Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.90
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Şubat 2014

17 ARALIK

Yine bir seçim sürecini adayların vasıflarını, partilerin genel performanslarını ve de vaatler ve bunların yapılabilirliğini konuşamadan geçiriyoruz. Yine diyorum zira her seçim dönemi kasetler, skandallar suçlamalar üzerinden algı yöneticiliği yapılarak netice alınmaya çalışılıyor. Bu güne kadar bunda başarılı da olundu. Olunmasaydı bu yöntemlere başvurulmaz yeni yöntemlerle karşılaşırdık.

17 Aralık Türk siyasi ve hukuk tarihi açısından çok önemli bir tarih olarak tarihteki yerini almış bulunmaktadır. 17 Aralık bir yolsuzluk operasyonu olarak değil hukuk eli ile iktidarın diz çöktürülmesi çalışmasının adı olmuştur. yolsuzluk var mıdır-yok mudur? Bu ayrı bir konudur ve yargı bu iddiaları araştıracak ve neticelendirecektir. Burada amacın yargısal bir faaliyet olmadığı, yargının bir amacın aracı olduğu açıktır. Bu süreç başkaca yargı kılıflı saldırılarla devam etmektedir. Başka dosyalar, tır-mit operasyonları şu ana kadar basına yansıyan ve görünür olan olaylardır. Bu görünen yüzün arkasında devlet bu güne kadar hiç karşılaşmadığı bir saldırı ile mücadele etmektedir. Bu mücadeleden ya hep beraber galip olarak çıkacağız ya da hep beraber kaybedeceğiz. Zira beraberlik durumunda da bu gizli yapı galip geleceğinden dolayı "hukuk kuralları ile bağlı kalarak" bu mücadelenin neticeye kavuşturulması elzemdir.

17 Aralık operasyonları için 1-2 şubat tarihlerinde Hukukçular Derneği olarak Çorum ve Sivas illerimizde iki panel gerçekleştirdik. Bu iki toplantı sonucunda vardığımız kanaat; yolsuzluğun bir kılıf olduğunun açık olarak görüldüğü, hükümetin başarısız olması durumunda çözüm sürecinin de sekteye uğrayacağının düşünüldüğü noktasında toplanıyordu. Anadolu insanının feraseti ve basiretinin dünya ortalamasının üstünde olduğu bilinen gerçeği ile örtüşen bir tabloyu bir kez daha müşahede etmiş olduk.

Kısa tarihimizde hemen hemen her ay bir olay yaşanmış ve bu günler ders niteliğinde bugün hala kavga nedeni olan tarihlerdir. 17 aralıkta 28 şubattan sonra en sert müdahale girişimidir. Biraz Mısır'a benzer nitelikler göstermektedir. Zira ilk defa Müslüman kimliği ile tanınanlarla yine Müslüman kimliği ile tanınanlar karşı karşıya gelmektedir. Sisi'nin eşinin başörtülü olması ve ilk iş İslami açıklamaların yapılmadı ile İslami kimliği ile bilinen bir cemaate bağlı oldukları anlaşılan devletin kritik görevlerindeki kamu görevlilerinin yolsuzluk yaftası ile alelacele hükümeti devirme girişimleri aynı paralelde ve geniş bir koalisyon sonucu olduğu görülmektedir. Sisi refah sınır kapısını gelir gelmez kapatmış ve İsrail ile müttefiklerine bağlılığını bildirmiştir. Türkiye'deki saldırıyı gerçekleştiren grupta ne yazık ki her yol ayrımında bağlılığını en üst perdeden ifade etmiştir.

Gelinen nokta milli olan ile olmayanın kavgasıdır. Bu kavgada taraflık veya tarafsızlık diye bir durum olamaz. Tarafımız hukukun tarafıdır. Bir kişi bir suç işlemişse cezasını çekmelidir. Mevkisinin ne olduğu önemli değil. Bu bakanda, genel müdürde, hakimde, savcıda cemaat reisi de olsa fark etmez. Mevlananın deyimi ile pergelin bir ucunu hukuka koymamız durumunda diğerinin ne kadar açılmış olduğunun önemi yoktur. Ancak pergelin bir ucunu "cemaate,kirli ilişkilere vs" koyduğunuzda bu gayri hukuki oluşum adının ne olduğuna bakılmaksızın tasfiye edilmelidir. Bunun yolu da hukuktur.

Ülkemizin selametle karaya çıkması dileğiyle.@CavitTatli