Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2411.26
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Aralık 2016

'AGU'

"Hasta adam" çağlardır yoğun bakımsızlıkta, fakat ölmemiş, bak! Yine doğuyor, göynünden ayılıyor dedim üşürken kıyıda. Ellerimi tuttu merakla. "Kim?" dedi. 'Osman" dedim, "Alp kalpli olan erenler işte her kimseler... Ölüp ölüp diriliyorlar. Muhammed Mustafa aleyhisselam'ın mevlidinde üstelik."

Zaten Mevlid; daima doğmaya devam eden bir soyun, soyluluğun sessiz ve hemen her gün kutlanan tabii törenidir. (Mesela, şahsen benim dört tane Muhammed'im var... Muhammed huylu kızım, kızanım var.)

O böyle bir peygamberdir. Bir kere vefat etmiştir fakat daima yeniden doğmaya devam eder...

...

Daha iki gün oldu. Ertesi gün Mevlid idi. Tören değildi derdimiz. Kıymetlimiz'e layıkınca değer verip vermediğimizi bir gözden geçirecektik. Uzak zamanlardan da olsa hala yakını, dostu, anlayanı, "ashabı mıyız?" değil mi... Ona bakacaktık.

Canımızı yaktılar. Sirenler aldı yürüdü geceyi. Sıradanlaşan nabzımıza yeni bir manevi atak, bir heyecan katacakken, kalbimizi söktüler. Müjdemiz acı haberle çarpıştı alnı çatımızda.

...

Tarih mi arınıyor? Siyasi sahtekarlıkların ahir günü müdür şu gelen? Dünya daha fazla etrafında dönemeyeceği yalanları halklara itiraf mı ediyor? Zalim entrikalarla kurgulanarak oluşturulmuş bir çağ devriliyor sanki. İlahi yasalar yürürlükte. Gün başa, bir parça masum takvimine gerisin geri yola çıkıyor. İstikbal sorgulanmadan yarına geçemiyor. Çaresizliklerinden yararlanılarak zor ile bitirilmiş, bitmemiş bir mazi, ömrünü, nüfuzunu geri istiyor. Torunlarının üzerinden uyanmak umudunda. Gözleri çağa gücenmiş, kısık. Dudakları kıpır kıpır. Nicedir "evet, tabi efendim, elbette efendim, siz bilirsiniz efendim" dedirtilen her şeye şimdilik "la!" diyor. Kaşları çatılmak için epeyce dinlenmişe benziyor. Haklı hiddeti yerine gelmiş. Mazlumların adına kudret ayası arınmış, maşallah "tokadı"na güç gelmiş. Yerli-yersiz, soylu-soysuz kuklaların menfaatperestlikleriyle şımartılmış ve dünyayı zaptetmiş süper putlara "hayır!" diyor.

Farkında mısınız? Her geçen gün yaşanan olaylarla öğretilen ve dayatılan tarih"cik" siliniyor. Taze beyinlerimizi kronolojiye boğup bir oldu bittiye getirerek, derin köklerimizle bağımızı koparan ve "nerden geldiğimizi" köşe bucak saklamak için pek yakın senaryoları koskoca bir milatmış gibi sunan o tarihcik. Ezelimizi öğreniyoruz. Atalarımız, analarımız... Derken bugünümüze doğuyor Peygamber!

Uydurulan geçmiş, kitaplardan önce, gün içinde olaylarla siliniyor. Eriyor; yalana zayi edilmiş mürekkep. Can karışıyor içine, kan karışıyor. Damardan yazılıyor yazılan. Kıtlığa sığmayınca mana, kelimeler patlıyor. Dilleniyoruz. Peygamberin mevlidinde içten gelen bir "agu!" diyoruz. Allah anlamına geliyor bildiğim kadarıyla agu.

Sürekli taşeron örgütlerce vuruluyoruz. Her "Neden?" Sorusu bizi biraz daha aslımıza bağlıyor. Mantar, türedi bir nesil, daha dün kurulmuş bir ülke, bir karış bir toprak değiliz. Kan ağlıyor, belki arınıyoruz. Dün değil evvelsi günümüze, mazimize uyanıyoruz. Köklerinden habersiz bir dal daha bükülerek başlangıcına eğiliyor. Ne kadar köklenmişsek, o kadar dalız, uç'uz, uçsuz bucaksızız. Asla bu kadar değiliz. Değildik de... Bir bombanın piminin uzaklardan çekildiğini artık çok iyi biliyoruz. Unutmuş neslin belleğine dokuz nala giriyor; asıl. Hafızaya ruhunu çağırıyor. O tarih; o çağlar, atamız, anamız bugünlerde doğmuş olan Peygamber aleyhisselam'ın izinde olduğu için soylu bir mazi oldu. Neden şimdi yeniden istikbal olmasın?!

Doğum ve ölüm, bir arada diyecektim. Şehitlerin ölmediği; bilemeyeceğimiz bir şekilde sağ kaldığı aklıma gelince sustum. Doğum ve ölümsüzlük bir arada.