Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2402.23
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


15 Temmuz, Demokrasi Ve Cumhuriyet

Cumhuriyetin ilanının üstünden 93 yıl geçti. Her sene olduğu gibi, bu yılda 29 Ekimde Cumhuriyetin ilanı etkinliklerle kutlandı. Cumhuriyet tartışması yakın tarihimiz içinde en önemli konuların başında gelmektedir. Ülkemizin gerçek anlamda bir cumhuriyete kavuşup kavuşmadığı hep tartışılmaktadır. Cumhuriyetin 93. Yıldönümünde demokrasi ve cumhuriyet arasındaki ilişkinin çok sağlıklı bir şekilde kurulması gerekmektedir.

1923 Sonrası dönemde bütün tarihsel ve kültürel birikimimiz reddedilmeye, unutturulmaya ve ötekileştirilmeye çalışılmıştır. Geçmişimizi, kültürümüzü ve değerlerimizi ötekileştirmeden, tarihsel ve kültürel süreklilik içerisinde tarihsel ve toplumsal şuurun oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Osmanlıyı ötekileştirerek, Ortadoğu'dan uzaklaştırarak, İslam dünyasını önemsemeyerek ve Asya-Afrika'yı unutturarak sağlıklı bir zihin, siyaset, kültür, ekonomi ve diplomasi zemini oluşturamayız. Yalanlarla dolu bir resmi tarih icat ederek, insanların yanılsamalarla yaşatılması devri artık sona ermiştir. Kişi fetişizmi, eğitim yoluyla endoktrinasyon, yapay tören ve klişeler, vesayet kurumları yoluyla halka tahakküm etmek, devlet gücü kullanılarak resmi ideolojinin dayatılması gibi uygulama ve politikaların artık geçerliliği olmadığı gibi, eski rejimin alışkanlıklarına ve uygulamalarına da Yeni Türkiye ihtiyaç duymamaktadır. Tek Parti diktatoryasının ve darbe dönemlerinin altın çağlar olduğuna dair masallar ve yalanlar, eski rejim yanlıları tarafından sürekli olarak tekrar edilmektedir. Demokrasinin, hukukun, çoğulculuğun ve özgürlüğün sürekli olarak ihlal edildiği eski rejimi yüceltme üzerinden bugünün Türkiye'sinin önünü kesmeye çalışmak ve sahte bir karşı devrim oluşturmak gibi gereksizliklere girişmenin ülkemize ve toplumumuza hiçbir yararı bulunmamaktadır.

Cumhuriyet idaresine en büyük tehdit militarizmden gelmiştir. Cumhuriyet idaresini askerler kurduğu için militerler, kendilerini Türkiye'nin asıl ve gerçek sahibi saymışlardır. Kendisini ülkenin asıl gerçek sahibi sayan militerler Birinci Meclis'i tasfiye etmiş, tek parti diktatörlüğü kurmuş, 27 Mayıs 1961-12 Mart 1971-12 Eylül 1980- 28 Şubat 1999 tarihlerinde ülke yönetimine müdahalede bulunmuşlardır. 15 Temmuz 2016 Tarihinde gerçekleşen FETÖİST darbe ve işgal girişimi, klasik anlamda darbe girişiminin bittiğini, ancak darbeciliğin bir zihniyet olarak diri ve canlı olduğunu ortaya koymaktadır. Sahici anlamda demokratik ve özgürlükçü nitelikte bir cumhuriyet idaresinin kurulması için FETÖİST VE Kemalist dahil her türlü militarizmin tasfiye edilmesi gerekmektedir. Militaristler, Cumhuriyet rejiminden hiç hoşlanmazlar. Militaristlerin sevdiği rejim, diktatörlüktür. Militerlerin uzun yıllar askeri vesayet adı altında sofistike bir diktatörlük kurmaları, cumhuriyete en ciddi tehlikenin militarizmden geldiğini ortaya koymaktadır.

Cumhuriyet halka dayanan bir idare olarak kendisini tanımlamasına rağmen, Cumhuriyet rejimi halka dayanmamıştır. Ulus devlet olarak kurulan cumhuriyet rejimi, katı bir müdahalecilikle toplumu şekillendirmeye kalkmıştır. Toplumsal farklılıkları ulus devlet modeliyle bağdaşmaz gören cumhuriyet rejimi, bütün toplumsal farklılıkları düşman olarak görmüş ve onların ortadan kaldırılması için mücadele etmiştir. Cumhuriyet rejimi, aslında hiçbir zaman halka güvenmemiş, kendisine yönelik en büyük tehdidin halktan geldiği şeklinde bir yanılgıdan hareket etmiştir. Halkın cumhuriyete düşman olmadığı gerçeğinden hareket eden ve cumhuriyeti kapsayıcı ve çoğulcu demokratik bir idare biçimi olarak yeniden inşa etmeye ihtiyaç vardır.

Cumhuriyetin dayandığı dar ve katı ulus devlet modeli artık Türkiye'yi

taşımamaktadır. Yirmi birinci yüzyıl Türkiye'si, hem içte hem dışta kendisini yeniden tanımlamak içindedir. İçeride cumhuriyet rejiminin hiçbir sosyal grubu ötekileştirmemesi gerekirken, uluslararası düzeyde de dünyanın her yeriyle ilişki içinde olmayı esas alan politikaların benimsenmesine ihtiyaç vardır. Cumhuriyet döneminde Türkiye, uzun bir süre kendisini dünyaya kapatmış bir haldeydi. Şimdi ise Türkiye, Afrika, Uzakdoğu ve Ortadoğu gibi bölgelerde etkin ve kalıcı ilişkiler geliştirmekte ve politikalar uygulamaktadır. Cumhuriyetçiliğin dünyadan yalıtılma olarak değil, dünyayla bütünleşme olarak uygulanması gerekmektedir.

1923 Yılından bu yana geçen 93 senelik süre zarfında devlet, topluma tahakküm etmek için yoğun bir mücadele vermiştir. Cumhuriyetin , devletin topluma tahakküm etmesi olarak uygulanması, milletin devlete ve cumhuriyete birlikte yabancılaşmasına, onlara karşı soğukluk duymasına ve mutsuzluğuna neden olmuştur. Menderes, Erbakan ve Özal, devleti halkın emrine sokmaya çalışan, devletin halkın hizmetkarı olduğu bir yapıya evrilmesini sağlamaya çalışmışlardır. 2002 Sonrasından itibaren Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ortaya çıkan Anadolu İhtilali hareketiyle devletin topluma tahakküm etme anlayışı sona ermiştir. 15 Temmuzda devlet ve orduyu ele geçirerek milletimize, geleceğimize ve ülkemize hükmetmeye kalkan karanlık, kirli, emperyalist ve militarist yapılar, büyük Türkiye direnişi karşısında mağlup olmuşlardır. 15 Temmuz destanı, cumhuriyetin gerçek anlamda ancak halka dayandığı takdirde bir anlamı ve değeri olacağını, demokrasinin cumhuriyetin ruhu olduğunu, cumhuriyetin hukuk, özgürlük, barış çoğulculuk değerleriyle donanması halinde bir fazilet rejimi olacağı gerçeğini karşımıza çıkarmış bulunmaktadır. Cumhuriyetimizi demokrasiyle, hukukla, barışla, refahla ve özgürlükle donatmamız için bütün Türkiye'nin gayret göstermesi gerekmektedir. 15 Temmuz destanının sahici anlamda bir cumhuriyetin inşası için önümüze çıkardığı büyük fırsatı ve imkanı heba etmemek lazımdır.