Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2387.28
BIST 100
10267.35
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


AK PARTİ'YE ŞERH DÜŞMEK

Dönemin aurasını biraz da teknoloji oluşturuyor. Köroğlu, silah çıktı mertlik bozuldu diyor ya; şimdi de siyasetin dalgalanmalarını kasetler belirliyor. Daha doğrusu bu dalgalanmalarda kasetler sonuç almak üzere olabildiğince araçsallaştırılıyor. Ancak kasetlerden önce meseleyi bir ahlak ve algı yönetimi sorunu olarak ortaya koymak lazım belki.

Geçenlerde Etyen Mahçupyan "Başbakan İstifa Etsin mi?" başlıklı yazısında, kaset ve dinleme meselelerini teknik, yasallık, meşruiyet ve yasallık açısından değerlendirmekte ve sonunda kasetin tüm açılardan gerçekliği elde etmede yetersiz olduğu sonucuna varmaktadır. Belki bu tür değerlendirmelerde kasetin bu açıdan yetersizliğinin vurgulanmasının, gerçekliğe ulaşma noktasında bir fonksiyonundan bahsedilebilir ve yapılması da gerekir. Ancak ben meselenin daha farklı boyutlardan da değerlendirildiğini/değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Birincisi, artık yaşadığımız dünyada mücadeleler gerçekliğin sınırlarının tahrip edilmesine yönelik işliyor. Bu açıdan gerçeklikle gerçek olmayan arasındaki sınırların sürekli bulanıklaşması yönünde bir siyaset yürütülüyor. Bunun temel amacı; birinci olarak karşıda "öteki" ya da düşman konseptine oturttuğunuz grupla ilgili bir imaj ve algı oluşturmak. Bu algının oluşturulması ise, gerçekliğin sınırlarının tahrip edilmesi üzerine kuruluyor. Mahçupyan'ın gerçekliğin ne olduğuna dair araştırmasının bu noktada işlevleri olabilir. Ancak ikinci nokta daha önemlidir; önplandaki görüntüler operasyondaki hedeflerin gerçekleştiriminin hemen arkasından devreye girmektedir. Bu görüntüler, gerçekliğin kendisi değil de, hedeflenen şeylerin görsel yeniden yazılmış hikayeleridir.

Dolayısıyla "görünenler" (=kasetler, ekrandaki haberler, olaylar vb.), gerçekliğin manipüle edilmiş bir temsili halinde ortaya çıkıyorlar. Tam da burada Baudrillard'a müracaat edelim. Onun simülasyon kavramı belki bunu daha iyi açıklayacaktır. Dolayısıyla, artık kasetlerin montaj olup olmadığı ve gerçeğin neliğiyle kimse ilgilenmemektedir. Baudrillard, "Çağımızdaki temel hastalığın adı: Gerçeğin üretimi ve yeniden üretimi denilen şeydir" (Baudrilllard, Simulakrlar ve Simülasyon, s. 44) demektedir. Dolayısıyla oluşturulan algılar üzerinden, "gerçeklik" sürekli yeniden yazılmanın bir konusu olmaktadır.

Karşılıklı suçlamalar (Paralel devlet yapılanması ve yolsuzluk) devam ederken, ortaya konulan kasetler ve söylemlerin insanlarda her iki taraf için de bir "acaba" duygusu uyandırdığını gözlemlemekteyiz. Bu "acaba", seçimlerde AK Parti için (haliyle Gülen hareketi seçime girmiyor) bir şerh düşme biçiminde gerçekleşecektir. Tabii ki, bu suçlamaları, ortaya çıkaracak olan yargı süreçleridir. Bizim burada bir suçlu ilan etmemiz ahlaki olmaz. Ancak biz burada algılara dikkat çekmeye çalışıyoruz.

Siyasette seçime kadar kalan süre oldukça uzundur. Bundan sonra ortaya çıkacak kaset ve söylemlerin, trendi ne yönde değiştireceği konusunda tabii ki kehanette bulunamayız. Ancak benim şahsi kanaatim, bu seçimlerde AK Parti'ye tanınan kredi devam edecektir. AK Parti'nin oylarında kısmi bir düşüş olsa bile, AK Parti'nin önemli oranda oy potansiyelini koruyacağını düşünüyorum.

Fakat esas seçimden sonraki sürecin önemli olduğunu söylemek benim için bir görevdir. AK Parti, kendisiyle ilgili oluşan olumsuz algıları düzeltmek üzere acilen harekete geçmelidir. Birinci olarak, gittikçe yükselen gerilimi düşürmelidir. Başbakan'ın bu konuda daha dikkatli olması, Edebali'ye referansı çerçevesinde önemlidir. Diğer yandan Gülen Hareketi'nin total olarak mahkum edilmesinden, suçlamaların şahsiliği çerçevesinde bir perspektife geçilmelidir. Hükümet, yolsuzluklar konusunda mevcut algıyı değiştirecek bir dikkat ve hassasiyet içerisinde hareket etmelidir. Özgürlükler, hakların genişletilmesi konusundaki açılımlarına devam etmelidir.

Dolayısıyla aslında bir yenilenmenin gerekliliği AK Parti'yi beklemektedir. Bu yenilenmeyi gerçekleştirirse, kendisine karşı konulan "şerh" ortadan kalkarak uzun süreli kredilere dönüşür. Aksi halde AK Parti İbn Haldun'un teorisine uygun olarak tarihin derinliklerine gömülür.