Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.81
Gram Altın
2393.29
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Eylül 2023

Kültürün izinde (2)

Cahit Sıtkı TARANCI, Otuz Beş Yaş şiirinde:

“Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.” derken

Yine 16’ncı yüzyıl divan şairi, Sultanu’ş Şuara (Şairler Sultanı) Bâkî, Gazel’inde

“Kadrüñi seng-i musallâda bilüp ey Bâkî

Turup el baglayalar karşuña yârân saf saf” dizelerinde farklı bir şey mi söylüyor?

“Sessiz Gemi

Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.” diyen Yahya Kemal BEYATLI’nın, 7’inci asırda Peygamber Efendimize henüz vahyin gelmediği yıllarda, dinleyiciler arasında Efendimiz’in de bulunduğu ve İyad kabilesinin reisi Kuss bin Sâide’nin Ukaz Panayırı’nda irat ettiği nutkundaki:

“Ey nâs!

Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız. Yaşayan ölür, ölen fena bulur, olacak olur... Yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, analarının babalarının yerini alır. Sonra hepsi mahvolup gider. Vukuatın ardı arkası kesilmez, birbirini takip eder.

Kulağınızı açınız, dikkat ediniz, gökte haber var, yerde ibret alacak şeyler var. Yeryüzü bir firâşivan, gökyüzü bir yüksek tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur, gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoşnut olup da mı kalıyorlar, yoksa orda bırakılıp da uykuya mı dalıyorlar? ifadelerden habersiz olması mümkün mü?

Kuss bin Sâide, aynı nutkunda:

Evvel gelip geçenlerde bizler için ibretler çoktur.

Ey İyâd kabîle­si! Ha­ni ba­ba­la­rı­nız ve de­de­le­ri­niz? Ha­ni mü­zey­yen kâ­şâ­ne­ler ve taş­tan hâ­ne­ler ya­pan Âd ve Se­mûd? Ha­ni dün­yâ var­lı­ğı­na mağ­rûr olup da kav­mi­ne hi­tâ­ben «Ben si­zin en bü­yük Rab­bi­ni­zim.» di­yen Fi­ra­vun ve Nem­rud?

Bu yer, on­la­rı de­ğir­me­nin­de öğüt­tü, toz et­ti. Ke­mik­le­ri bi­le çü­rü­yüp da­ğıl­dı. Ev­le­ri de yı­kı­lıp ıs­sız kal­dı. Yer­le­ri­ni şim­di kö­pek­ler şen­len­di­ri­yor. Sa­kın on­lar gi­bi gaf­let et­me­yin. On­la­rın yo­lu­ndan git­me­yin. Her şey fâ­nî, an­cak Ce­nâb-ı Hak Bâ­kî’­dir.

Ölüm ırmağının girecek yerleri var, ama çıkacak yeri yok!.. Küçük büyük herkes göçüp gidiyor. Herkese olan bana da ola­caktır.” derken

Barak türküde geçen:

“Kaf’tan Kafa hükmederdi bir zaman

Davutoğlu Süleyman öldü

Omuzuyla Kaf Dağı’nı kaldıran

Hamza’yla kahraman pehlivan öldü

Efendi gül yüzlüm o can da öldü

Medet Allah medet beyim onlar da öldü

Haniya bu dünya benim diyenler

Geldi geçti de milyonunan altın sayanlar

Hiç bilinmez adam eti yiyenler

Koca devler öldü, Şahmeran öldü

Dünya kalsa Muhammed’e kalırdı

Can satın alsaydı Nemrut alırdı

Çıkmayan canlara da derman bulurdu

Hekimler hekimi Lokman da öldü”

ifadeleri farklı mı?

Leyla, Mecnun, Kerem, Aslı, Ferhat, Şirin bu kültür ve medeniyetin ortak karakterleridirler

Mecnun, Leyla, Arap olduğu kadar Türk’tür.

Ferhat, Şirin, Acem olduğu kadar Türk’tür.

Aslı, Ermeni olduğu kadar Türk’tür.

Kültür…

Merhum, Attilâ İlhan, Paris’i anlatıyor:

“Yanında kaldığım kızın küçük bir çocuğu var, daha ufacık. Çocuğa bir şey ikram ettiğim zaman, kafasını iki yana sallıyordu. Bizim Türk çocukları başını yukarı kaldırır. Onlarda hayır, kafayı yana sallamak. Jestlerde bile fark var. Biz kediyi “pisi pisi” diye çağırırız, onlar “cri cri" diye. Cri dersen, bizim kediler gelmez. Türkçe biliyor, öbürünü bilmiyor.” (bilimveutopya.com.tr/ Attilâ İlhan ile söyleşi: Çağdaşlık ile Batıcılık birbirine zıt süreçler)