Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Haziran 2020

… Ama büyük onur

Hayvanlar karınlarını doyurmak için tek başına avlanabildikleri gibi gruplar halinde de avlanırlar. Bazıları gerçekten çok acımasızdır. Avladıkları hayvanı yerken bile birbirlerine saldırırlar. Ölen olmasa bile illa yaralanan olur. Ne acımasızca bir davranış değil mi? Hayvanların bu yaptığını vahşet olarak değerlendiriyoruz. Elbette haklıyız.

İnsan da başka canlıları bırakmış, bizzat kendi türünü avlıyor. İnsanın kurbanı da insan. Avcı da insan, av da insan. Sömüren de insan, sömürülen de insan.

Yazılarımızda insandan ve insani olandan bahsetmeye çalışıyoruz. Yeryüzündeki tüm insanlar bir araya gelse insanı yazmaya ve anlatmaya zaten ömürler yetmez. Yazmaktan elbette ki vazgeçemeyiz.

İnsan ile ilgili çalışmalar yapan o kadar bilim adamı, insan varken insan hâlâ sorunlu ve kendisi hâlâ sorun. Hayattan zevk alamayan, dünyası karışık ve karmaşık, bedeni ve ruhu son derece yorgun bir insan var. İnsan ile ilgili nereye el atarsanız atın hep bir dert var.

Derdini sorduğunuzda milyonlarca konu karşınıza çıkıyor. Eşiyle kavga etmiştir. Babasına küsmüştür. Evladından mustariptir. Siyasetten yorulmuştur. Mazlum insanlara üzülmüştür.

Kimisi “dünya gelirinin yarısını birkaç yüz aile elinde tutarken, diğer yarısını bütün dünya insanı paylaşıyor. Geriye kalan payın da yüzde doksanını yine çok az sayıda insan alıyor. Bize, artanlar kalıyor” der ve “dünyanın bu zulüm çarkını dosdoğru kalarak değiştirmek lazım” diye dertlenir.

Kimisi de “maaş, sınav, gelecek, ev, araba, yazlık kaygısıyla sürekli endişe içinde olan, yatağa endişe ile girip endişe ile uyanıp etrafa endişe saçarak” gecelerini gündüze kavuşturur.

Niçin dünyada insanın başında bu kadar dert var? Tespitimiz şöyledir:

Yüce Allah’ın doğrudan imtihanını ayrı tutarsak insanın başına gelen menfi ne kadar sorun varsa hepsinin kökeninde ya ahlaksızlık, ya akılsızlık ya da cahillik vardır. Dünyada insana dair siyasi, iktisadi, dini, toplumsal, … her sorun her dert, bu üçünün ya tamamı ya da birisi ikisi kaynaklıdır.

Bazı insanlar da bu konuda şöyle demişler: “Dünya gelirinin tamamına yakınını ellerinde tutan bir avuç insan. O bir avuç insan, dünya aklının da yaklaşık tamamını kullanıyor. O bir avuç insan, dünyanın tamamını siyasi, iktisadi, ahlaki, … avuçlarında tutabilecek kadar güçlü birlikler kurmuş. Kendi aklını kullanamayan, dosdoğru olamayan dünya insanlarını istedikleri gibi yönlendiriyor ve yönetiyorlar.”

Doğru demekteler. Ancak unuttuğumuz da bir şey var. Allah’ın Peygamberleri bilgi, fikir oluşturmak için üç mesele üzerinde durmuş, anlatmış ve bu üç meseleyi ikame etmişlerdir. Ve insanlardan bu üçüne sahip olması için gayret istemişler. Bu üç şey; ahlak, akıl ve ilimden başka bir şey değildir.

Hak Din ve Peygamberleri “mimari şöyle olsun, devletler demokrasi veya teokrasi ile yönetilsin” dememişlerdir. Çünkü her coğrafyanın kendine göre mimarisi veya devlet sistemi olacaktır. Kendilerine göre özellikleri olacaktır. Hak Din sadece ana kaideleri vermiş, gerisini dönemlerine ve coğrafyalarına göre insana bırakmıştır. O yüzden Kitap’ta çokça verilen emirlerden biri, akledin’dir.

İyi de anlatmak istediğimiz meselenin bam teli ne? Şöyle ki:

Bir ülkenin Başbakanından, Cumhurbaşkanından, Meclisin tamamından, milletin tamamından, kısaca maddi ve manevi her ne varsa hepsinin üstünde bir güç vardır. Amir olan, hâkim olan Başbakan, Cumhurbaşkanı, Meclis, millet ve her ne varsa bu gücün emrini yerine getirmeye memurdurlar. Emri yerine getirmeye mahkûmdurlar. Bunun dışında başka bir ihtimalleri yoktur. Bu güç, Başbakanın, Cumhurbaşkanının, Meclisin ve milletin kafasındaki fikirden, bilgiden başka bir şey değildir.

Bir insan, bunları daima kendisinin dışında Yüce Allah’ın kendisine lütfettiği yeteneklerinden ve döktüğü terinden oluşturur.

Her insan; ahlaklı, akıllı ve ilmi olan bu bilgiyi bu fikri aramak, bulmak ve yaşamak için kendini değerlendirmelidir. Ama ne olursa olsun mutlaka kendini değerlendirmelidir.

Bu yolda Allah’ın en mücahit kullarından niceleri de insanların hizmetkârı olmuştur. İnsan, kendini değerlendiremediği müddetçe noksandır, ziyandadır demişler. İnsanı kemalâtâ kavuşturmak, değerlendirmek (Arapça; kıymet, Osmanlı Türkçesi; abd-i mükerrem) için neredeyse kendilerini fedâ etmişlerdir. Karşılığını sadece Yüce Allah’tan bekleyen o aziz insanlar, her dâim olmuşlardır.

İnsan ziyan olmasın diye kendi zamanını fedâ edenlerden biri, bir gün şu yukarıda yazdığımız dertlere binâen meselemizin için şöyle demişti: “İnsan birkaç parça et parçası. Ama büyük onur.”

Ne olur ter döküp kendimizi değerlendirelim. Ve hep beraber onurumuza sahip çıkalım.

Sağlıcakla kalınız. Haneniz, şifahaneniz olsun.