Dolar (USD)
32.19
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2505.99
BIST 100
10895.25
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Haziran 2019

Abdurrahim Ağabey’in kıymetini bilmek

Şair ve gazeteci yazar Abdurrahim Karakoç için vefatının 7. yılında mezarı başında sevenleri tarafından anma töreni düzenlendi. Ailesi ve sevenleri, Karakoç'un Ankara Bağlum Mezarlığı'ndaki kabrini ziyaret etti, Kuran-ı Kerim'in okudu.

Merhum Abdurrahim Karakoç ile Merhum Cahit Zarifoğlu’nu vefat yıldönümlerinde andık.

Allah her ikisinden de razı olsun.

Rahmetli Mütefekkir Zarifoğlu’nun vefatının üzerinden 32 yıl geçmiş…

O günlerde bendeniz, “Kemalist Medrese”deki tedrisattan usanmış bir vaziyette ve arayış halinde bir vatan evlâdıydım.

Merhumu vefatından sonra eserlerini okuyarak tanımaya çalıştım.

Abdurrahim Karakoç Ağabey’le, aynı gazetede yazabilmek, hele Ankara’ya temsilci olarak tayin edildiğimde sıkça görüşebilmek gibi bir bahtiyarlığa eriştim, şükürler olsun.

Benim için şeref madalyaları; Merhum Abdurrahim Karakoç ağabeyimin, başlığına ismimi yerleştirdiği makaleleri oldu.

Bana “çizgimi” muhafaza etmem tavsiyesinde bulunurdu, “Menfaat dünyasında, kulların ve pulların kullarından olma, hep böyle kal!” diyerek.

Bir yazımda, “Manen ve madden” diye yazmışım kazayla; “Kelimeleri gergef işler gibi işleyen Serdar Kardeşim, nasıl böyle bir hata yaparsın!” diyerek bir yazı kaleme aldı merhum.

“Maddeten”i gel de yanlış yaz bir daha!..

Delikanlı bir mü’mindi

Merhum Karakoç, kelimenin tâm mânâsıyla mümin bir insandı ve yüzde yüz delikanlı bir adamdı.

Yalakalardan, goygoyculardan, menfaatçilerden, “ihaleci”lerden nefret eder; doğru bildiğini söylemekten çekinmezdi.

Şiirlerinde derin “gönül yarası”ndan izler ve “Değişmeyen düzene tepki” dikkat çekerdi.

Hep düzgün bir insan oldu Merhum.

Kimseden maddi beklenti ummadı, ona buna Eyvallah etmedi, övgü beklemedi, yergiden çekinmedi…

İçindeki “muhalif ruhu” hiç kaybetmedi Merhum.

“Düzenin adamı” olmadı.

Gerçeği eğip bükmedi, rol yapmadı, maske takmadı.

Akit Gazetesi’ndeki makalelerinde, siyasi iktidara “net” uyarılarda bulundu.

Bununla birlikte, CHP zihniyetine karşı tepkisini de en sert şekilde ifade etti.

Merhum Abdurrahim Ağabey…

Ak Partiye gelince şedit, CHP’ye gelince ziyadesiyle müşfik “sözde öz-eleştirel kimi muhafazakârları”na asla benzemezdi.

Menfaatlendiği müddetçe alkış tutan, menfaati kesildiğindeyse hücuma geçen tiplerden nefret ederdi!..

Allah rızasını gözetirdi

Allah rızası için tepki gösterir, Allah rızası için destek verirdi.

Şiirleri gibi makaleleri de müthişti ama “ille de bizim gazetede yazsın” diye ısrar edenler çok değildi, zira kaleminin her iki tarafı da keskindi ve bu durum “menfaat ilişkilerine” yaslanmış mevkutelerin işine gelmezdi.

Akit, Merhum’un rahatça yazabildiği bir gazete olarak bağrını açtı.

Merhum, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu çok severdi, “kardeşten öte” görürdü Başkan’ı…

Bununla birlikte Başkan’a da muhalefet ettiği olurdu, uyardığı ve tepkisini net bir şekilde dile getirdiği olurdu.

Paraya, pula kıymet vermezdi; mütevazı şartlarda yaşardı, Ankara’nın o günlerde daha da “kenardaki” semti olan Sincan’ında otururdu.

Arabası yoktu, toplu ulaşım vasıtalarından istifade ederdi.

Dönemin Başbakanı Sayın Abdullah Gül’ü ziyaret edecektik, o günlerdeki haber müdürümüz Kamuran Akkuş ile birlikte.

“Abdurrahim Ağabey, Allah aşkına siz de gelin.” dedim.

Ankara’nın Merkezi’nde buluşma yeri tespit ettik, “Ben kendim gelirim.” deyince..

“Belediye otobüsüyle” gelmiş, buluştuk…

Başbakanlık Binası’na gittik.

Tam bir dava adamı

Abdurrahim Ağabey’in şiirlerini, makalelerini okudukça; oralardaki “inceliğe” ve “Anadolu tefekkürü”nün enginliğine vakıf oldukça…

“Büyük mütefekkir, tam bir dâvâ adamı, tavizsiz mücahit, billur kalp…” diye düşünürdüm.

Ve…

O gençlik yıllarımda, “Kâzip şöhretler en şatafatlı mekânlarda iltifatlara boğuluyorken, böylesine büyük bir kıymet nasıl olur da bu kadar göz ardı edilir!” diye düşünürdüm…

Bir dostum,

“Abdurrahim ağabeylerin kıymet bulması için ya dışarısının kıymet hükümlerinin değişmesi lâzım ya da Abdurrahim ağabeylerin kıymet hükümlerinin!” dedi.

Bu cümle kulağımın bir yerinde asılıdır ve bendeniz için Abdurrahim ağabeylerin kıymet hükümlerine kıymet vermiş olmak “huzur” vesilesidir.

Siz benim için çok kıymetlisiniz Abdurrahim Ağabey…

Merhum Muhsin Başkan gibi kıymetli,

Merhum Erbakan Hoca gibi kıymetli,

Merhum Mustafa Başoğlu Ağabey gibi kıymetli,

Merhum Hasan Karakaya Ağabey gibi kıymetli, Merhum Hasan Celal Güzel Ağabey gibi kıymetli…

Tanımış olmaktan dolayı bahtiyar addederim kendimi.

Hak Yol İslam Yazacağız!

Kör dünyanın göbeğine

Hak yol İslâm yazacağız.

Kuşların göz bebeğine

Hak yol İslâm yazacağız.

Yola, ağaca, pınara

Esen yele, yağan kara

Yağmur yüklü bulutlara

Hak yol İslâm yazacağız.

Koç burcuna, yay burcuna

Bebeklerin avucuna

Minarelerin ucuna

Hak yol İslâm yazacağız.

Bucak bucak, köşe köşe

Kara taşa, kor-ateşe

Yıldıza, aya, güneşe

Hak yol İslâm yazacağız.

Askerlerin miğferine

Kağnıların tekerine

Buda´nın tunç heykeline

Hak yol İslâm yazacağız.

Her kapının eşiğine

Her sofranın kaşığına

Balaların beşiğine

Hak yol İslâm yazacağız.

Herkes duyacak, bilecek

Saklanmaz gayrı bu gerçek

Yaprak yaprak, çiçek çiçek

Hak yol İslâm yazacağız.

(Merhum Abdurrahim Karakoç)

 
TDV kurban