Dolar (USD)
32.40
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2400.55
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Eylül 2013

ADLİ YIL

1 Eylül tarihi itibari ile yeni adli yılımız başladı. Tüm halkımıza, adliye emekçilerine, hakim, savcı ve avukatlara hayırlı olmasını temenni ediyorum. Büyüyen bir ülkeyiz, yurt dışı ile ilişkiler artmakta, teknolojinin gelişmesi de buna eklendiğinde insanlar arasındaki ilişkiler farklı boyut kazanmakta. Ticarette, sosyal yaşamda hızla değişmekte. Buna bağlı olarak ortaya çıkan sorunlarda hem boyut hem de içerik olarak farklılaşmakta.

Tüm bu değişimlere; vatandaşlar, devlet, hakim-savcılar hem de avukatların uyum sağlaması gerekmektedir. Geçmişten gelen en büyük sorun olan sistemin yavaş işlemesi, adaletin tesis edilmesi noktasında duyulan güvenin azlığı hala devam eden en büyük iki problem.

Dün yapılan adli yıl açılış töreninde Barolar Birliği Başkanı Sayın Turan Feyzioğlu'nun açıklamasını yargının en önemli unsurunun en tepesinde bulunan temsilcisi olması nedeni ile önemsiyorum. Her ne kadar konuşma metninin tamamını görene kadar basına yansıyan şekli şüphe duymama neden olmuştu. Tüm cümleleri dikkatle okudum. Zira en büyük sorunlarımızdan bir tanesi de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak.

Sayın başkanın açıklamalarına %95 oranında katılıyorum. Altına imza atılacak şeyler söylemiş sayın başkan. Ancak üyesi olduğu partinin ve başında olduğu kurumun söylem ve uygulamalarındaki farklılıklar ne yazık ki kabul edilebilir sınırın üzerinde. Özellikle insan hak ve özgürlükler konusunda. Bu nedenle anladığım anlamı ile konuşma metnine imza atarım. Keşke bu çekinceyi koyma zarureti duymasaydım. Sayın başkan ve kurumu uygulamaları ile bu çekinceyi koydurmasalardı.

Sayın başkan Danıştay 8. Dairenin vermiş olduğu karara atıf yaparak "avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliğini göz ardı eden ve salt serbest meslek olarak gören" yaklaşımını eleştirmiş. Bu görüşe katılıyorum. Ancak keşke başkan burada bir öz eleştiri yapsa ve başörtülü olarak avukatlık yapılabilir, kimliklerinde de başörtülü fotoğraflarını kullanabilirler diyebilselerdi de bu dava açılmasa, Danıştay da bu kararı vermeseydi. "Türkiye Barolar Birliği'ne Avukatlık Kanunu'nun 76. ve 110. maddeleriyle "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak" görevinin verilmesinden bahsederken çiğnemiş oldukları insan haklarını, çok önemsediklerini ifade ettikleri ve hükümete akıl verdikleri "insanların nasıl yaşayacağını belirlemeye çalışmama" prensibine uyarak meslek sahibi olmuş kişilere "hukuksuz olarak" keşke baskı yapmasalardı. Zira meslek örgütü olan hukukçu kişilerden oluşan bir kuruma siyasi nitelik kazandırarak sadece kendi ideolojilerini ve kendi düşüncelerinin özgürlüğü ve hakkı ile ilgilenirken diğer taraftan kendi statülerindeki kişilerin haklarını ellerinden hukuksuzca alıp ardından da mahkeme karar verdiğinde kendi ideolojilerine mensup kişilere şirin görünme saiki ile söz konusu kararı dosya numarasına varıncaya kadar bir konuşmaya yansıtmak ne yazık ki başkanın konuşmasında sık sık dile getirdiği "demokratik uzlaşıya" fayda sağlamamıştır.

Diğer bir konu sayın başkanın askeri darbelere karşı duruşu olmakla birlikte Ergenekon ve balyoz darbelerinden dolayı yapılan yargılamaları "hukuksuz" olarak nitelemiş. Keşke 28 şubat olarak adlandırılan darbeye evet bu darbedir bu darbenin yargılamasında usul hukukuna uyulmalıdır diyebilseydi sayın başkan. Daha tutarlı olabilirdi. Siz darbelere karşı olacaksınız ama darbe girişiminde bulunduklarını bu ülkede bilmeyen olmayacak ve siz hala bunu savunacaksınız. Demokrasi algısı noktasında sayın başkan ile ciddi olarak algılarımızda farklılık var.

Sayın başkan seçim sistemine değiniyor ve %10 barajının azaltılmasını ancak mevcut sistemin devamını talep ediyor. Yani koalisyon dönemlerini istiyor. Zira üyesi olduğu CHP nin seçim sisteminin değişmesi durumunda iktidara ortak olabilme ihtimali kalmayacağını bildiği için mi yoksa gerçekten bu ülke menfaati için mi bunu talep ediyor. Tam tersi görüşü savunmakta ve mevcut sistemin seçimde ciddi bir oy alan bir parti olmaması durumunda kesinlikle kaos olacağına inanıyorum. Örnek 70 li ve 90 lı yıllar.

Son konu ise çoğulculuk-çoğunlukçuluk. Sayın Başkan çoğulculuk üzerinden hükümete demokrasi dersi veriyor! Ancak hükümetten birçok kanunda değişiklik talebinde bulunurken, Barolar ve Barolar Birliğinin hem yapısının hem seçim sisteminin çoğulculuğu sağlamadığını bu nedenle değiştirilmesi gerektiğini belirterek çoğunlukçu bir yapının başkanıyım beni bu utançtan kurtarın diyemiyor. Sayın başkanın ifade ettiği gibi sözde demokrasi talepleri ve kendi dışındaki kişilerin uymasını istediklerini, kendi yapmadıktan, kendi sınırlarını demokrasi çizgisine çekme gayreti olmadıktan sonra taleplerin inandırıcılığı da samimiyeti de kaybolup gidiyor.@CavitTatli