Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Eylül 2016

1924-1925 Eğitim-Öğretim Yılı Başlıyor!

Kimse kusura bakmasın, aksi ispat olunana kadar bu tür başlıklar atmaya devam edeceğim. Evet, öğretim yılı yeni ama eğitim zihniyeti hala eski! 1924 yılında dönemin şartları esas alınarak "Tevhid-i Tedrisat" çerçevesinde tanzim edilen bir eğitim sistemi günümüz dünyasına rağmen hala sürdürülmeye çalışılıyor. AK Parti'nin en zayıf kaldığı alanlardan birisi ne yazık ki eğitim oldu. Hakkını yemeyelim, bilhassa CHP zihniyetinin ve FETÖ'nün gösterdiği dirence rağmen son on yılda gözle görülür birtakım adımlar atılmadı değil. Örneğin 70 yıldır askeri komutlarla okutulan andımız adlı ırkçı yemin metninin kaldırılması, başörtüsü serbestliği, katsayı engelinin ortadan kalkması, milli güvenlik dersleri, resmigeçit törenlerindeki düzenlemeler, seçmeli dersler, bütçeden eğitime ayrılan miktar, atanan öğretmenler, açılan derslikler vs. Ne var ki eğitim sistemi/zihniyeti, özü itibariyle hala katı bir ideolojik formasyona sahiptir.

Geçen yüzyılda "Eğitimin milli, laik ve tek okul esasına dayanmış olması ilkemizdir" denilerek temelleri atılan eğitim, "Kuvvetli cumhuriyetçi, milliyetçi ve laik vatandaş yetiştirmek tahsilin her derecesi için mecburi ihtimam noktasıdır" şeklinde geliştirilerek resmi ideoloji bağımlısı, itaatkar bireyler yetiştirme yönünde önemli bir rol oynadı. O tarihlerden itibaren eğitimin üstlendiği misyon gerek anayasada gerekse eğitim hayatını tanzim eden kanunlarda hiç değişmedi. Örneğin 1973 yılında kabul edilen ve hala yürürlükte olan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu Madde 2- "Türk Milli Eğitiminin Genel Amacı; "Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlıu2026"şeklinde devam eder. Madde10'da ise" Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır" der. Buna ders kitaplarında son ana kadar(!) FETÖ'nün PR çalışmalarını da eklersek durumun ne denli vahim olduğunu varın siz hesap edin!

Her öğretim yılına Kemalist, laik, katı milliyetçi bir eğitim anlayışıyla giren Türkiye, eğitim alanında ne yazık ki istenen kaliteye bir türlü ulaşamıyor. Çünkü Türkiye'de "milli eğitime" Kemalist CHP ideolojisi yön vermiştir/vermektedir. Bu düzenek bize Fatih'i, Kudüs'ü İstanbul'u, Halep'i Bağdat'ı velhasıl tarihi kültürel birikimimizi, mensubiyet duygumuzu, yerimizi, yurdumuzu unutturdu. Nereli olduğunu idrak edemeyecek kadar heyecansız, şevksiz, zayıf bünyeli nesiller yetişti. Bu yüzdendir ki evlatlarımızı FETÖ, DHKP-C, PKK gibi terör örgütlerine ve illegal yapılara kaptırdık. Bu düzenekte evlatlarımız medeniyetin yetiştirdiği bilim insanlarını, Bağdat, Harran, Endülüs, Kuzey Afrika ve Doğu Fırat gibi merkezlerde yetişen alimlerimizi tanımadan büyüdü. Ne büyük bir eksiklik, ne büyük bir zaman kaybı! Çünkü yıllardır tek bir ideoloji ekseninde işlev gören eğitim kurumlarında bu isimlere/düşünceye yer verilmedi. Batılaşma, çağdaşlaşma ve laikleşme adı altında bu ülkenin çocuklarının geçmiş medeniyetiyle olan irtibatı kesildi. Hala bu eski düzenekte neden ısrar edilir, biri bana izah edebilir mi? Kemalist eğitimin insan tabiatına aykırı bir eğitim sistemi olduğunu ne vakit anlayacağız?

Diğer taraftan okul hala bir kontrol mekanizması olarak işlev görüyor ve günümüz çocuklarının çok ama çok gerisinden geliyor. Bakınız İbn Rüşd Faslu'l-Makal adlı eserinde bu meseleyi nasıl ele alıyor. İbn Rüşd; öncelikle her insanın nevi şahsına münhasır özelliklerinin olduğunu vurgulayarak eğitimin insan tabiatı üzerine bina edilen bir müessese olması gerektiğini ifade eder. Çünkü bir insanın tüm değerleri, yetenekleri tek başına kendisinde toplaması mümkün değildir. Oysa bizler her bir çocuğun sürekli değişen öğrenme modellerine, ihtiyaçlarına, ilgilere, tutkulara, aile durumuna, kapasiteye sahip kendine özgü, esrarengiz bir varlık olduğu gerçeğini hala kabullenemedik. Düşünsenize onları günde 7 saat, haftada beş gün, yılda 9 ay soğuk sevimsiz binalara hapsederek verdiğimiz şeyin eğitim olduğunu iddia ediyoruz! Çocuklarımızı özelliklerine göre değil de yaşlarına göre sınıflandırıp hepsinden aynı verimi almanın yollarını arıyoruz.

Dahası onları her gün sıraya diziyor, tek sıra halinde sınıflarına giderlerken kıyafetlerini kontrol ediyor ve hemen her gün enselerine bakıyoruz. Onlar nöbet tutuyorlar hatta tuvalete gitmek için bile parmaklarını kaldırıp izin almak zorundalar. Kısacası onların ne düşüneceğini, ne tür kararlar alması gerektiğini, neyi hayal edeceğini kendileri ve aileleri değil başkaları planlıyor. Eğitimciler bu tür tekçi eğitim anlayışının insan benliğinde kalıcı hasarlara neden olabileceğini neden düşünmezler? Neden sağlam, köklü, bize ait yeni bir okul sistemi kurmuyoruz? Velhasılıkelam Türkiye bu eski düzeneği yıkmak zorundadır. Çürük bina üzerine yeni bina dikilmez. Eğitim kalitesi derslik açmakla, öğretmen atamakla da artacak bir mesele değil. Ne yazık ki öğretmen zihniyetimiz de çok eski. Onların yemin metni kalkmadı örneğin! Söyleyecek çok sözüm/derdim var ama yerim dar. "Bize ait, özgün, yerli, kaliteli bir eğitim sistemi inşa etmek mecburiyetindeyiz" deyip meseleye burada virgül koyayımu2026

@ufukcoskunn