 2846; Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:363; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:743; Acurrî, eş-Şerîa, 443; Ebû Nuaym, Delailü'n-Nübüvve, 1:217.
[6]Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:363; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:742; Nebhanî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 140.
[7]Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:744; Nebhanî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 121, 208
[8]Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:365; Nebhanî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 115; Beyhakî, Delailü'n-Nübüvve: 2:285.
[9]Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:364; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:747; Nebhanî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 168-172; Ebû Nuaym, Delailü'n-Nübüvve, 1:123, 125.
[10]İbni Kesîr, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2:355-369; Beyhakî, Delailü'n-Nübüvve: 2:126,129; Ebû Nuaym, Delailü'n-Nübüvve, 1:125; Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:365; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:747; Süyûti, el-Hasaisü'l-Kübra, 1:128-130.
[11]İbni Kesîr, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2:335; Beyhakî, Delailü'n-Nübüvve: 2:248; Ebû Nuaym, Delailü'n-Nübüvve, 1:125; Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:365; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:747; Süyûti, el-Hasaisü'l-Kübra, 1:128-130; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevaid, 8:248-249, 51.
[12]Süyûtî, el-Hasaisü'l-Kübra, 1:258.
[13]Halebî, es-Sîretü'l-Halebiye, 1:335-337; Süyûtî, el-Hasaisü'l-Kübra, 1:358; Nebhanî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 181.
[14]Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:748; Süyûtî, el-Hasaisü'l-Kübra, 1:252.
[15]Beyhakî, Delailü'n-Nübüvve: 2:255; Halebî, es-Sîretü'l-Halebiye, 1:325; İbni Kesîr, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2:337; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevaid, 8:242; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:747; Süyûtî, el-Hasaisü'l-Kübra, 1:252-271.
[16]eş-Şifa (Tahkik: M. Emin Kara Ali ve ...), 1:598; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevaid, 8:246; İbni Kesîr, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2:341-342; Beyhakî, Delailü'n-Nübüvve: 1:118.
[17]Buharî, Menakıbü'l-Ensar: 35; es-Sa'atî, el-Fethü'r-Rabbanî, 20:2030.
[18]Kadı Iyaz, eş-Şifa, 1:467; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifa, 1:749; Halebî, es-Sîretü'l-Halebiye, 1:354.
[19]Halebî, es-Sîretü'l-Halebiye, 1:131-134.

Peygamberimizin mucizeleri (1) Kur'an-ı Kerim

Peygamberimizin mucizeleri (2) İsra ve Miraç Mucizesi

Peygamberimizin mucizeleri (3) Ayın yarılması

Peygamberimizin mucizeleri (4) Gelecekle ilgili verdiği haberlerin doğru çıkması

Peygamberimizin mucizeleri (5)Yiyeceklerin ve içeceklerin bereketlenmesiyle ilgili mucizeler

Peygamberimizin mucizeleri (6) Sularla İlgili Mucizeler

Peygamberimizin mucizeleri (7) Ağaçlarla ilgili mucizeler

Peygamberimizin mucizeleri (8) Dağ,taş ve cansız bazı varlıklarla ilgili mucizeler

Peygamberimizin mucizeleri (9) Hastaların ve Yaralıların Şifa Bulması Mucizeleri

Peygamberimizin mucizeleri (10) Peygamberimizin Duasıyla Gerçekleşen Mucizeler

Peygamberimizin mucizeleri (11) Hayvanlarda gösterilen mucizeler

Peygamberimizin mucizeleri (12) Diriltilen Cenazelerle İlgili Mucizeler

Peygamberimizin mucizeleri (13) Melekler ve Cinlerle İlgili Mucizeler

Peygamberimizin mucizeleri (14) Düşmanlarından Korunması