Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Ağustos 2015

Abdülhamit-Erdoğan Kızılsultan-Diktatör

Abdülhamit, Osmanlı tarihinin en önemli hükümdarlarındandır. Kanuni Sultan Süleyman'dan kendi dönemine kadar olan padişahların en önemlisidir.

Abdülhamit döneminde hemen hiç toprak kaybı olmamıştır. Gayet başarılı politikalarla çatışmalardan kaçınılmıştır.

Eğitim ve imar faaliyetlerine önem verilmiş, ortaokul ve lise eğitimleri sistematik hale getirilmiş, harbiye, mülkiye, tıbbiye, ziraat okulları gibi önemli yüksek öğretim kurumları kurumsallaşmış, inas mektepleri ile hanımlara tahsil hayatının önü açılmıştır.

Bağdat ve Hicaz Demiryolları ile ülkenin iskeleti takviye edilmiş, Balkanlara da da aynı amaçla demiryolları yayılmış, ülkenin tamamı telgraf ağlarıyla örülmüştür.

Abdülhamit iktidara gelmeden kısa süre önce amcası Abdülaziz ülkemizdeki "Batı Yanlıları" tarafından darbe ile devrilmiş, işkenceyle bilekleri kesilerek öldürülmüştü. Bu darbenin gizli finansörleri Rum bankerler Christaki Zografos ve Georgios Zarifi idiler.

Abdülaziz'in devrilmesinin Rumlar için çok gerekli(!) olduğu anlaşılıyor.

Abdülhamit'in iktidarı boyunca "Batı yanlısı" darbeciler tepesinde durdular, ülkeyi sürekli gerilimde, yüksek ateşte tutup Abdülhamid'i Batı çıkarlarına uygun politikalar izlemeye ve meşrutiyete zorladılar. Abdülhamit'in "milli" politikaları onları deliye döndürüyordu.

"Batı yanlıları", Batı-Hristiyan dünyasının istihbarat servislerine oyuncak ve alet olmuş, ihanete varan sorumsuz faaliyetlerini "Vatanseverlik-Milliyetçilik-Meşrutiyetçilik" ile maskelemişlerdir.

Öyle ki bu "Batı yanlısı" lobinin doktorları, Abdülhamit'e düşmanlık adına, Rum ve Bulgar isyancı-teröristleri dağlarda tedavi bile ettiler. İttihat Terakkinin eş başkanlarından(!) Dr. Nazım bunlardan biridir. Hasan Cemal'in dağlarda dolaşıp PKK'lı teröristlere destek sağlaması aynı kafanın ürünüdür.

Ülkemizdeki Batı-Hristiyan yanlılarının Abdülhamid'e karşı en önemli kozları yalan propagandaydı. Propagandalarının en vurucu silahı "Kızılsultan" kelimesi idi.

Amcasının akıbetine uğramamak için tedbirli davranan Abdülhamid'i bir türlü deviremeyen "Batı-Hristiyan yanlıları" O'na "istibdat" ve "Kızılsultan" iftiraları ile saldırdılar.

Maalesef "Kızılsultan" iftirası o kadar başarılı oldu ki Mehmet Akif gibi insanlar bile tesir altında kalıp Padişah'a maalesef cephe aldılar.

Bir asır sonra o cenahtan Yalçın Küçük "Kızılsultan"ın Büyük Britanya'nın iftirası olduğunu ilan etti.

Günaydın!

Abdülhamid'le "Batı-Hristiyan yanlıları" arasında 33 yıl süren bilek güreşinin galibi nihayet "Batı yanlıları" oldu. Abdülhamid'i pes ettirdiler.

1908 Temmuzunda Batı-Hristiyan yanlıları, içinde 700 Yahudi gönüllünün de bulunduğu Hareket Ordusu ile İstanbul'u basıp Abdülhamid'i devirdiler.

Millet ise Abdülhamid'i, Batı-Hristiyan yanlıları karşısında yalnız bırakıp sessiz kaldı.

Hareket Ordusunun Komutanı Mahmut Şevket Paşa, Abdülhamid'i devirdiğinde, İstanbul Yahudi Mahfiline giderek başarısını Hahambaşı Haim Naum'la Yahudilerle birlikte kutladı.

Abdülhamid'i devirmek Yahudi ve Hristiyanlara çok elzemdi ki, kutlama onlarla yapıldı, Türklerle yapılmadı.

Batı-Hristiyan yanlıları, Abdülhamid'i devirerek ele geçirdikleri iktidarın 10. yılına gelindiğinde Osmanlı'yı tarihten silip, Sevr esaret zincirini Türkler'in boynuna geçirdiler.

"Batı-Hristiyan yanlıları" Abdülhamid'e oynadıkları oyunu, Erdoğan için, raflardan tekrar indirdiler.

Tiyatro, tek farkla tekrar sahnelerde...

"Kızılsultan" taktik kelimesinin yerini, "Diktatör" kelimesi aldı.

Sahnenin baş oyuncuları, Cengiz Çandar, Murat Belge, Şirin Payzın, Ahmet Hakan, Cem Özdemir, Hasan Cemal, Can Dündar, vb.

Oyun, Doğan ve Paralel tiyatrolarında sahneleniyor.

İftira çok tuttu. Hileyi okuyamayanların bir çoğu iftiranın narkozuna girdiler.

Abdülhamit, Hareket Ordusu'na mukabelede bulunmamıştı, Erdoğan başta PKK ve Paralele cesurca mukabelede bulunuyor ve doğru yapıyor.

Yüz yıl sonra "Diktatör" saldırısının Batı istihbaratlarının taktiği olduğu anlaşıldığında "Millet ne yazık ki Erdoğan'ı yalnız bırakmıştı" denmemelidir!

"Yeni Türkiye", tek başına Erdoğan'la değil, ona takım arkadaşı, "Yeni Global Aktör", "Yeni Türkler"le kurulabilir!