ABD bahane arıyor
Ukrayna’da devam eden savaş bir yılı geride bırakırken, Batı’nın Rusya’ya uyguladığı tarihin en ağır ekonomik yaptırımlar beklenen sonucu vermediği görülüyor. Türkiye, barış ve adalet temelinde yürüttüğü dış politikanın bir gereği olarak Batı’nın uyguladığı yaptırımlara katılmadı.
Çünkü Türkiye, bölgenin önemli bir ülkesi olarak hem
Ukrayna ile hem de Rusya’yla çok yönlü stratejik ilişkilere sahiptir. İzlediği
‘’denge siyaseti’’ ile her iki tarafla ilişkilerini iyi tutmaya özel bir önem veriyor.
Türkiye’nin oynadığı bu rol sayesinde tahıl koridoru açıldı ve büyük bir insani
felaket engellenmiş oldu.
Türkiye’nin bu onurlu çabaları, tüm insanlığın takdirini
kazanırken, dünyada sürekli çatışma çıkartan ABD’yi rahatsız ettiği anlaşılıyor.
Zira geçtiğimiz günlerde yayınladıkları bir raporda ‘’Rusya’ya uygulanan yaptırımların Türkiye üzerinden delindiğini’’ iddia
etti.
‘’The Voice of America’’ sitesinde yer alan bir haberde ABD
Hükümeti: ‘’Tüm şirketlerden Rusya’ya
uygulanan yaptırımlara uymalarını istediği’’ belirtilmişti. ABD Maliye,
Ticaret ve Adalet Bakanlığı’nın birlikte yaptıkları açıklamada: Rusya’ya
uygulanan yaptırımları delmek için Türkiye’nin önemli bir aktarma noktası
olarak kullanıldığı belirtilmişti.
Depremin neden olduğu sorunların açıklığı, çözümlerin acilliği
ortadayken ABD, bu şekilde Türkiye üzerinden baskı kurmaya çalışması
manidardır. Gerçi ABD’nin Türkiye’ye karşı düşmanca tavrı yeni değildir ve sonuçları
itibariyle de güncel yaşamımızın içine kadar uzanmaktadır.
Foreign Council sitesinde, Kasım 2018 tarihli Steven A.
Cook imzalı ‘’Türkiye ne dost ne
düşman’’ başlıklı bir özel raporda: "Türkiye
resmi olarak bir NATO müttefiki olmaya devam etse de, ABD'nin bir ortağı değildir"
diye yazmıştı.
Aynı raporda: "Önceki
dönemlerden farklı olarak, Washington ve Ankara’yı artık birbirine bağlayan
kapsayıcı tehditleri veya çıkarları paylaşmıyor" demişti. Hâlbuki ABD
hiçbir zaman Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehditleri paylaşmamıştı. Hatta
bizzat tehdidin kaynağı oldu ve Suriye’de, Doğu Akdeniz’de hâlâ tehdit olmaya
devam ediyor.
ABD 2003 öncesinde olduğu gibi siyasi olarak istikrarsız, ekonomik
olarak İMF’e muhtaç, savunmada dışa bağımlı edilgen bir Türkiye arzuluyor.
Çünkü edilgen bir Türkiye, güney sınırlarımızda kurmak istediği terör devletine
itiraz edemeyecek, Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını koruyamayacaktır.
Ancak ABD’nin bunu yapabilmesi için önce Erdoğan’ı
devirmesi gerekiyor. Dolayısıyla Başkanlık seçim tarihi yaklaştıkça ABD çeşitli
bahanelerle Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalışacaktır. ABD’nin Rusya’ya
uygulanan yaptırımlara Türkiye’yi dâhil etmeye çalışması bu bahanelerden sadece
biridir.
Mevcut ABD Başkanı Biden’ın ‘’Biz dostlarımıza yardım edeceğiz Erdoğan’ı devireceğiz’’ ifadesini göz önünde tuttuğumuzda: Başkanlık seçim tarihi yaklaştıkça sonucu etkilemek için ABD’nin bu tür bahane veya provokasyonları artabilir. Burada mühim olan bu tür müdahalelere karşı milletimizin 14 Mayıs’ta nasıl cevap vereceğidir. Bekleyip göreceğiz!