Dolar (USD)
32.30
Euro (EUR)
34.97
Gram Altın
2453.44
BIST 100
10171.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Şubat 2019

Belediyecilik hikâyemiz en başından (1)

Belediye, “belde” kökünden gelen bir isimdir. Mahalle kavramının günümüzde, ülkemizdeki sosyal ve kültürel algıda tam bir karşılığı olmadığı için muhtarlığı hariç tutarsak temel bir yönetim birimini ifade eder. Nüfus büyüklüğü beş bin kişiyi geçen yerleşimlerin kurabildiği ve yerel ihtiyaçların karşılanabilmesi için teşkilatlanan, kendi bütçesi, meclisi ve yönetim şeması bulunan yönetim organıdır.

Belediyeler, o beldede oturan vatandaşların merkezi hükümet tarafından planlanmayan ve karşılanmayan tüm ihtiyaçlarını gidermek üzere bütçe oluşturabilir ve harcama yapabilirler.

Altyapı ve ulaşım hizmetleri, sosyal ve kültürel hizmetler, parkların ve donatı alanlarının düzenlenmesi, her türlü inşaat ve işletme ruhsatı verilmesi, ölçü tartı ve pazarın düzenlenmesi, fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin her türlü ihtiyacının karşılanması bunlara örnek gösterilebilir.

Bu kısa giriş ile ülkemizdeki belediye kavramını genel olarak tanımladıktan sonra dünyadaki tecrübelere baktığımızda Doğu dünyasında genel bir geri kalmışlık ve yetersizlikten kaynaklanan altyapı eksikliği ile bakımsızlık ve temizlik problemleri göze çarpmaktadır.

Balkanlarda da bakımsızlık ve altyapı eksikliği olmakla birlikte araçların eskiliği de göze çarpar.

Batı dünyasında ise hizmetler açısından merkez ve banliyö ayırımı göze çarpmaktadır. Metropollerin merkezinde sağlanan belediyecilik hizmetlerinde eksik görünmezken banliyölere vardıkça yol, araç, temizlik ve benzeri eksikler bulunmaktadır.

Ayrıca yerel zabıta güçlerinin hem Batı’da hem de Doğu’da çok fazla göz önünde olduğunu görebilirsiniz.

Bununla birlikte Batı dünyasında özgürlükler üzerine yaşanan büyük çatışmalar sonucunda yerel yönetimlerin daha güçlü, özerk ve halk tarafından denetlenebilir olduğunu söyleyebiliriz.

Bunun sonucunda halka daha yakın ve halkın içinde belediye yöneticisi profili ortaya çıkmaktadır.

Bu arada Türkiye’de belediyelerin yönetim anlayışlarının nasıl bir süreçten beslendiğinden bahsetmemiz gerekirse şöyle bir dönem sıralaması yapabiliriz:

-Osmanlı’nın kuruluşundan Tanzimat yıllarına (19. Yüzyılın ilk çeyreği) kadar olan dönem,

-Osmanlı’nın son yıllarından (19. Yüzyılın ilk çeyreği) Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar olan dönem,

-Cumhuriyet’in kuruluşundan Demokrat Parti’nin iktidar oluşuna kadar olan dönem,

-Demokrat Parti’nin iktidarından 1990’lı yıllara kadar olan dönem,

-1990’lardan günümüze kadar olan dönem.

Tüm bu dönemler için söylenebilecek ortak şey “merkez taşra çatışmasıdır.” Devlet-i Âli Osmanî’den günümüze kadar Adem-İ Merkeziyetçilik ve merkezi yönetim arasında sürekli gitgeller yaşamıştır bizim toplumumuz.

En başında birçok ihtiyacını kadılar önderliğinde vakıflar, loncalar ve mahalle teşkilatları ile karşılayan mazlum ve mazbut Anadolu halkına 1826 yılında belediyecilik teklif edilmiş ama bütçesizlik, yetkisizlik, merkezi idareden kopma endişeleri ve benzeri birçok sebep yüzünden bu dönem, millete “bürokratik baskı ve merkezi idarenin ağır işleyişi” olarak zuhur etmiştir. Bu dönemde vergi ve hesap işleri ile vakıf hizmetleri kadılıktan ayrılmış ve ayrı bir bakanlık olmuştur.

Tanzimatla birlikte bugünkü Beyoğlu Belediyesi (6. Daire-i Belediye) olan İstanbul Şehremaneti kurulmuştur.

Bu dönemden itibaren günümüze kadar belediyecilik ile ilgili yapılan çalışmalarda görülen ortak durum hep bir “batılı etki ve baskının” olmasıdır.

Ne hikmettir ki ilk başta 14 belediye bölgesine ayrılan İstanbul’da, Paris’teki 6. Bölgeden esinlenerek kurulan Beyoğlu Belediyesi’nden sonra kurulması tamamlanan belediyeler: Adalar, Yeniköy, Tarabya ve Beykoz’dur.

Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte konuşulan sözlerdeki tüm yerelleşme ve yerinden yönetim çabalarına rağmen hep Ankara’nın sözünün geçtiği bir durum olmuştur.

Ayrıca Ankara’nın imarına ayrı bir önem verilmiş, modern Türkiye ve başkenti Ankara’nın tüm ülke topraklarının modernleştirilmesine örnek olarak geliştirilmesi sürdürülmüştür.

Bu açıdan “belediyecilik hep bir modernleşme aracı olmuştur” ülkemizde.

Bunun halk nezdindeki karşılığı ise soğuk kamu yapıları olmuştur.

Bakanlık binaları bunlara örnek gösterilebilir.

Haftaya devam edelim inşaallah.