Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Aralık 2013

ADALET SİSTEMİ

Ülkemizde Ak Parti iktidarı ile birlikte çok şey değişti. Hala da değişmeye devam ediyor. Eğer bu değişim olumlu anlamda devam ettiği sürece Ak Partinin de iktidarı devam edeceğe benzemekte. Zira çok genç ve dinamik bir nüfus var. Bu insan gücü iletişim imkanlarının artması, tarihi mirası, genlerinden gelen girişimci ve gözü karalığı ile tüm dünyaya açılmak, iş yapmak, görmek, gezmek istiyor. Ak Parti de bu imkanı tüm vatandaşlarını sunmak istiyor büyük ölçüde de başarıyor. THY, yardım kuruluşları, yeni açılan büyükelçilikler, iş adamlarının yeni sektör ve yeni ülkelere açılma çabaları, vize muafiyeti ile Ak Parti iktidarı insanımıza tekrar bir güven verdi. Emperyalist olarak nitelediğimiz, dostumuz demekle birlikte hiçbir zaman bünyelerin kabul edemediği AB ve ABD yerine dünyanın diğer yerlerini de görmeye ve oralarla ilişkiye girmeye başlamamızla birlikte Anadolu coğrafyasının insanları dedeleri Osmanlının mirasını hatırladı. Bu miras bu coğrafyadaki insanlara yıllarca dağıtılan ADALET ile yaklaş prensibi idi. Osmanlı 700 yıl ayakta kalabilmiş ve hükmettiği etkisinin ulaştığı yerlerde eğer kavga olmamışsa bunda en önemli unsur ADALETİ sağlamasıydı.

Ancak Ak Parti iktidarı bu başarıyı kendi toprakları üzerinde başaramadı. Bunda birçok sebep sayabiliriz. Ve de sayıyoruz. Ancak önemli olan sorunları saymak değil çözüm üretmek. Bunları söylerken Adalet binalarındaki fiziki koşulların yenilenmesi, UYAP sistemi ile bilişimden faydalanılması, yargıda süren başörtüsü sorununun %50 ye varan oranlarda giderilmesi, Avukatların hakim olma imkanlarının genişletilerek adalet sistemine sorunları daha yakından bilen ve halkla teması daha fazla olmuş kişilerin sorun çözücü makamlara gelmeleri gibi ciddi ve meşakkatli sorunlar çözülmeye çalışılmıştır. Ancak bunlar yeterli olmamıştır. Olamayacaktır da. Bunu 17 aralık operasyonları da göstermiştir.

Nedir görülen? Görülen sistem sorununun çözülmeden toplumda sesi çok fazla çıkan kişilerin/lobilerin istekleri doğrultusunda öncelik belirlenerek yapılan değişikliklerin gerçek sorunları çözmediğini koskoca 11 yılın yapılan tüm iyi niyetli çalışmalara rağmen tam olarak işleyememesi ile neticelenmiştir.

Biz ne öneriyoruz. Bunu daha önce bu satırlarda yazdım. Ben demiştim demek için değil ama aklın yolu bir. Eğer siz bir ormanda sadece birkaç ağaca kilitlenir ve onların bakımı üzerine çalışırsanız belki birkaç iyi ağacınız ve yok olmuş bir ormanınız olur. Bu nedenle adalet sistemindeki zafiyetleri tek tek değil bir sistem kurarak çözebilirsiniz. Bu sistemi kurmadan yapacağını her düzenleme ya bir önceki ile ya da bir sonraki düzenleme ile çelişecek ve de sizi başladığınız noktaya döndürecektir.

Neler yapılmalıdır? Öncelikle Hakim ve Savcılık mesleklerinin ayrı ayrı binalarda ve ayrı ayrı teşkilatlanması gerekmektedir. Bu iki farklı dinamikleri ve öncelikleri içeren mesleğin ayrı ayrı meslekler olduğunun kabulü şarttır. Savcılık kurumuna bağlı olarak kolluk biriminin mutlaka oluşturulması gerekmektedir. Bu birim işinde uzmanlaşır ve de tek işi bu olur ise hem uzmanlaşma hem de müstakil bir teşkilat olması suçlu ile suçsuzun işin başında büyük oranda ayrışmasına neden olacaktır. Eğer bu gerçekleşir ise zaman içerisinde bu meslekleri icra edenlerce de zaman içerisinde gelişecek olan mesleki hassasiyetler sonucunda şu an yaşanan uzun tutukluluk, arama, el koyma vs. gibi çok eleştirilen konularda mutlak bir rahatlama gelecektir. İkinci olarak ise avukatlık mesleğinin kuvvetlendirilmesi gerekmektedir. Zira basın nasıl halkın bilgi almasını sağlıyor ve çok önemli ise aynı şekilde avukatlıkta vatandaşın özellikle devletle karşılaştığı sorun karşısında tek tutar dalıdır. Bu dalın gücü o kişiyi o devletle olan bağının da gücünü ifade eder. İcra-i noktada devletin getireceği düzenlemeler burada çok önem arz etmektedir. Bugün yaşanan en önemli sorunlardan bir tanesi özel hukukta alınan mahkeme kararlarının icrasında yaşanan sorunlardır. Haklılığı tescil edilen kişiler bu kararlar ile haklarına ulaşamamaktadırlar. Bir devlet için bundan daha zillet bir durum olamaz. Mutlaka bu durumlar olacaktır. Ancak bu durum kabul edilebilir sınırın üzerinde ise işte o zaman bu konu üzerine düşünülmesi gerekmektedir. Bu konu ile alt başlıklarda birçok farklı öneriler sunabiliriz. Son olarak ta davacı-davalı, sanık-müşteki gibi taraflar arasındaki "silahların eşitliği" ilkesi bulunmaktadır. Burada yerleşmiş kurallar bulunmaktadır. Ancak silahlar sürekli değiştirilmektedir. Son dönemde de daha çok bir taraf için değiştirilmektedir. Ve davalar devam ederken değiştirilmektedir. Bunu yaparken de amaç lobisi güçlü kişilerin taleplerinin giderilmesidir. Yani saik kesinlikle ADALETİN tecellisi değildir. Bu birkaç başlıkta özetlenebilecek sistem değişikliği ile adalet hizmetinin daha adil ve başarılı şekilde işleyeceğini düşünüyorum. Ayrıca bakanlığın hiçbir grubun zümrenin veya lobinin etkisi ile şekillenmemesi gerekmektedir. Ülkedeki her renk liyakat esaslarınca kendisine yer bulabilmelidir. Aksi takdirde özünde adaletsiz olan bir sistem adalet dağıtamaz. Saygılarımla.@CavitTatli