Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2433.08
BIST 100
10008.83
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Eylül 2023

Afrika'da Fransa sömürgeciliğinin günümüze yansıyan sonuçları (4)

Fransa, tarih boyunca gerek Afrika’da gerekse başka coğrafyalarda hukuki ve ahlaki ilkelere göre değil, çıkarlarına göre hareket ettiğini belirtmiştik. Aslında diğer Avrupalı sömürgecilerde de böyledir. Ancak konumuz gereği bu yazılarımızda sadece Fransa sömürgeciliğinden bahsediyoruz.

Sömürgecilik çok eski çağlardan beri var olmakla birlikte özellikle 15. Yüzyılın sonlarına doğru yeni kıtaların keşfedilmesiyle birlikte farklı bir boyut kazanmıştır. 15. ve 16. yüzyıllarda her türlü deniz muhalefetine karşı koyabilen gemiler yapılmıştır. Özellikle pusulanın kullanılmaya başlanması, sömürgecilik faaliyetlerini oldukça kolaylaştırmıştır. O yüzden bu döneme, Modern Sömürgecilik dönemi denilmiştir.

Fransa’nın Afrika’daki varlığı 17. yüzyıla dayanır ama etkili olduğu dönem 19. yüzyıldır. Örneğin Osmanlıya bağlı olan Cezayir’in 1830’da işgal edilmesinden sonra, Fransa yayılmacılığı Afrika’da artmıştır. Tek taraflı bir sözleşme ile Tunus ve Fas’ı kontrol altına almıştı. İngiltere’nin baskısıyla Batı ve Ekvatoral bölgelerinde Fransız sömürgeciliğinin genişlediğini önceki yazılarda belirtmiştik.

***

Afrika kıtası, 1950’li yıllara kadar sömürgelere bölünmüş ve sömürgeci Batılı güçlerin bir şekilde kendi ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda kurdukları düzen ile yönetmişlerdir. Afrika’nın sömürgeleştirilme sürecinde en büyük payı, İngiltere ve Fransa almıştır.

Fransa’nın Afrika’daki sömürgelerinde uyguladığı siyasi, ekonomik ve kültürel politikalar incelendiğinde çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Zira Fransa sömürgeciliğinin en önemli özelliği, Afrika’da bulunduğu her yerde asimile ve bağımlılık oluşturma politikası yürütmüştür. Bugün de hâlâ bu politikayı sürdürmeye çalışmaktadır.

Nitekim geçtiğimiz günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Elysee Sarayı’nda yapılan geleneksel Büyükelçiler Konferansı’nda, dünyanın dört bir yanında görev yapan Fransız büyükelçilere hitap etti. Bu konferansta Macron, yeni jeopolitik gelişmelerin, dünyanın dengesini değiştirdiğini belirterek: ‘’Uluslararası bağlam giderek sertleşiyor. Batı zayıflama riskiyle karşı karşıya. Buna karşı daha çok bütünleşme ve genişleme politikası izlemeliyiz’’ demişti.

Yaklaşık 2 saat konuşan Macron, Nijer’deki Fransa karşıtı darbenin ardından Elysee, Afrika politikasının ana hatlarını ‘’bütünleşme ve genişleme’’ kavramlarıyla çizmiş oldu. Burada ‘’bütünleşme’’ ile asimilasyon politikalarına devam edeceği anlaşılmaktadır.

Fransa’nın bunu nasıl yapacağını 2009 ve 2013 yıllarında yayınladığı ulusal güvenlik belgelerinde ifade etmişti. Her iki belgede de şu dört hususu içeriyordu. Kısaca bunlar: Bilgi, öngörü, caydırıcılık ve müdahaledir. Görüldüğü üzere dört hususun içinde ‘’savunma’’ kavramı yoktur. Hatta son derece saldırgan yöntemler benimsendiği anlaşılmaktadır.

Önümüzdeki hafta da bu konuya devam edeceğiz.