Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Mart 2021

Ahlak İlmi ve Dinimizdeki Yeri-1

‘Hulk’ kelimesinin çoğulu olan ‘ahlak’, insan ruhundaki ‘huy’ dediğimiz hâller ve melekelerdir. Edeb, tevazu ve cömertlik gibi hayırlı neticeler veren huylara, güzel huylar manasında “ahlak-ı hasene,” denir. Terbiyesizlik, kibir ve cimrilik gibi şer sonuçlar veren huylara da kötü huylar manasında “ahlak-ı zemîme,” denir. İşte iyi-kötü bütün bu huylardan ve neticelerinden bahseden; insanı bunların iyilerini yapmaya ve kötülerinden de sakınmaya sevk eden ilme “ahlak ilmi” denir.

“Ahlak ilmi”, yaradılış gayesine uygun olarak insanı; mükemmel hâle getirmeye yani “insan-ı kâmil” olmaya sevk eder ve çok kıymetlidir. Zira böyle yüce bir hedefe, ancak ahlak ilminin ilkelerine uyularak varılabilir. Sorumluluk bilincine sahip insanlar; ahlak ilminin emrettiği vazifeleri hakkıyla yerine getirdiklerinde; -kendilerine de başkalarına da faydalı olmanın yanı sıra- son derece mutlu ve mesut olurlar. Bundan dolayı ahlak ilmin faydası herkes içindir.

Ahlak ilmi, ‘nazarî’ yani teorik ve ‘amelî’ yani pratik olmak üzere iki çeşittir.Nazarî ahlakta; insan hareketlerinin amacı üzerinde durularak hayır ve şerrin ne olduğu, faziletin keyfiyeti, iyiliğin niçin yapıldığı, mutluluk, görev sorumluluğu ve vicdan gibi konular üzerinde uzun uzadıya durulur. Böylece insan, iyi ile kötünün, hayır ile şerrin farkını daha iyi kavradığı için; iyiyi nasıl yapıp, kötüden de nasıl sakınacağının yollarını öğrenir. Buna aynı zamanda “ahlak felsefesi” de denir.

Nazarî ahlak; insanın akıl, irade ve vicdan gibi ahlakî kabiliyetlerini; öfke, şehvet ve benzeri duygularını ve bunlardan doğan erdem ve çirkinlikleri tetkik ve tahlil eder. Bu kabiliyet ve duygulardan yararlı olanlarını geliştirmenin, zararlı olanları da ıslah etmenin yollarını gösterir.

İnsan, nazarî ahlak sayesinde; bir şeye körü körüne inanmak yerine, onun neden iyi veya kötü olduğunu araştırarak kuşkularını gidermiş ve ahlakın ilminin iyi dediği şeyin gerçekten iyi, kötü dediği şeyin de gerçekten kötü olduğunu aklıyla anlayıp bütün gönlüyle kabul etmiş olur.

Amelî yani pratik ahlak ise; insana hayatın bütün alanlarında uyması gereken kuralları ve yapması gereken görevleri bir bir gösterir. Önemli olan da budur.

Ahlakın temeli ve dayanağı ise, dindir ve dine dayanmayan bir ahlak sistemi, asla istenen etkiyi gösteremez. Bu hakikati; rahmetli Mehmet Akif, çok güzel bir şekilde dile getirmiştir: Ne ilimdir veren ahlaka yükseklik ne vicdandır/Fazilet hissi insanda Allah korkusundandır. Böyle bir ahlak kurumuna sahip olduğumuz için çok şanslıyız. Çünkü Allah korkusundan başka, kimsenin görmediği yerlerde, kötülük yapılmasını engelleyen başka bir güç yoktur.

Ahlak, ‘eşref-i mahlûkat’ olan insana, hayat yolculuğu boyunca rehberlik eder. Çünkü insanın sahip olduğu güzel ahlak ve manevî değerler, onun tutum ve davranışlarını, çevresi ile olan münasebetlerini ve bir anlamda dünya görüşünü belirler.

Bir toplumun kalitesi, onu oluşturan fertlerin hangi nisbette güzel ahlaka sahip olmalarıyla ölçülür. Bunun için yüce dinimiz İslâm; toplumun gelişmesinde çok mühim bir yere sahip olan ahlak ilmine, çok büyük değer vermiştir. İslam’ın ahlaka verdiği önemi, hiçbir düşünce sistemi vermemiştir. Bundan dolayı, Kuran-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde ahlak konusu çok geniş yer alır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim!” (İmam Ahmed) Aynı şekilde İslâm âlimleri de, yazdıkları eserlerle bu konuda insanları aydınlatmaya çalışmışlardır.

Ahlak ilmi, her türlü yapının kendisi üzerinde inşa edildiği bir değerler manzumesi ve mutlu olmamızı sağlayan bir ilkeler zinciridir. Bu ilkelerden birinin dahi kaybolması, kişinin de toplumun da huzurunu bozmaya yeter.

Milletlerin bekaları açısından da güzel ahlakın önemi çok büyüktür. Ahlakın, toplumları yaşatan büyük bir kuvvet olduğu hususu, tarihî olaylar ve belgelerle sâbittir. Mesela Roma ve Bizans imparatorluklarının çöküşü, bu toplumlarda görülen ahlakî çöküntünün tabiî bir sonucudur. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasında dahi bu faktörün etkisi çok büyüktür.

(Devamı haftaya…)