2071'in mayası

Giydiği beyaz elbise için şehit olduğunda kefenim olsun diyen Sultan Alparslan, zaferi kazandıklarında istikbalin bizim olacağını söylemişti 946 yıl öncesinden. Asırlar geçti ve Anadolu, hala bizim vatanımız ve bu mübarek dualı topraklarda zaferi getiren ruha analık yapmaya devam ediyor. Binlerce kez şükür!

Malazgirt Zaferi'nin üzerinden 946 yıl geçti. Bu toprakları yurt edinen bizler, gelecek yüzyıllar için de buranın bize yurt olması için Malazgirt ruhuyla mücadele etmeye devam ediyoruz.

Zafer öncesi Abbasi Abbasu00ee Halifesi Kaim-Biemrillah, İslam dünyasının yakından ilgilendiği Malazgirt Muharebesi'nin Sultan Alparslan tarafından kazanılması için hazırladığı dua metninin cuma namazında bütün İslam ülkelerindeki minberlerden okutulmasını emretti. Zafer sonrasında İsfahan'a giden Alparslan, Abbasu00ee halifesi ve bütün İslam hükümdarlarına fetihnameler göndererek kazandığı zaferi müjdeledi.

Malazgirt Zaferiyle Hıristiyan dünyasının en büyük imparatorluğu olan Bizans, gücünü kaybedecektir. Zafer sonrası yapılan antlaşmada Bizans'a çok ağır şartlar kabul ettirilmişti.

Malazgirt Zaferi'nin etkisi asırlar geçmesine rağmen hala devam etmektedir. Nasıl devam ediyor diyorsanız söyleyeyim:

Bu zafer ile Anadolu bize kalıcı yurt oldu. Anadolu Müslümanlaştı. Osmanlı gibi cihan devleti doğdu. Maddu00ee ve manevu00ee anlamda imar ve ihya edildi bu coğrafyalar. Bu coğrafyalar, sadece fiziku00ee olmaktan çıktı ve sınırsız bir gönül coğrafyasına dönüştü. Gönül coğrafyamız ise hala aynı ruhun tazeliğini yaşıyor. Bu ruhu bugünlere kadar taşıyıp, onu dipdiri yaşatan en büyük ve yegane güç ise İslam'dır ve onun emrettiği kardeşlik hukukudur.

Bir milletin dinu00ee, millu00ee ve insanu00ee değerlere bağlı kalarak nasıl bir hakimiyet kurduğunu Prof. Dr. Osman Turan'ın "Türk Cihan Hakimiyeti Mefku00fbresi Tarihi" isimli eserine baktığımızda daha iyi idrak edebiliyoruz.

Türk hükümdarları her zaman büyük bir sorumluluk taşımışlardır.

Oğuz Kağan: "Ey oğullarım! Çok savaştım, çok yaşlandım. Gök-Tanrı'ya borcumu ödedim. " diyerek hükümdarın hakimiyeti kimden emanet aldığını göstermiştir. Türk hükümdarları kendilerini yeryüzünün halifesi olarak görmüşlerdir. Bu iman ile yeryüzüne hakim olmak için savaşmışlardır.

Türk hükümdarları maddu00ee güç kadar manevu00ee gücü de önemsemişlerdir. Hükümdarlara tesir eden ve onları manevu00ee anlamda destekleyen manevu00ee önderler olmuştur. Osmangazi'nin Şeyh Edebali'ye olan saygısı ve bağlılığını anlamdan Osmanlı'nın nasıl kurulduğunu anlamak zordur. Önce ruhun imar edilmesi gerekiyordu, öyle de oldu. Buradan hareketle şunu diyebiliriz:

Türk hükümdarları dinu00ee bağlılık ve inanç ile hüküm sürmeye gayret göstermişlerdir. Nasihat aldıkları şeyhler olmuştur. Şeyhlerin tavsiyelerini dikkate almışlardır. Osmangazi'nin meşhur rüyasını tevil edip, onu kızıyla evlendiren Şeyh Edebali'nin Osmanlı'nın kuruluşundaki rolünü kim inkar edebilir?

Anadolu, sadece Anadolu değildir. Malazgirt Zaferi ile sevinen tüm İslam beldelerinin çocukları şimdilerde mazlum ve mağdur durumdadır. Anadolu'nun mayasında Malazgirt Zaferi'ndeki İslam kardeşliği vardır. Bu mayanın, bu özün tutmasını sağlayan en mühim güç, insanımızın manevu00ee anlamda imarını sağlayan ve hükümdarların yanlarından ayırmadıkları, tekkeleri ile gönülleri aydınlatan, ruhlara seslenen Şeyh Edebali ve onun izinden giden dervişlerdi. Bu maya öncelikle gönüllere çalındı. Türk'ün tarihini sadece kılıç belirlemedi. Sözü ve özüyle dosdoğru bir hayatı örnekleyen ve Anadolu'nun mayasını oluşturan Yesevu00ee erenlerini, Yunus'ları bilmeden bu vatanı geleceğe taşımak zordur. Tasavvufu, Türk'ün tarihinden çıkarırsanız ortada kuru bir ceset kalır.

1071'de Malazgirt ile başlayan zaferler zinciri 30 Ağustos 1922'de Büyük Taarruz ile devam etti. Anadolu demek, zafer demektir. Her iki zaferin de mimarı milletimizin imanı ve kardeşliğidir.

2071 için muhtaç olduğumuz maya, Alparslan'ın duasında, Osmangazi'nin derin bağlılığı ve Şeyh Edebali'nin basiretindedir.