Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2387.69
BIST 100
10247.33
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Mart 2020

Acz: Korona’sız Virüs Yazısı

Daha önceki makalelerimizde de yazmıştık. İnsanın bu çağda yaşadığı büyük acziyetten bahsetmiştik. Kolaylıkla tespit edilebilmiştir ki çağımızda gerçekten büyük bir acziyet, büyük bir zayıflık yaşıyoruz.

Yaşadığımız bu acziyet, bedenimizden daha çok ahlak, akıl ve zekâmızla alakalıdır. Ya bedenimize bir ziyan gelmiş ya da aklımızı zayi etmiş, tüm bedeni veya akli melekeleri kullanamaz olmuşuz. Başka birinin veya birilerinin akli veya fiziki yardımı olmadan yaşayamaz bir aciz haline gelmişiz.

Neredeyse insanların tamamı aynı şeyleri yapmaktalar. Çocuklarını daha dört ya da beş yaşında anaokuluna gönderiyor ve ilkokulu bitirmeden gelecek kaygısına düşüyorlar. Ortaokul tam bir yarış dönemi, lise ise yarışın çılgınlığa dönüştüğü dönem. O okulu mu kazanacak, bunu mu kazanacak? Bu sene olmazsa seneye daha büyük bir hırsla yarışa girme. Ta ki kazanana ya da pes edene kadar.

Üniversiteyi bitirmek belki de en kolay iş. Ondan sonra devlette bir işe girecekse kamu sınavları, özel sektöre girecekse müracaat maratonu. İşverenler de dalga geçer gibi yeni mezun genç bir insandan iş tecrübesi istiyor, belgesini soruyorlar.

Kamuda çalışırsa ne âlâ. Artık başka sorunlarla ilgilenebilir. Özel sektörde çalışmaya başlamışsa, istisnalar hariç taşlar yerine oturana kadar insanın gözlerine mor mor halkalar oturuyor. Yarı meslek ömrü, işini oturtmakla geçiyor.

Koca bir ömür kendini bir işe yerleştirmekle, çocuğunu okutmakla, torunu için bol duayla geçiyor. Kalpler sürekli endişe ile titremekte, gelecek hep kaygılı. Bu kadar zenginlik içinde bu kadar kaygı!

Üstümüze başımıza aldığımız kıyafetlerden, boğazımızdan geçen hatta geçmeyen ve çöpe atılanlara… Evdeki dolaptan elektrikli, elektronik eşyaya… Temizlik malzemesinden makyaj malzemesine bir bakalım. Kaç tanesi tam ve doğru olarak tespit edilen ihtiyaçların karşılığıdır? Kaç tanesi nefsimizin bizi tuzağa düşürdüğü bir üründür?

Daha dün, insanlar kurumuş ekmeği ıslatıp yiyorlardı. Elbiseler en az birkaç üst üste yamadan ibaretti. Ama kimse hiç de gelecek kaygısı taşımıyordu. Besmele ile ekmek yeniyor, şükürle sofradan kalkılıyordu. Nasip sabaha deyip yorgun bedenler dinlendiriliyordu.

Bugün tıka basa doldurulmuş mideler ve ondan daha fazla doldurulmuş endişelerle bedenimizi, ruhumuzu aklımızı, sağlığımızı zorluyoruz. Bundan daha vahim, bundan daha zor bir tablo nasıl olabilir? Mutlu ve huzurlu olmayı beceremeyen insandan daha aciz ne olabilir ki?

Hayvanlar bile doydukları zaman duruyor, ihtiyaçlarını giderdikleri zaman bırakıyor. Hayvanların bile idealde durduğu bir durumda insanları çılgınca tüketmeye zorlayan nedir?

Bir virüs, insanları ve insanlığımızı ne hale getirdi? Toplumca günlerdir görüyoruz ki insan insanın avcısı olmuş. Satıcıların rafına stok için saldırmalar, çürüme ihtimaline karşı fazladan alımlar, ihtiyacı olana kalmayacağını bile bile gereksiz tercihler… Hiç akletmez miyiz? Düşünmez miyiz?

Bazı insanlar sorunun tam ortasında, bazıları yakınında, bazıları belli bir mesafede, bazıları da uzağında yaşıyorlardı. Sorun, hepimizi etkiliyordu. Ama birini cayır cayır yakarken, diğerini belki biraz terletiyordu. Şimdi ise ortaya çıkan bir virüs ve herkes virüse karşı eşit uzaklıkta. Laikler dindarlar, partili partisiz, inançlı inançsız, Müslim Gayrı Müslim… Virüs için fark etmiyor. Virüs herkese eşit davranıyor.

Belki de bir virüs, basit bir canlı, çıplak gözle görülemeyen bir düşman eliyle eskiye, olması gerekene döndürülmek şükür sebebimiz olabilir. Bir eşya, bir yemek, bir okul ve bir iş için harcanan mesai, zorlanan akıl, çalıştırılan zekâ bambaşka bir şey için harcanabilir, başka bir ahlak sahibi olunabilirdi. Böyle bir döngü hem de kısır bir döngü hem insanların hem de devletlerin aklıyla nereye kadar sürdürülebilir ki? Dünyadaki bu bozuk düzeni yıkma, yerine yenisini kurma zamanı gelmedi mi? Belki de geldi geçiyor.

Bu da geçer ya Hu denmeli… Saat ilerler, gece sabaha döner ve gün gelir. Bu da geçer ya Hu denmeli… Gün ilerler, gün aylara döner ve yıl gelir.

Bu dertlerin geçmesi, insanların kurtulması, zalim düzenlerin yıkılması ve Yeni Bir Dünya kurulabilmesi için.. insanın, insanlık gömleğini kuşanma zamanı gelmiştir. Sen insan olamadan, ben insan olamadan, biz olamadan.. Allah hiçbirimize Rahmet, Adalet ve Nusret nasip etmez.

Bilmeliyiz ki insan değişirse her şey değişir.