Dolar (USD)
32.19
Euro (EUR)
34.90
Gram Altın
2521.36
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Ağustos 2020

'30 Ağustos' kimin?

Milli Mücadele’nin rengi “Seküler-Laik” değil, koyu şekilde “İslami” idi.

Mustafa Kemal’in yakın çalışma arkadaşı, 27 yıl CHP milletvekilliği yapmış Falih Rıfkı Atay, “İlk Meclis”i şöyle tarif eder:

“Kuvay-ı Milliye Meclisi koyu gerici idi. İçki yasağı kanununu bir şeriat kanunu olarak bu meclis çıkarmıştı. 400’e yakın yeni medrese açmıştı. Milletvekillerinin çoğu kravatsız ve poturlu ya da getirli idi. 1923’te milletvekili seçildiğim vakit İstanbullu kılığı ile nasıl yadırgandığımızı hâlâ hatırlarım. Kuvay-ı Milliye Anadolu’su, Tanzimat İstanbul’undan 50 yıl geride idi.(Falih Rıfkı Atay-Atatürkçülük nedir? Ak yayınları 1966 sahife 16)”

Meclis, 23 Nisan 1920’de, Cuma namazını takiben dualarla ve tekbirlerle açıldı.

İlk Meclis açıldığında sarıklı ve feslilerin sayısı kalpaklılardan fazla (65’e 50) idi. Kaldı ki kalpaklıların birçoğu da sarıklılarla aynı zihniyetteydi. Meclisin beşte biri doğrudan din adamı idi. Din adamı sayısı subay sayısına eşitti. Mevlevi, Nakşibendi, Bektaşi şeyhleri Meclisteydi. (Kinross Atatürk sh.217-218, Lewis Modern Türkiye’nin Doğuşu sh.532)

Sakarya Meydan Muharebesi’nin bütün safahatına bir subay olarak katılan, savaşı sık sık “Milli Mücahede” olarak anan Ali Kadri Bey, anılarında; “Sakarya Meydan Muharebesi sürerken, moral için mevlüthanlar, hafızlar, sık sık askeri birlikleri dolaşıyor, mevlid-i nebeviler okunuyor, cami ve mescitlerde zafer için yanık dualar ediliyordu” der. (Ali Kadri Köprülü’nün anıları, Anadolu’da İstiklal Mücadelesi - Türk Tarih Kurumu Basımevi 2011, sh.119-121)

30 Ağustos” ruhu buydu!

“30 Ağustos”un askerleri, Malazgirt’in askerleriydi.

Milli Mücadele, Anadolu’nun dindar insanlarının, canlarını dişlerine takarak son bir çırpınışla Milli Mücahede’yi üstlenmeleri, omuz vermeleri, desteklemeleri ile kazanıldı.

Laikçi kesimlerin yanıltıldıkları ve inandırıldıkları gibi, “Milli Mücadele” dindar insanlara rağmen kazanılmamıştır.

Milli Mücadele’ye karşı çıkanların elebaşı, kasten dindar kesimlere yakın biriymiş gibi gösterilen Damat Ferit Paşa, yurt dışı gezilerinde iştahla domuz eti yiyen, konuşmalarında sık sık Roma Mitolojisini referans alan, uzun yıllar Avrupa’da yaşamış, bilhassa “Batılı-Seküler” bir profildi.

Görüldüğü gibi;

• 30 Ağustos, “biraz daha” bile laikçi kesimin değildir.

• “Olmasaydık olmazdınız” demesi gerekenler “dindar kesimler”dir.

Aslında;

30 Ağustos’ a gelinen sürece daha geniş bir perspektiften bakılacak olursa, bizi 30 Ağustos’a sürükleyen sürecin fitili, “23 Temmuz 1908 darbesi” ile ateşlendi.

1908 darbesi ile iktidarı ele geçirenler, 10 yıl gibi kısa bir sürede ülkemizi, devletimizi, imparatorluğumuzu tarihten, coğrafyadan sildiler.

1923’ün ilk laikçi kadroları ile 1908 darbesini yapanlar o kadar aynı kişilerdir ki; bu kadrolar, 1935 yılına kadar, 1908 darbesini, her 23 Temmuz’ da, “Hürriyet Bayramı” adıyla, “Resmi Bayram” olarak kutladılar/kutlattılar.

Peki şimdi, biz bu kişilere koskoca imparatorluğumuzu tarihten sildikleri için kahredecek yerde, kendi başarıları diye yutturdukları, mütevazi yeni devletimiz için teşekkür mü edeceğiz?

23 Temmuz 1908’de bu ülkenin toprakları hâla 3 kıtada ve 7,5 milyon kilometre kare, nüfusu 35 milyondu.

Sınırlarımız, Kongo’yu, Sudan’ı, Eritre’yi, Somali’yi, Balkanları içine alıyordu. Tunus, Fas, Libya, Mısır, Kıbrıs resmen kaybedilmiş değildi. Bu koca imparatorluk bunların ellerinde öldü.

Yeni devletimizi kurabildiğimiz gün, nüfusumuz 13 milyon kadardı. 22 milyon vatandaşımız, 7 milyon kilometre kare toprağımız, sınırlarımız dışında kalmıştı.

Bunun sorumluları 23 Temmuz darbecileri idi.

Bu pişkinler, üstüne üstlük, tepemizde, halâ, “olmasaydık olmadınız” bozası pişirmiyorlar mı?

Pes doğrusu!..

23 Temmuz darbecileri hızlarını alamayıp 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat’larla ülkenin belini birer kez daha, birer yerinden daha,kırdılar.

Utanmadan 15 Temmuz’da tankları alkışladılar, aralarından sıvıştılar...

Bunlar darbeye aş eriyorlar.

Yıkmaya doymuyorlar.

İkide bir aba altından sopa göstererek, cüretkârca, arsızca, devleti, milleti, cumhurbaşkanlarını, başbakanları iple sapla, ipsiz sapsız, tehdit ediyorlar.

Biden, taa oralardan, bunlara, kaş-göz ediyor, Biden’la birbirini iyi tanıyorlar!

Siz de onları iyi tanıyorsunuz.

Bu pencereden bakacak yüzü olmayanlar, hâlâ, ikide bir ülkenin gerçek sahiplerine tencere tava çalıyorlar.

 
TDV kurban