Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Şubat 2019

28 Şubat ve O Ruh!...

DARBECİLERİN ortalığı kasıp kavurdukları günlerde kelleyi koltuğa alarak “Milli Direniş”e katkı vermeye çalışan bir genç gazeteciydim, bugün orta yaşın epeyce ilerlemiş demlerinde ve “demlenmiş” bir ruh haliyle “muhasebe” yapıyorum…

Ne günlerdi o günler...

Dünyaya ‘Adil Nizam’ın hâkim olması için mücadele ediyorduk.

Kardeşlerimizin hukukuna sahip çıkmak için ne yapılması gerekiyorsa, bedeli ne olursa olsun yapmaktan çekinmiyorduk.

O günlerde neler yaşanıyordu, neler…

Ne bedeller ödeniyordu; bir “dâvâ” uğruna ne hayatlar kararıyor, ne güneşler batıyordu.

Ne günlerdi o günler; geçim sıkıntısı çeken vatan evlâtları “nikâh”tan kalma yüzüklerine, bileziklerine kadar ne varsa, “dâvâ” için gözlerini kırpmadan ortaya seriyordu.

Siyonist uşağı darbeci takımını çıldırtan tablolar; milyonlarca vatan evladı Edirne’den Hakkari’ye kadar “elele, yürek yüreğe” zincirleri oluşturuyor, kendilerini yok etmeye çalışanları “gül”ler uzatarak deli ediyordu.

O günlerde büyük çileler çekiyorduk ve dahi çok mutluyduk. Biz o günlerde birbirimizi Allah için seviyorduk.

O günleri düşünüyorum böyle…

Bir de…

Diyorum ki;

“28 Şubat darbesini tezgâhlayan Siyonistlerin ‘esas’ amaçlardı neydi?..

Bizi ‘dâvâ’ şuurundan uzaklaştırıp daha az ‘dertlenen’, ve daha çok ‘tüketen’ bireyler haline getirmek!

‘Ümmet Şuuru’muzu zayıflatıp, ‘birey’selleştirmek!

Mânâsızlaştırmak!”

Biz bunları düşünürken…

Bir okuyucumuz, Mustafa Özyürek “meseleyi” toparlayıverdi:

“Ben tüme varmaya değil, tümden gelmeye çalışayım:

Büyük İsrail’in oluşumuna mânî olabilecek maneviyâtı yüksek bir nesil tehlikesini berhava etmek!”

Müthiş!..

Muhasebe.

28 Şubat darbesinde maşa olarak kullanılanlara; o günlerin ‘kudretli’ üniformalılarına, bir kısım medyasına, beşli çetesine, ikna odalarına, zulümlerine, mazlumlarına dair çok şeyler söylendi, yazıldı…

Menfur darbenin yıldönümü dolayısıyla panellere, televizyon yayınlarına katıldık…

Söylenenler ve söylediklerimiz genellikle “görünenlere” dair.

“Görünenden fazlası” ise “yürek”lerimizde.

Kendisi için istediğini “KARDEŞİ” için de isteyen…

“KARDEŞİNİ” sevmedikçe Cennet’e giremeyeceğini bilen…

Ezilenlerin acılarına yüreğinde hisseden…

Allah için seven ve Allah için buğz eden…

Elif gibi, dosdoğru…

O şuurda olan ve evlâtlarını o şuurla yetiştiren ana, babalar…

Öyle muallimler öyle muallimeler ve talebeler…

Çok okuyan, çok araştıran, çok sorgulayan, ikna olmak için mutlaka “delil” arayan…

İkna olduğunda da “Sonuna kadar yanında duran” bir “ruh.”

Hukuk…

Öncelikle…

Kardeşlik Hukuku.

Samimiyet, vefa, gayret, tevazu.

Hilm, vefa, dâvâ şuuru…

Dere kenarında abdest alırken dahi “damla” israf etmeme hassasiyeti.

“Katsayı haksızlığına” aldırmadan “en yükseğini” kazanma gayreti.

Öylesi gerekiyorsa, kan kusup, ‘Kızılcık şerbeti içtim!’ diyebilme cesareti.

Birbirlerine güvenen, birbirleriyle kenetlenen kardeşler…

Ve elbette…

Ümmet bilinci.

28 Şubat’ın yıldönümünde “derin tefekkür”e ne dersiniz?..