Dolar (USD)
32.25
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2402.39
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Aralık 2023

Aksa Tufanı'ndan notlar-2

Aksâ Tufanı Harekâtı sonrası başlayan işgalci İsrail soykırımıyla birlikte yüzlerce masumun aynı anda öldürüldüğü, el-Ehli Hastanesi bombardımanını unutmayacağız. Bir zafer edasıyla hastanelere çöken, sağlık çalışanlarını keskin nişancı ateşiyle vuran, görevlileri sorgulayıp hastaneyi zorla tahliye ettiren işgalcinin ölümüne sebep olduğu masumları da unutmayacağız.

Kefenlere sarılmış, kan içinde kalmış beyaz kumaşların, çocuk cenazelerinin arasında basın açıklaması yapan doktorları, yerde yatan, üzerine ismi yazılmış, çocuk cenazesinin üzerine abanarak sarılan babanın, sanki çocuk rahatsız olacakmış gibi ağırlığını vermeden sarılmasını da unutmayacağız.

Sedyede ağır yaralı vaziyette yatan çocuğa, kendisinden bir iki yaş büyük abisinin yaptığı kelime-i şehadet tekrarlarını, oyuncak topu cebinde can veren sabiyi, bebeğinin cansız bedenini kucağına alıp, “Yavrum kalk da emzireyim seni” diyen anneyi, bombardıman sesini bastırsın diye yüksek seste müzik eşliğinde yetimlere moral vermeye çalışan gençleri ve sonrasında cümlesinin yok olduğu Mamadani Hastanesi saldırısını da unutmayacağız.

Çocuk olduğu halde vasiyetini yazan, ölümünden sonra paralarının, elbiselerinin ve oyuncaklarının isimlerini verdiği akrabalarına bölüştürülmesini isteyen Haya’yı, kendisiyle ilgilenen doktora “hayatta kalacak mıyım?” diye soran yaralı çocuğu, başında bandajıyla sedyede kanlar içinde yatan, “canım annem yanıma gel” diyen ve kayıplarının farkında ve bilincinde olmayan kız çocuğunu, enkazdan kan revan çıkmasına rağmen durmaksızın “Kudüs için feda olsun” diyen aslan parçasını elbette unutmayacağız.

Filistinli sivillere ilişkin destek mesajları atmalarından dolayı işlerinden atılan BBC Arapça servisinde çalışan 6 gazeteciyi, Gazze saldırılarının 13. gününde, enkazdan sağ çıkarılan ve sedyede hastaneye götürülürken “İnce saçlarımı İsrail bozdu” diyerek gülen gözleriyle umut veren, doktoruna “Beni mutlu ettin” diyen ve sonrasında da “Filistin halkına en güzel yıldızı vereceğim” diyen kız çocuğunu, Demokrat Temsilci Rashida Tlaib’in, Gazze’deki hastane patlamasından dolayı İsrail’in sorumlu olduğunu söylediği için özür dilemeyi reddederek gösterdiği onurlu tavrı, Gazeteci Hani el-Maghari’nin bombardımanlarda kaybettiği 20 akrabasını soyağacı üzerinden göstermesini, elektrikleri kesen, karanlıkta saldırmaya devam eden işgalcinin bombaladığı enkaz etrafında bekleşen çocukların, “geceden nefret ediyoruz” deyişlerini unutmayacağız.

Üstü başı kan içinde olduğu halde yaralı olmayan, kardeşlerinin kanlarının ve vücut parçalarının tişörtüne yapıştığı, hastanede akan burnuyla şakın şaşkın bakan o çocuğu, babanın, kucağındaki şehit çocuğuna, oldukça soğukkanlı bir biçimde, “Filistin toprakları kanlarınla özgürleşecek oğlum” dediği o anı, biri erkek biri kız iki kardeşin elleri yüzleri enkaz tozu, vücutları kanlar içinde sedyede bekleşirken gazeteciye, “Babam öldü. Annem de öldü.” deyişindeki o kırılganlığı, saldırıda yaralı kurtulan Gazzeli çocuğun, şehit kız kardeşini öpüp, mahcubiyet içeren ses tonuyla görevlilere, “kız kardeşimin saç telinden alabilir miyim?” diye soruşunu, yara bere içinde tedavi edilirken, “Annem nerede? Ona ihtiyacım var!” deyişini ve bu sorunun muhatabının hayatta olmayışını unutmayacağız.

Londra’da, Filistin’e destek eylemine gidenleri taşıyan metroda hoparlörden “Özgür Filistin” diye bağıran ve sonrasında görevinden uzaklaştırılan vatmanı, Batılı ülkelerde bolca atılan “Gaza Gaza don’t you cry, Palestine will never die!” (Gazze Gazze ağlama, Filistin asla ölmeyecek!) sloganlarını, hastaneye gelen yaralı yoğunluğuyla baş edemeyen doktorların artık yaşayıp yaşayamayacaklarına göre “hastaları karşılaştırıyoruz” dediklerini, kucağında şehid olmuş kardeşini taşıyan ve kefenlenme sırasını bekleyen o içli ağabeyi elbette unutmayacağız.

Kassam Tugaylarının efsaneleşen sözcüsü Ebu Ubeyde’nin: “Birliklerimizdeki askerlerin %85’ini ailesi işgal devleti tarafından şehit edilmiş yetim çocuklar oluşturuyor. O çocuklar büyüdü ve gönülleri intikam ateşiyle yanıp tutuşuyor.” deyişini, camilerden yapılan “Senden başka kimsemiz kalmadı ey Allah’ım” nidalarını, İnternet ve telefon şebekesi çökertilen Gazze’de enkazlarda arama yapan insanların yaralılar için çığlıklarla ambulans çağırdıklarını ve Gazze Eğitim Bakanlığı’nın “Bu yılki ders dönemi öğrencilerin çoğunun şehit olması nedeniyle resmî olarak sona ermiştir” demesini ömrümüzün sonuna kadar unutmayacağız.