Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.68
Gram Altın
2428.59
BIST 100
9972.08
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 May 2023

​Ajanda 2030 ve barınma sorunu

Ana akım medya ve politikacılar size gerçeği söylemezler. Onlar daha çok yaşanan gıda ve barınma krizini nasıl fırsata çevirebilecekleriyle ilgilenirler.

Düşünün, ortalama gelire sahip bir vatandaş, Bağcılar’da 1+1 daireye ödemek mecburiyetinde kaldığı 10 bin lira kira ile markette yaşam savaşı veriyor.

Keza Sultanbeyli’de 65 metrekarelik eski bir evi satın almak isterseniz en az 2 milyon lirayı gözden çıkarmanız gerekecek.

Sadece İstanbul’da kiralar, bir yılda yüzde 140 oranında artmış. Ortalama kira 13 bin liraya yükseldi.

Aslında meselenin ne olduğunu ve nereye gideceğini de pekâlâ biliyorlar.

Bizim gibi aykırı yazarlar sözde salgın döneminde, piyasanın bu noktaya gelebileceğini zaten söylemişti. Bu bir öngörü değildi çünkü küresel elitler bizzat gıda ve barınma sorunun yaşanacağını açıkça ifade ediyorlardı.

Dün bize pandemi diye yutturdukları bugünlerde de iklim krizi ve karbon ayak izi diyerek yutturmaya çalıştıkları şey tam anlamıyla bir servet aktarımıdır. Bugün olan biten de budur.

“Hem Müslüman hem de avanak olamazsınız” diyor ya İsmet Özel özellikle bizim ülkede Müslümanların kahir ekseriyeti “avanak” oldu. DSÖ’nün ve büyük sıfırlamacı WEF’in talimatlarını adım adım uygulamaktan geri durmadılar.

Bugün de ekonomik krizin en ağır yükünü onlar hissediyor.

2020 yılında daha salgının ilk günlerinde “Büyük Sırlama” kitabını yazan Klaus Schwap, salgından sonra insanların gıda ve barınma sorunu yaşayacağını açık açık ifade ediyordu. Bunun sebebini de kısıtlamalara bağlıyordu!

Hani şu bilim diye diye ortalığı ayağa kaldıran avanakların canhıraş savunduğu kısıtlamaları kastediyordu.

Salgın sonrasında da dünya ekonomisini yeniden inşa etmekten bahsediyordu Scwab. Bu adama göre dünya, çok tehlikeli bir yer haline gelmeden çok paydaşlı bir küresel yönetişim modeline geçilmelidir.

Yani tek dünya devleti…

2020 Ekim ayı sonunda Kanada Başbakanı Justin Trudeau “Pandemi bize reset (sıfırdan, yeniden başlama) için yol açtı. Yeni bir ekonomik sistemi kurma çabalarımız için bu büyük bir fırsattır” diyordu.

Yaklaşık 100 trilyon dolara mal olacak yeni bir dünya düzeninden bahsediyoruz. Bu bakımdan pandemi ile birlikte başta ABD olmak üzere ülkelerin çoğu karşılıksız para bastı. Bugüne dek basılan para miktarı 10 trilyon dolar civarında. Geriye kalan kaynak nasıl temin edilecek bunu zaman gösterecek.

Ancak ortada çok ciddi bir sorun var. Hâlihazırda barınma ve gıda sorunu yaşayan yoksul halk kitleleri neredeyse patlama seviyesinde.

Hani mesele Ida Auken’in dünya ekonomik forumu için yazdığı bir makalede anlattığı gibi değil.

“2030'a Hoş Geldiniz” diyordu Auken, “Hiçbir şeyim yok, mahremiyet yok ve hayat hiç bu kadar iyi olmamıştı.”

Hiçbir şeye sahip değilim. Arabam yok. Evim yok. Kira ödemiyorum falan… Anlayacağınız hepimizi geri zekalı yerine koyuyorlar.

Oysa Davos’ta açıklanan 2030 planı bize, dünyadaki tüm insanlığın özel mülkünün elinden alınacağını ve bu mal, mülk ve servetin küreselci şirketler tarafından sahiplenileceğini söylüyor.

Türkiye ise meseleyi bu boyutta ele alıp köklü çözümler sunacağına, polisiye tedbirlerle kira sorununu çözebileceğini düşünüyor. Kaldı ki yüzde 25’lik sınır bir önceki yıl uygulanmadı.

İspanya, Birleşik Krallık ve Hollanda gibi ülkeler yüzde 2 ve yüzde 3’lük tavan uygulamasına gitti. Ve iki yıldan uzun süre boş kalan evlerin emlak vergileri yüzde 150'ye varan oranda arttırılacak.

Hindistan ise daha çok devlet destekli üretime dayalı yöntem izliyor. Bana kalırsa arzı attıracak yöntemler denenmeli. Ucuz konut üretimi ve yabancıya ev satışın sınırlandırılması önemli.

Zira büyük sıfırlama için düğmeye çoktan basıldı. Durum hiç iç açıcı değil.