Dolar (USD)
32.48
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2406.57
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Mart 2014

Ahmet Hakan haklı mı?

Ahmet Hakan dünkü yazısında, yaşanan süreçte tüm muhalefetinPensilvanyacı olmakla itham edildiğinden yakınıyor. Bu durumu Ergenekon süreciyle ilişkilendirerek aralarında bir benzerlik de kuruyor.

Dün hükümete muhalefet eden herkese Ergenekoncu denildiğini, bugün ise hükümete muhalefet eden herkese Pensilvanyacı dendiğini söylüyor. Bu noktada CHP'li, Saadet'li BBP'li, MHP'li olduğu ayrımı yapılmaksızın herkesin tek bir adla yaftalandığını belirtiyor.

Ahmet Hakan'ın yakındığı durum acaba hükümetin muhalefete karşı hoyratça bir tasnifi ya da haksızca bir genellemesinden ibaret olarak görülebilir mi?

Yoksa aslında siyasetin işleyişi içerisinde karşılaşılması muhtemel bir durum mudur?

Hepimizin ayrı ayrı taşıdığı siyasi, ideolojik etiketler ne olursa olsun; olmakta olana dahil olma biçimimiz ve durmak için seçtiğimiz yer, taşımış olduğumuz siyasi ve ideolojik etiketleri içererek kapsar. Dolayısıyla neyin içerildiğinden ziyade; neyin tüm bu farklı etiketleri kapsadığı önemli hale gelir. Bu kapsama esnasında, farklı aktörleri aynı çerçeve içine dahil eden gönüllülükleri yahut birlikteliğe gönüllü katılımları çokluk halini tekil bir noktada sabitleyerek genellemeleri mümkün kılacak yorumlara fırsat verir. Bu genellemeler her zaman için isabetli görünmese de hayatın olağan akışına ve siyasetin mantığına uygundur. Zaten Pensilvanya gölgesinin siyasete düştüğü bu vasatta söz konusu genelleme de siyasal olanla ve siyasal alanla ilgilidir.

Ahmet Hakanbence şunu fark etmeli; etiketlerin kendi başına garanti altına alınmış konumları yoktur. Sabit ve ayrı görünseler de son derece esnek ve çeşitlilik sunan siyasal eylemlilik içinde ortaya konan performans ile bir anda aynı torbanın içine girerek silikleşip anlamsızlaşabilirler. Bunun örnekleri çoktur ve salt bu olay ile ilgili bir durum da değildir bu.

Etiketlerin üzerinde yazan isimlerden çok kullanıma sokuldukları yer ve içinde bulundukları bağlam öne çıkar ve hepsini birden anlamlandırabilir. Bu noktada etiketler siyasal süreç içerisinde sürekli olarak teste tabidirler. Bu testten ve aldıkları pozisyona göre tasnif edilmekten muaf tutulmak gibi bir lüksleri de bulunmamaktadır maalesef.

*

Seçim mi referandum mu?

Türkiye pazar günü sandığa gidiyor.

Tam adıyla söylersek 30 Mart 2014 Mahalli İdareler Genel Seçimleri.

17 Aralık'tan itibaren yaşananlar dikkate alındığında ise pazar günü yapılacak olan seçim, , esas itibariyle yerel yönetimlerin belirlenmesinden çok bir referanduma dönüşmüş gözüküyor.

İktidarın ve muhalefetin bu seçime yükledikleri anlam, liderlerin seçimin önemiyle ilgili vurguları da bu istikamette. Bu seçimi belki de diğer bütün seçimlerden ayıran ve sözünü ettiğimiz istikamette sabitleyen asıl nokta Fethullah Gülen'in yıllardır özenle işlenen 'Muhterem Hocaefendi' kimliğinden bir biçimde sıyrılıp muhalif bir siyasi aktör olarak tartışmalara ve seçim yarışına dahil olmasıdır.

Tüm muhalefet partilerinin Pensilvanya'nın himmetinden istifade etmek için ortaya koydukları iştiyak bu seçimi hayli ilginç kılmakta.

Denilebilir ki pragmatik siyasetin gereğidir ne var bu iştiyakta?

Aslında şöyle bir şey var. Süreci domine eden muhalefet partileri değil.

Hükümeti devirerek iktidar olmak muhalefet partileri için meşru kabul edilecek bir siyasi hedef. Ancak dinleme skandalları, çeşitli kurumlar hedef alınarak gerçekleştirilen nokta operasyonlar, kasetler üzerinden algı ve imaj yaratmak amacıyla motive olmuş medya desteği ile sorgusuz sualsiz ve en küçük bir çekince olmaksızın yan yana düşmek; işte asıl ahenksizlik burada başlıyor.

Muhalefet partileri Hükümet ile Pensilvanya arasında oluşan türbülansta adeta kayboldular. Bu noktada muhalefet üzerinde bir Pensilvanya hegemonyasının oluştuğu söylenebilir. Sadece muhalefet partileri değil anti-Erdoğan cephesi ile müzmin Erdoğan karşıtları olarak isim yapan eli kalem tutan eşhas da bu bağlam içinde yerlerini aldılar.

Hükümet 12 yıllık icraatlarına vurgu yaparak aslında tüm Türkiye'de tek bir isim tek bir aday ile bu seçime giriyor. O isim kuşkusuz BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan.

Muhalefet ile ona lojistik destek sunan anti-Erdoğan cephesi ise tüm saldırılarının hedefine tek bir ismi koyuyor. O isim de kuşkusuz BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan.

30 Mart bu sebeple algı, imaj ve kanaatler ile harmanlanmış olan duyguların karşıt bloklar halinde karşılaşmasının kısa vadedeki neticesini ortaya çıkaracak.

[email protected]

twitter:@_khora