Dolar (USD)
32.45
Euro (EUR)
34.64
Gram Altın
2391.03
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Anayasa Değişikliği Ve Türkiye

Cumhurbaşkanlığı sistemini merkeze alan anayasa değişikliği önerisi, nihayet Meclis Genel Kuruluna gelmiş bulunmaktadır. Yapılan hararetli tartışmalardan sonra maddeler Genel Kurul'dan kabul oyu almaktadır. MHP'nin Ak Parti ile birlikte hareket etmesi, anayasa değişikliği maddelerinin Meclisten geçmesi konusunda bir sorunun çıkmayacağını göstermektedir. Meclis Genel Kurulundan geçtikten sonra değişiklik teklifi, referanduma sunulacaktır.

Anayasa değişikliği görüşmeleri, gerilimli sahneler halinde sürmektedir. Muhalefet ve iktidar milletvekilleri arasında yaşanan gerilimli sahneler, Meclis'in çetin bir konuda değişiklik yaptığını göstermektedir. Başbakan Yıldırım'ın muhalefet kulisine uğrayıp CHP lideri Kılıçdaroğlu ile çay içmesi ve milletvekilleriyle sohbet etmesi, gerilimin düşmesi adına iyi bir jesttir. Siyasal ve sosyal hayatta gerilim ve çatışmayı minimize eden nazik jestlere ve dile çok ihtiyacımız vardır. Siyaset ve nezaketi birleştirmek, ülkemiz için mutlaka gerekli olan bir olgunluk düzeyidir. Siyaset ve nezaketin birbirinden ayrılması, polemiklerin, kabalıkların ve kısırlıkların sosyal ve siyasal hayatımıza egemen olmasına neden olmaktadır.

Mevcut anayasa değişikliğinden büyük bir sosyal ve siyasal gerilim ve çatışma senaryosunun çıkartılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bazı kesimler, mevcut anayasa değişikliğinin bir rejim değişikliği olduğunu ısrarla iç ve dışta dile getirmektedirler. Rejim değişikliği söylemi, ülkemizde toplumun laik-dindar kesimlerini çatıştırmak ve toplumsal kutuplaştırmayı arttırmak için kullanılan kışkırtıcı bir kurgudur. Olan bitenin bir rejim değişikliği olmadığını, bir sistem değişikliği olduğunun sakin ve sağduyulu bir şekilde anlaşılması gerekmektedir. Referandum sürecinin bir sosyal ve siyasal çatışmaya dönüşmemesi için bu hususun toplumsal kesimler tarafından iyi anlaşılmasına ihtiyaç vardır.

DAİŞ terör örgütü, yılbaşı gecesi düzenlediği Reina katliamıyla ülkemizde bir toplumsal kutuplaşma ve çatışma ortamının oluşmasını sağlamaya çalışmaktadır. Laik-dindar, muhafazakar-batılı şeklinde kutuplaşmaların ve gerilimlerin toplumsal ayrıştırma düzeyine çıkması, terör örgütlerinin en çok istediği şeydir. Bütün terör örgütlerinin ülkemize yoğun bir şekilde saldırdığı bir vasatta, mevcut anayasa değişikliğini bir rejim değişikliği olarak sunmanın hiçbir olumlu yanı bulunmamaktadır.

Ortadoğu'da başarısız devlet pratiklerinin ortaya çıkardığı yıkıcı sonuçları, acı bir şekilde yaşamaktayız. Irak ve Suriye, başarısız devlet pratiklerinin en önemli iki örneğidir. Devlet içinde devletin olduğu, yasama ve yürütme güçlerinin farklı güç merkezleri oluşturduğu, vesayet organlarının etkin olduğu bir yönetim sisteminde güçlü bir idarenin ve devletin inşası mümkün değildir. Ortadoğu gibi zor bir coğrafyada devletin ve idarenin demokrasi ve hukuk temelinde güçlü bir şekilde inşa edilmesi çok zaruri bir ihtiyaçtır. Devlet yapısının ve yönetiminin güçlü bir liderlik etrafında yeniden inşası, ülkemizin bekası ve barışı açısından olmazsa olmaz bir gerekliliktir.

Türkiye, 1950 yılına kadar tek parti diktatörlüğüyle idare edilen, dört tane büyük darbe yaşayan (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat), elli yıldır vesayet sistemiyle yönetilen ve 15 Temmuz FETÖİST işgal girişimine maruz kalan bir ülkedir. Bütün bu olumsuz tecrübelerin altında yatan temel sorunu devlet krizi olarak ifade edebiliriz. Devletin, yasama-yürütme, sivil-asker, bürokrasi-siyasetçi şeklinde bölünmüş parçalanmış hali devlet krizidir. Yeni anayasa değişikliği girişimi, Meclisi ve referandumu etkin kılmak suretiyle kronik hale gelmiş devlet krizi sorununu aşmaya ve çözmeye çalışmaktadır.

Türkiye'de yaşanan devlet krizi, hiçbir şekilde inkar edilemeyecek boyutlara varmış bulunmaktadır. Paralel yapı denilen FETÖ çetesi, devlet içinde yaşanan sistem krizinden yararlanarak ordu, emniyet, istihbarat ve yargı başta olmak üzere devletin asli kurumlarının içine yerleşmiştir. Devlet krizi sorununu aşmak yerine, diktatörlük propagandasıyla mevcut anayasa değişikliğine karşı çıkmak büyük bir yanlıştır. Mevcut anayasa değişikliğinin amacının diktatörlük rejimi kurmak olmadığını, uzun süredir yaşanan devlet krizinin aşılması için bir girişim olduğunun iyi anlatılmasına ihtiyaç vardır.

Türkiye, sosyal ve siyasal açılardan olmak üzere her yönden çoğulcu özelliğiyle öne çıkan bir ülkedir. Ülkemizin toplumsal çoğulculuğundan bir toplumsal gerilim ve çatışma durumunun ortaya çıkmasını sağlamaya çalışan iç ve dış odakların, ülkemize en büyük kötülüğü yaptığı unutulmamalıdır. Demokratik bir şekilde devlet krizini aşmak için gündeme getirilen anayasa değişikliğini bahane edip sosyal gerilim durumu oluşturmak için çabalamak büyük bir gaflettir. Türkiye'nin güçlü bir devlet ve yönetimle yirmi birinci yüz yılda yoluna devam etmesi mümkündür. Yirminci yüz yılın köhne anlayışlarıyla yol alma dönemi, zaman ve enerji kaybından başka bir şey değildir. Mevcut anayasa değişikliği, Türkiye'nin önünü açan değerli bir imkan olarak elimizde durmaktadır. Bu demokratik imkanın, verimsiz gerilimler yaratmanın bahanesi olarak değil, etkin bir yönetim yaratmanın aracı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.