Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2402.88
BIST 100
10247.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Aralık 2023

Aksa Tufanı'ndan notlar - 3

Gazze’de can veren hiçbir insan basit bir rakam olarak görülemez/görülmemeli. Ölü sayısı bu kadar kolay telaffuz edilememeli. Cebaliye’de gömülecek yer olmadığından çarşı ortasına gömülen, sokak aralarına defnedilen her bir Filistinli bir amacın, bir idealin ve inancın şehididir. 2 milyar Müslümanın engel olamadığı bir soykırımda, davadan geri durmadan canını veren bu aziz insanların her biri ayrı ayrı kıymetli ve değerlidir. Her biri için ayrı ayrı camiler, okullar, yurtlar, sebiller yapılsa; yeni doğanlara isimleri verilse yeridir.

Gazzeli yetkililerin açıklamalarına göre enkazlardan çıkartılamayan, kuvvetli bombalar nedeniyle parçalanan yahut buharlaşan yüzlerce Gazzeli çocuk var. Artık tamamen yok olmuş, ahirette dirilmeyi ve sonrasında cennete gitmeyi bekleyen ruhlar onlar. Binlerce beden ise molozların, demir liflerin, tozun toprağın, kanın, gözyaşının içerisinden çıkarılmayı bekliyor. Onları çıkaracak ekipmanlar, araçlar kim bilir ne zaman girecek Gazze’ye. Sargı bezinin, narkoz ekipmanının girmediği şehirde çocukların uzuvları anestezi yapılmadan kesiliyor. Anestezi olmadan yapılan ameliyatlar. Ampute edilen çocuklar.

Kırılan kalpler, incinen ruhlar nasıl tedavi olacak? Yalnız bırakılan 2 milyon Gazzelinin hissiyatına kim merhem olacak? Gazze’den Şurab’ın psikolojik tedaviye ihtiyacı olduğunu belirtip, “Araba sesleri, hareket eden bir sandalye ya da kapatılan bir pencere bombalama korkusuyla bulunduğum yerden atlamam için yeterli oluyor.” diyor. Hamileliğin son evresinde bombardımanlarda enkaz altında kalan, tüm ailesini kaybedip son nefesinde bebeğini doğuran Fatıma el-Hirş’in hayatta kalan prematüre bebeği Naji’yi ve onunla birlikte yaşam mücadelesi veren 130 bebeğe ne diyeceğiz? Yanmış, parçalanmış, öylece can vermiş ölü çocuk fotoğraflarından yavrusunu arayan, elleri titreye tireye telefonlara bakan annelere ne diyeceğiz? Çocuklarıyla birlikte şehid edilen ve Filistin davasını resimleriyle duyurmaya çalışan Gazzeli ressam Heba Zagout’un resimlerini gördükçe ne diyeceğiz? 11 çocuğunu tek bir bombardımanda ve aynı anda kaybeden yaşlı babanın haberi aldığı anda acıdan yerinde duramayışını, teselli edenlerin bile çaresizlikten yere yığıldığını gördüğümüzde bu aileye ne diyeceğiz? Yerde kefen içinde yatan minicik şehid oğlunun yanağını yumuşak dokunuşlarla okşayıp, minik öpücüklerle cennete uğurlayan o babaya ne diyeceğiz? Kolları başlarının arkasında, ağzında emzikleriyle döşek üstünde uyuyor zannedeceğiz güzellikte, öylece uzanmış ölü bebeklerin ailelerine ne diyeceğiz? Kardeşleri Firas ve Ahmet’in arkasından hüngür hüngür ağlayan, bizleri de darmadağın eden, kendi de tekerlekli sandalyede yara bere içinde konuşan Kemal’e ne diyeceğiz? Anne babasının cansız bedenleriyle uzun uzun konuşan oğullara, kızlara ne diyeceğiz? Endonezya Hastanesi’nde Cerrahi Bölüm Başkanı Dr. Muhammed el-Ran’ın tüm ailesini kaybettiğini telefonda öğrendikten sonra gözyaşları içinde “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.” diyen bu doktora ne diyeceğiz? “Ömer beni duyuyor musun? Ses ver. İnşallah yaşıyorsundur. Lütfen iyi ol” diye sedyedeki kardeşine seslenen o çaresiz abiye ne diyeceğiz? Enkazdan çıkarıldıktan sonra hiçbir ağrı kesici ve anestezi uygulanamadan bilinci açık bir şekilde kafasına 17 dikiş atılan güzeller güzeli Meryem’i nasıl teskin edeceğiz? “Sana sahip olmak için 580 tane iğne oldum kızım, seni elimden aldılar.” diyen, küçücük kefeni kucağında gözyaşlarına boğulan o anneye son sözümüz ne olacak? Yaşanan katliam karşısında çaresiz kalıp kendilerini evlerinin damına atıp tekbirler getiren el-Halilli kardeşlerimizin ruhlarını nasıl moral vereceğiz?

Soykırıma tabi tutulan kardeşlerimize söyleyecek çok bir şeyimiz yok. Dağılmış olmanın, parça parça kuşatılmış olmanın, dünyaya tamah etmiş olmanın, çözülmenin, modernliğe teslim olmanın getirdiği çaresizlik sarmalından çıkıp dikenli telleri, barikatları aşıp yanınıza gelemedik. Bombaların düşmesine mâni olamadık. Yaralarınızı saramadık. Utanç içindeyiz. Bu zelil çukura kendimiz düştük, sizle ilgili değil. Bu utanç ve çaresizlik çukurundan 2 milyar Müslüman olarak çıkamazsak, zelil bir akıbet hepimizi bekliyor. Hak edilmiş bir hezimet olur bu. Bu çukurdan kendi imkanlarımızla çıkmayı başarırsak da bir daha bizi kimse bu çukura itemez, biliyoruz bunu. Devasa zırhlılara, uçaklara birkaç bin adanmış direnişçi ile meydan okuyan sizler, inanınca nelerin başarılabileceğini gösterdiniz bize. Halklarımız anladı bunu, Avrupa halkları bile anladı muazzam şahitlikler ortaya koydu. On binlerce şehitle ortaya konan bu şahitlikten kendilerine hisse çıkarmayan liderler de bir domino gibi peş peşe devrilecek, inanıyorum buna. Birleşmiş Milletler pasifse bitecek, İslam İş Birliği Teşkilatı pasifse tasfiye olacak başka çare yok. Dünya 1’den büyüktür. Dünya, büyüklüğünü 1’e göstermek zorundadır.