Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Ekim 2018

Habib’in zaferinin ardından 

Bu patetik bir ruh hali. Bazı insanlar her şeye burun kıvırmak ve her şeyi değersizleştirmek üzere bir eğitim sisteminden geçirilmiş gibi. Buna kendileri de dahil. Aslında en çok kendileri dahil....Hatta bu sorunun en temelinde kendinin, kendisinden olanın, tanıdığının, bildiğinin değersizliğine inanmak yatıyor. Düz, dümdüz bir köle-efendi diyalektiği bu. Hiçbir köle, kendisi gibi bir kölenin 'efendi' kadar değerli bir varlık olduğuna inandığı sürece köle kalamaz. Tabii, burada başka bir köleyi değerli bulmak demek, kendisini değerli bulmakken, o, çoğu zaman bu diyalektiğin içine, kardeşi değerlenirse kendisi değersizleşecek endişesiyle sıkışıyor.

Bir ülkede göçmen, azınlık ve/ya hakir görülen olmanın rövanşı en çok oranın 'efendisi' ile yaşanan sembolik hesaplaşmalarda alınır. Bir şekilde ulaşılamaz, ele gelmez ve karşı karşıya kalınıp 'hesabı görülemeyen' zalim, bu tip hesaplaşmalarda adeta hulul ederek, bir futbol takımının, bir boksörün, bir atletin suretine girer. Bu sebeple bugün 'birinci dünya' ile 'üçüncü dünya' arasındaki futbol maçları sadece futbol maçı olmaktan fazlasıdır, bu sebeple dünyanın büyük çoğunluğu dünya kupasında kendisini Fransa ile değil Hırvatistan ile özdeşleştirdi, bu sebeple Muhammed Ali her daim unutulmaz ve gönüllere taht kurmuş bir isim olarak kalacak, bu sebeple Yunanistan'ın en 'ötekilerinden' sayılan ve günlük hayatta adeta görünmezlermiş gibi davranılan Arnavutlar, geçmişte bir futbol maçı sonrası Yunanistan sokaklarında akmış, bir geceliğini de olsa ülkeyi sevinç ve onurla 'ele geçirmiş' ve tabir-i caizse buna kimse de çıkıp 'gık diyememişti'

Biz Amerika'daki müslümanlar, aynı ruh halini Habib McGregor karşılaşmasında yaşadık. Bir göçmen için bazen bir futbol maçı, bazen bir dövüş müsabakası, bazen bir ses yarışması ertesi gün sokağa kendisiyle beraber çıkacağı kimliği için bir kilometre taşı haline gelebilir. Nitekim, Habib ile de bunu yaşadık. Onun kazanması sadece bir müslümanın kazanmasının fazlasıydı bizim için. İşin kendi müslüman ve göçmen kimliğimize değen yanısıra, bu dövüş öncesi inancımıza hakaret etmiş, Habib ve ekibi nezdinde hepimize açıkça terörist diyen birinin yenilmesi söz konusuydu. Nusret vuku buldu, Habib kazandı. Hepimizin göğsünü kabarttı.

Hepimizin derken, hepimiz değilmişiz meğerse...Biz hepimiz nasıl hepimiz olamıyoruz bir kez daha serdi gözümüzün önüne Habib...Bu zafer sonrası artık müşkülpesentliği geçip ruh rahatsızlığına varan 'politik doğrucu' yorumlar sarıverdi sosyal medyayı...İş oralara vardı ki, bu işi para için yapan Habib'ten, Kadirov destekçisi Habib'e kadar yazılıp çizilmeyen kalmadı...

Habib, milyon dolarların döndüğü, benim spor demeye bile dilimin varmadığı bir iş yapıyor. Bununla hayatını kazanıyor mu? Evet. Bundan para alıyor mu? Evet. Habib'in siyasi duruşunu biliyor muyum? Hayır. Ama şu aşamada ilgilenmiyorum da. İlgilendiğim şey, üst kimliğimiz adına elime gelen müşterekler...

İnsanın hayatta her daim en kötü şeyleri en iyi şekilde ve en iyi şeyleri en berbat şekilde yapma şansı ve ihtimali vardır. Habib'i eleştirenler veryansın ederken Habib, bugünlerde 'kardeşi' kabul ettiği Zübeyir'in maç sonrası tavırları sebebiyle ihraç edilmesinin önüne geçmeye uğraşıyor. Bunu da her şeyi göze alarak yapıyor: 'Kardeşimi federasyondan çıkarırsanız ben de yokum.' Politik doğrucular her şeyi bilse de şunu bir türlü öğrenemiyor maalesef: 'Kardeşlik'. Habib bir kez daha onu eleştirenlere paradan önemli değerleri olduğunu hatırlatıyor.