Adalet Maskeli cunta
Pakistan, Basra Körfezi'ne komşu ülke...
Pakistan'da beklenen darbeyi yaptılar.17-25 Aralık'ta Türkiye'de denedikleri yöntemi Pakistan'da uyguladılar.
Anayasa Mahkemesi Başbakan Navaz Şerif'i görevden aldı, ömür boyu siyasetten men etti.
Biz, bu senaryoyu çok iyi biliyoruz. Yüksek Mahkeme etiketli cunta şakşakçılarının kararları bugün tarihin çöplüğünde. 28 Şubat'ta, 367'de hep aynı maskeyi kullandılar: siyaseti yasakladılar.
Adalet maskesi adı altında Türkiye'yi ve bölgeyi istikrarsızlaştırmaya dönük malum planları uygulamaya koydular. Bu bağlamda Almanya'nın ısrarla Türkiye'ye karşı hasmana tutumu da bu küresel planın bir parçası.
15 Temmuz sonrası Türkiye öncülüğünde bölgede oluşan özgüven, Fırat Kalkanı operasyonu cuntacıları ve onların akıl hocalarını rahatsız etti. 16 Nisan 2017 referandumunda güçlü iktidar yolunun şartlı hale getirilmesi, devleti güçlü kılması, kriz ve kaos ihtimalini ortadan kaldırması başta müttefik bildiklerimizi rahatsız etti. Bu yüzden terörle mücadele etmek yerine, terör örgütlerine açıktan desteğe yöneldiler, terör örgütlerini tercih ettiler.
DEAŞ'la mücadele bahanesiyle bölge üzerinde yıkıcı faaliyetler hız kazanmış durumda.
ABD'nin DEAŞ / Rakka fitnesi, bölgeyi hızla soykırıma doğru sürüklüyor. Rakka, terörün üssü haline getiriliyor. Barzani'nin Eylül 2017'de yapmayı düşündüğü bağımsızlık referandumu bu merkezden yönetilecek, katliamlara buradan başlayacaklar.
Pakistan'daki darbeye giden sürecin harekat noktası da Orta Doğu.
Katar'a abluka kararı alınmasına karşı çıkan ülkelerden biri de Pakistan idi. Katar'a askeri destek dahil bütün desteğe hazır olduğunu açıklamasından kısa bir süre sonra Navaz Şerif ,yargı darbesiyle görevden uzaklaştırıldı. Darbeden kısa bir süre önce ABD'nin: "Pakistan bizim DEAŞ'la olan mücadelemize gerekli desteği sağlamıyor."açıklaması, aslında iplerin kimlerin elinde olduğunu göstermeye kafi değil mi?
Katar'ı tecrit politikasını ilk andan itibaren hararetle savunan, 'rabia'yı terör sembolü ilan eden, 10 gün sonra da elinde 'adalet' pankartıyla yollara düşen 'adalet yürüyüşçüleri / oturakçıları, İstanbul Büyükada'da kaos planları yapanlar, aynı senaryonun fiğüranları. İsrail'in Meccid-i Aksa'daki, Filistin'deki vandallığı, Almanya'nın, Hollanda'nın Belçika'nın Türkiye düşmanlığı bu olaylardan bağımsız değil.
ABD, katliama hazırlanıyor.
ABD, PYD / PKK'ya bin tır dolusu silah vermesi , vermeye devam ediyor olması bölgede olup bitenlerin vahametini göstermeye yeter.
ABD'nin Hazan ( sonbahar) planı.
Barzanu00ee'nin Eylül planı, darbe temaşacılarının adalet yürüyüşü, terör örgütünün müntesiplerinin ' vicdan ve adalet' oturak eylemi ikinci bir 6-8 Ekim 2014 kalkışmasına zemin hazırlamaya dönük yıkıcı faaliyete evrileceğine dair önemli işaretler var. Bunun en açık delillerinden biri de ABD'nin DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk'ün, İdlib'deki terör örgütlerinin mevcudiyetiyle Türkiye'yi ilişkilendiren değerlendirmeleri. Türkiye'yi terör örgütlerine yardım eden ülke konumuna sokmaya çalışıyorlar. Tıpkı, 17-25 Aralık ve MİT Tırlarına saldırı öncesi yaptıkları algı operasyonları gibi operasyonlara hazırlık yapıyorlar.
6-8 Ekim 2014 benzeri olayları tekrar deneyecekler. Doğudaki oturakçılarla Batıdaki yayanları birleştirmeyi deneyecekler.
'Kontrollü darbe' söylemini savunma stratejisi olarak uygulayan FETÖ'cülerin mahkemelerdeki küstah tavırları da adaleti gölgeleme, 'adalet' istismarına malzeme taşıma faaliyetlerinden.
Pakistan'da gerçekleşen darbe, Türkiye'de halkın direnişi karşısında girişim halinde kaldı.
Emperyalistler bölme, parçalama, iç savaş, yangını genişletme planlarına devam ediyorlar.
İslam coğrafyası abluka altında.
FETÖ'cülerin mahkemedeki muzır halleri, fevri, sıradan bir durum değil. Onları böylesine pervasızlaştıran 'Tiyatro / Kontrollü darbe' söylemiyle birlikte AB ve ABD'nin ateş desteğidir.
Tek çare:
"Allah'a ve Resul'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." ( Enfal, 46)
