Altıncı Filo mürettebatı

Yıllarca kendilerini Emperyalizm karşıtı gösterdiler, Emperyalizmin tetikçiliğini yaptılar.

Sosyalistçe düşündüler, kapitalistçe yaşadılar. Darbeleri desteklediler, darbelerden nemalandılar.

Tüm aşırılıklar, terör ve İslam düşmanlığı o dünyanın kuluçkasıdır.

15 Mart 2019’da Yeni Zelanda’da Christchurch kentindeki Nur ve Linwood camilerinde 51 kişiyi katleden, 50 kişiyi yaralayan terörist Brenton Tarrant’ın mahkemede suçsuz olduğunu söylemesiyle “ Haçlılar sizin canınıza, malınıza, ırzınıza zarar vermez, vermemiştir de diyen, 15 Temmuz işgal girişiminde yaptıkları katliamları, belgeleri, delilleri inkâr eden FETÖ’cü alçakların, Cemal Kaşıkçı’yı katledip cesedini yok eden sonra da Türkiye’den cesedin yerini soran Suudi Arabistan Dışişlerinin zihin dünyaları aynı değil mi? Cesedi yok eden katil, hakime cesedin yerini soruyor(!?) Tam bir Siyonistçe davranış. Aynı soruyu çok yakın bir zamanda Altıncı Filo mürettebatı da mutlaka sorarak Türkiye’yi karalama kampanyasına katılacaktır. Çünkü cinayetin işlendiği 2 Ekim 2018’den hemen sonra Türkiye’nin cinayeti örtbas etmek için Suudi Arabistan’dan rüşvet aldığı iftirasını attılar.

Kumpasçılar, toplumdaki farklılıkları ötekileştirmeye, tahkir etmeye, hedef göstermeye devam ediyorlar.

Bolu, İzmir, Antalya, Bursa’da başörtülülere, mültecilere yapılan saldırılarla Yeni Zelanda’daki saldırılar arasında çok sıkı bir bağ olduğu aşikârdır.

“ İslam dünyasından kaynaklanan terör tüm dünyada farklı yorumlara yol açtı. İslam dünyasının da oturup düşünmesi gerekiyor, 'Neden benim ülkemde terör var?” diyenin derdi, katili bulmak değil; katliam üzerinden toplumu ayrıştırmaktır. Ne acıdır ki özür dilemedikleri, zalimliği sürdürdükleri halde kendilerini ‘demokratik’, ‘laik’, ‘özgürlükçü’, ‘hoşgörülü’, ‘insancıl’ olarak tanıtıp dehşetli yılların yaşanmamış kabul edilmesini bekliyorlar.

Ülkenin barış ve huzur ortamını ise ‘diktatörlük’ olarak lanse etmeye çalışıyorlar.

‘Sevimli katiller’, Minyonlar, Altıncı Filo’nun mürettebatıdır. Filo’nun Sazcısı da Yasin okuyucusu da var…

16 Haziran 1950’den itibaren Ezan’ın aslına göre okunmasından, toplumun barış ve huzurundan, S- 400 hava savunma sisteminin alınmasından, ülkenin kalkınmasından Altıncı Filo mürettebatının uykuları kaçıyor.

Toplumda kutuplaşmalar ortadan kalktı. Artık mürteci, sıkmabaş, bağnaz, takunyalı, vb. yaftalara cüret edemiyorlar. Şimdi kılık ve söylem değiştirdiler. FETÖ taktiğini uyguluyorlar. ‘Birlikte yönetmek’ten bahsediyorlar. ‘Göbeğini kaşıyanlar’ dedikleri halka şirin görünme çabasındalar.

Ayrıştırıcılar artık tarihin çöplüğündeler. Bin yıl süreceğini umdukları zulüm devri bitti.

Neydi o yıllar öyle! Cinnet yılları…

Üniversite sınavlarında başörtülüler sınava alınmazlar, kazara girenlerin de sınavlarını iptal ettiler. Başörtüsüyle sınava girememeyi sendikal kazanım sayan ‘özgürlükçü’ sendika vardı. Başörtüsüne özgürlük getiren yasa değişikliğinin iptali için AYM’yi mesken tutan siyasi odaklar vardı. Hanımı başörtülü cumhurbaşkanı istemediler, 367 garabetini çıkardılar. TBMM’de “ Bu kadına haddini bildirin” emrini verdiler. FETÖ, bu yasakçıların “Başörtüsü füruattır.”diyerek baş destekçisiydi. Bugün de “ Her şey çok güzel olacak” birliktelikleri tesadüfi değildir.

15-16 Haziran’da Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) yapıldı. Kılık kıyafetinden dolayı sınava alınmayan, ya da sınavı geçersiz sayılan var mı?

Soruların tamamını doğru cevaplandırdığı halde ‘katsayı’ gerekçesiyle hiçbir bölüme yerleşemeyen var mı?

Yok. Çünkü yasaklar ve katsayı uygulaması kaldırıldı.

Ülkeyi kimin gerdiği, yaşanmaz hale getirdiği ayan beyan ortada değil mi?

Filo’nun finoluğunu yapıyorlar.

Terör örgütlerine verdikleri on binlerce tır dolusu silahı Türkiye’ye karşı kullanmayı planladıkları için Türkiye’nin kendini korumasına, S- 400 alımına karşılar.

Anlaşılan, saldırıya havadan başlayacaklar.

Filo mürettebatının oy hırsızlığı yeni bir işgal girişimidir.

Yeni bir 15 Temmuz ihanetine yeltenecekleri de ihtimal dışı değil.