Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.64
Gram Altın
2423.21
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Şubat 2019

Açık oy gizli tasnif

Şeflik rejminin seçim sistemi, (zulmün adı) böyle idi.

Bu zihniyet, bugün de fırsat kolluyor.

21 Temmuz 1946’da yapılan milletvekili genel seçimlerinde bu modeli uyguladılar; oylar herkesin görebileceği şekilde kullandırıldı, hiç kimsenin göremeyeceği şekilde de sayıldı.

Bazı işgüzar memurlar, seçimden günler önce sandıkları kurmuş, oyları kullandırmış, sayım ve dökümünü yapmış bile…

İktidar mensupları muhalefete ait olduklarını iddia ettikleri düzmece milletvekili aday listeleri dahi yayınlamışlar, bu provokasyonu muhalefet, açıklamalarıyla bertaraf etmiştir.

Muhalefete baskı seçimlerden sonra da çeşitli bahanelerle devam etmiş. Mesela sarhoş gezdiği gerekçesiyle vatandaşlara karakollarda işkence yapılmış.

Dönemin olaylarını Haydar Kıran, “ CHP Zulümlerinden 1946 Seçimleri ve Senirkent Faciası”, eserinde belgeleriyle anlatıyor.

İşkenceye maruz bırakılan vatandaşlardan bazıları ( Hüseyin Adalı, Kâmil Toklu, Hüseyin Özmert, Veli Karaarslan, Mehmet Uysal, Ali Tavlı, Ali Rıza Palandız ve arkadaşları) noter aracılığıyla 18 Ocak 1947’de Tasvir gazetesine ve TBMM Başkanlığına durumu açıklayan bir yazı gönderir. Yazının yayımlanmasıyla birlikte olay ülke gündemine oturur. İçişleri Bakanlığı tahkikat başlatır. Tahkikatı yapanlar olayın kapatılması için çalışırlar, mağdurlar hakkında iftiralar atarlar. İşkencecilerin avukatlığıiktidar partisinin il başkanı yaparken bu avukatın notlarını tutan, yardımcılığını yapan da bir memurdur. İçişleri’nin mağdurları “ görevi başındaki memura mukavemetten, halkı hükümete karşı kışkırtmaktan “ suçlu ilan etmesi ise işkencenin bir başka çeşididir.

Yargılamalar sonucunda işkencecilere 3 ila 5 ay arasında hapis, 17 aya kadar da memuriyetten men cezası verilir.

Mazlumların ifadeleri şöyledir:

“…İskemlenin ayaklarına masum vatandaşların ayaklarını geçirip sandalya üzerine oturtulan jandarma erinin yardımıyla kıpırdamasına imkân vermeden ayakları patlayıncaya kadar asrî falaka dayağı atmak ancak basit bir hakikattir. Bunun nev’i ve ağırlıkları insan şuurunu bozacak kadar olanlarını bu basit hakikate ilave etmekten hicap duyuyoruz.

Ağızlarımıza gem vurularak veya gemsiz olarak hayvanlar gibi üstümüze bindirilen jandarma erlerile çeşme yalaklarından hayvanlar gibi su içmeye götürülmemiz bizi insanlığımızdan bıktıracak hakaret ve işkencelerin diğer bir örneğidir.

Islak ve karanlık odalara hapsedilip üzerimizden 20-25 gaz tenekesi su dökülmek suretiyle ıslanma cezasının tecrübemizle cezaların en hafifi olduğunu anlamış bulunuyoruz.

Şapkalarımızı başımızdan çıkarıp içini ufak ve büyük pisliklerle doldurduktan sonra şapkayı başa giymeye mecbur etmek ve hatta şapka içindekilerini içirmek de akla gelmeyen cezalardan biridir.

Yüzüstü yere yatırıp insanların en mukaddes varlıkları olan namuslarına tecavüz etmeye yeltenerek mağdurlara korku ve dehşet vermek…

Su dolu havuzlara vatandaşları soğuk gecelerde elbiselerile birlikte atarak boğazına kadar su içinde ördek gibi yüzdürmek ve ara sıra boğma tehditleri yaparak çıkarıp yeniden çeşitli dayaklara maruz bırakmak ta belirli cezalardandır…” ( age.s.167,168)

Muhalif partiye oy verenleri bu şekilde cezalandıran, zulmeden zihniyet, öbür yandan da içinde Rodos adasının da bulunduğu 12 adayı, 15 Şubat 1947’de bu olaylardan yaklaşık bir ay sonra, Yunanistan’a terk ediyordu.

Şeflik düzeni, 14 Mayıs 1950’deki seçimi kaybetti. Fakat intikamını 10 yıl sonra 27 Mayıs 1960’ta darbe yaparak alacak ve 1946’da Senrikent’te yaptıkları işkencelerin daha korkunçlarını milletvekillerine, cumhurbaşkanına, başbakana, bakanlara yapacaktır.

17 Eylül 1961’de astıkları Menderes’in vücudunda sigara söndürmüşler, Menderes’e herkesin gözü önünde tuvaletini yaptırmışlardır. İdamlardan yaklaşık bir ay sonra da 15 Ekim’de milletvekili genel seçimlerini yaptılar.

Toplum mühendisliğine devam ediyorlar.

Şimdi de terör yandaşlarıyla birlikteler.

Şehadetinin (4 Şubat 1926) 93. yılında İskilipli Atıf Hoca’yı rahmetle yad ediyoruz.