Dolar (USD)
32.24
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2400.08
BIST 100
10247.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Kasım 2023

Aksa Tufanı'ndan notlar-1

Harekât öncesi Gazze’de bir duvar yazısı düşüyor sosyal medyaya: “Yaşayacaksan hür olarak yaşa. Öleceksen ağaçlar gibi dimdik öl.” Aksa Tufanı harekatıyla beraber işgal altındaki topraklara paraşütlerle, paramotorlarla inip işgalciye kan kusturan direnişçileri dünya gözüyle gördük. Paraşütle Kubbetü’s-Sahra’ya doğru inişe geçen mücahit fotoğrafı hepimizin hayali oldu birdenbire. Mucize denilecek günlerden geçtik. İşgalci İsrail’in onlarca yılda titizlikle ördüğü “yenilmezlik” algısı ve her şeyi öngörebilen istihbarat ağı yerle yeksan oldu. Mavi Marmara gemisine yapılan alçakça saldırı operasyonunu yürüten Komutan Eli Ginsberg, mücahitlerin ellerinde can verdi. Kassam Tugayları, işgalciye ait Fajja askeri karargâhında bulunan tüm İsrail güçlerini yok etti. Aşdod, Askalan, Shtulim, Lachish, Karmiya, Zikim, Gan Yavneh, Bnei Daromda ve hatta Tel Aviv’de durmaksızın çalan sirenleri bir rutine dönüştü; işgalciler sığınaklardan çıkamaz oldular.

Filistin, kahramanlar, liderler, öncüler ve büyük şehitler çıkarma kabiliyetini sürdürdü. Bir kolu ve bir bacağı yıllar evvel hava saldırısında parçalanan, eşi ve çocuklarını davası uğruna feda eden ama direnişin, harekatın mimarı, şehid Yahya Ayyaş’ın talebesi, “misafir” lakaplı Muhammed Deif’in kadife sesini herkes duydu ama görüntüsünü görmek kimseye nasip olmadı. 12 yıl boyunca çocukları olmayan, sonrasında kız çocuğuna kavuşan ve bombardımanda yavrusunu kaybeden Filistinli baba şöyle diyordu: “Feda olsun Kudüs’e, Mescid-i Aksâ’ya, Kassam’a, Komutan Muhammed Deif’e”. Danimarka’da yapılan gösteride “Biz Muhammed Deif’in adamlarıyız.” sloganları atılıyordu. Sadece Gazze’de değil Batı Şeria’da da etkili bir isim. Aslanların İni grubu yaptığı açıklamada: “Batı Şeria, Komutan Muhammed Deif’in elinde bir kılıçtır.” açıklamasını yapıyordu aynı vakitlerde. Muhammed Deif, ömrü Gazze’de geçmiş, çocuklarını Gazze’de okutmuş, korunaklı ülkelere geçmemiş, başından sonuna bir dava adamı olarak mücadelesine devam ediyor.

Amerikalı Cumhuriyetçi Parti Üyesi Ramaswamy: “Hamas’ın en üst düzey liderlerinin kafasının kazıklara geçirilip Gazze sınırına dikilmesini çok istiyorum” demesini kayda geçiriyoruz. “Hamas 40 bebeğin kafasını kesti” yalanını bağıra bağıra ortaya atan, sonrasında da “Ben sadece duyduklarımı paylaşmıştım” diyerek fısıltıyla hatasını düzelttiğini zanneden İsrailli muhabir Nicole Zedeck’i ve ona bu yalana kaynaklık eden Siyonist David Ben Zion’u ve alçaklığı dolaşıma sokan kim varsa hepsini not alıyoruz. İşgalci İsrail’in ordusuna katılmak için yola çıkıp “Gazze’deki çocukları avlamaya gidiyoruz.” diyen batılıları, Gazze’ye atılan ve her biri 1 tonluk bombaları bir kenara bırakıp Filistin direnişinin işgal altındaki topraklara attığı füzeleri canlı yayınlarda durmaksızın haberleştirip işgalcinin propagandasına hizmet eden basiretsizleri unutmayacağız.

El-Halil’deki Yahudi yerleşimciler tarafından yakılarak katledilen Filistinli genci, Gazze’de enkaz alanına çökmüş, çocuklarının oyuncak ayılarının yanı başında uzaklara dalmış acılı babayı hafızalarımıza kazıyoruz. Çocuklarının yemek yemeden, açken şehit oldu diyen çaresiz anneyi, işgalci İsrail’in bombardımanından sağ kurtulan ve Şifa Hastanesi’nde tedavi gören, ailesinden kimse olmadığı için adı bilinmeyen ve kendisinden önceki 100 çocuk gibi Filistin halkına emanet edilen 101. Bebeği de unutmayacağız. Cami minaresinden okunan şehit isimleri esnasında oğlunun adını duyan ve dizlerini döve döve kendinden geçen anneyi, hastanede gezinen küçük bir bebeği kucağında taşıyan kız çocuğunu ve yanında başka çocuklarla şaşkınlık içinde duran ve nereye gideceklerini bilmeyen, ailelerinden haber alamayan masumların çaresizliğini unutmayacağız.

İşgalcinin güvenlik vadiyle Gazze’nin kuzeyinden güneyine doğru kaçışan sonrasında da konvoyları vurulan sivilleri, “Bizimle oyun oynadılar, bu bir hileydi. Ambulansları, arabaları ve otobüsleri vurdular” diyen sivilleri unutmayacağız. Filistinli çocukların saldırılarda ölmeleri durumunda kimliklerinin teşhis edilebilmesi için ellerine isimlerini ve ailesinin telefon numaralarını yazmalarını, sonraki günlerde de bombardımanda parçalanma durumunda organların sahibinin teşhisi için kollarına ve bacaklarına da isim yazmaya başlamalarını da unutmayacağız.

İsraillilerin Gazze’de soykırım sürerken söyledikleri şarkılarda geçen “Aza aza beyt kravot” (Gazze Gazze bir mezarlık), “Lo niş’ar şam yeladim” (Orada çocuk kalmayacak) ifadelerini, Gazze’deki Mubarat el Rahmet çocuk merkezinde yaşayan 26 engelli çocuğun kendilerine bakan iki görevliyle mahsur kaldığını, 9 yaşındaki kör, konuşma engelli, hipotonisi olan İlyas’ın yerde yatarak akıbetini beklediği o anları unutmayacağız. Sedyede yatan yaralı annesine donuk gözlerle bakan sabiyi, tam bu günlerde Gazeteci Uğur Dündar’ın “Son sözümüz büyük yazar Falih Rıfkı’dan olsun: Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizden değildir.” deyişini, Ümit Özdağ’ın, “Filistin davası, Türk milletinin davası değildir; Filistinli Arapların davasıdır” sözlerini de elbette unutmayacağız.