Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Ekim 2018

‘AND’ımız Kararı… Devamı gelir mi?..

DANIŞTAY'IN meşhur 8. Dairesi'nin "AND"ımız kararını vermesinden çok önce de...

“AK Parti fikriyatının rejimin hassas kurumlarındaki karşılığı çok azdır.” diyorduk.

Bu 16 yıl önce böyleydi, şimdi “birazcık” mesafe alınabilmiş de olsa, aşağı yukarı böyledir.

Aslında çok yerde böyledir vaziyetler…

Mesela:

AK Parti fikriyâtının üniversitelerimizdeki karşılığı da epeyce azdır.

Üniversitelerimizin 16 yıl boyunca ortaya konulmaya çalışılan “hamlelere” katkıları çok az olmuştur.

Terör örgütlerinin uzantısı olan akademisyenlerin kimi üniversitelerimizi nasıl kuşattıkları da, “İllegal Örgütlerle Mücadele”nin çeşitli aşamalarında ortaya çıkmıştır.

Hassas süreçlerde çok sayıda akademisyen bir araya gelerek “bildiri bildiri” örgüt destekçiliği yaparken…

“Yerli ve milli” akademisyenlerimiz, geniş katılımlı bir ortak tepki verememişlerdir bu tavırlara.

Tepkiler, küçük akademisyen gruplarının az ses getiren açıklamalarından ibaret kalmıştır.

AK Parti’nin çevresinde “isim olarak” hatırı sayılır sivil toplum örgütleri vardır ama çoğunun “etkinliği” siyasi iktidarın gücü ve devamıyla sınırlıdır.

Çoğu Rahmetli Erbakan tarafından “kurdurulmuş” olan bu sivil toplum örgütleri geniş maddi imkanlara kavuşmuş olmalarını büyük ölçüde AK Parti iktidarının “seçim başarılarına” borçludurlar.

Büyüklükleri “oy”a yaslanmaktadır, “kültürel hamlelere” öncülük edebilecek veya bu hamlelerin paydaşları arasında yer alabilecek vasıflara sahip değillerdir.

28 Şubat darbesine karşı verilen mücadelede çok etkin roller oynayan “meşhur” sivil toplum örgütleri şimdilerde adeta “yok” gibidirler.

Daha çok da “iç çekişmelere” odaklanmış gibidirler!..

Zinde kurumlarda, üniversitelerde, sivil toplum örgütlerinde vaziyetler böyledir…

“Ya medya?” diyecek olursanız…

Orada da…

“Aslında En Reisçi Benim!” mücadelesi hakimdir.

Memleketin temel meselelerine dair etkili haberler yapabilecek, etkili yorumlarda bulunabilecek, geniş kapsamlı ve derinlikli dosyalar hazırlayabilecek bir medya dünyamız yoktur.

Medyanın bir kesimi alabildiğine AK Parti düşmanlığı yaparken, diğer kesimi de “kahir ekseriyetle”, söyleneni aynen vermek, siyasi iktidardan gelen mesajları üzerine bir koyarak desteklemek ve “köşe kapmaca” oynamakla meşguldür.

“Bakalım bugün ne manşet atacak?” diye merakla beklenen gazetelerin sayısı çok azalmıştır ve nice köşe yazarı da bu ortama güzelce uyum sağlamıştır.

Öte yandan…

“Sanat Dünyası”ndaki ağırlıklar da okuyucumuzun malûmudur, buralardaki ağırlık da “var ile yok” arasındadır!..

Buraya kadar yazdıklarımı nice misalle uzatabilirim. “Belediyeler”deki genel durumu anlatmak, “Teşkilât”taki genel hallere yer vermek misalleri çeşitlendirmekten başka bir işe yaramaz.

Milletle dalga geçer gibi “caka satan” tipleri de herkes biliyor zaten.

Meselenin özü bellidir:

Kabaca “Demokrat Parti ile Refah Partisi’nin sentezi” olarak nitelendirebilecek olan AK Parti, siyasi iktidara erişmek ve sürdürmek için gereken oyları çoğu vakit “fazlasıyla” alabildiği halde…

“Kültürel İktidar” noktasında bir türlü “arzu edilen” ilerlemeyi sağlayamamıştır.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “Eğitim ve Kültür” alanlarındaki sıkıntılara sık sık dikkat çekmesi elbette boşuna değildir.

Bu konuda “yerlilik ve millilik” iddiasındaki her söz ve kalem sahibinin şikayetleri vardır ama…

Arzu edilen neticeler bir türlü alınamamaktadır.

Böyle olunca da…

Günün birinde, uygulamadaki “kazanımların” da elden gideceği yönündeki endişeleri gidermek mümkün olamamaktadır.

DANIŞTAY KARARI’NDAN….GEREKÇE!

Efendim, çok uzatmaya gerek yok…

O meşhuuur 8’nci Daire’nin “AND”ımız kararından birkaç satırı dikkatlerinize arz edeyim…

Demişler ki efendim:

“Sözkonusu öğrenci ‘AND’ının uygulanmaya başlamasından itibaren dayanağını teşkil eden Anayasal ve Yasal kurallarda bir değişiklik olmadığı gibi bu kuralları ŞEKİLLENDİREN ve METİNDE DE YER ALAN toplumsal değer yargılarımızın ve İLKELERİMİZİN değişmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.”

Evet…

-İlkelerimizin değişmesinin mümkün olmadığı

-Anlaşılmaktadır!

****

Gerekirse 1000 yıl süreceği söylenen 28 Şubat Süreci'nden!..

Bir kısım medyanın “TOKAT GİBİ” başlığıyla ele aldığı bu birkaç satırı, "yakın geçmişte yaşadıklarımızı" göz önüne getirerek lütfen dikkatle okuyun…

Pür-Dikkat okuyun ve “muhtemel gelişmelere” dair “mesajları” almaya çalışın…

Yani…

Demek istiyorum ki…

AK Parti, siyasi iktidarın sahibidir ancak “kültürel iktidar”, nice seçimde milletimizin teveccühüne mazhar olan AK Parti’de değildir.

Bu gayet sakıncalı ve tehlikeli bir vaziyettir.

Bunları size herkes söylemez.

“Kariyer”lerini ve bütün ilişkilerini “Siyasi iktidar”a yaslamış bulunan ve “şartlar değiştiğinde” farklı bir pozisyon almakta tereddüt etmeyecek olan zatlardan bunları beklemek eşyanın tabiatına aykırı olur.

Kendilerini “çıkar hesaplarına” ayarlayanlar, en azından mevcut konumlarını “muhafaza”nın derdinde olanlar, bunu nasıl yapsınlar?..

Bildiklerini, gördüklerini nasıl dile getirsinler?..

Ve de niçin dile getirsinler?..

Onlar için ne gam…

Nasıl olsa…

Gelen ağaaam giden paşam!

Efendim, bu “Kültürel iktidar” meselesi o kadar mühim ki…

Olmadığında, her seçimde çok yüksek oy oranları elde etmeye mecbur kalırsınız.

Kültürel İktidar sizdeyse, “seçim kaybetseniz” bile “her dem” yeniden doğarsınız!..

Bugün…

“Statüko” temsilcileri, uzun yıllardan bu yana hiç olmadıkları kadar heyecanlı ve aktif durumdadırlar.

O kadar ki…

Danıştay’ın “AND”ımız kararını değerlendirirken…

“Tokat Gibi!” kalıbını kullanmaktan çekinmemektedirler!

Bu durumun “güç”lünün yanında olmayı “ilke” belleyen “yüzer gezer” kesimi etkilemesi ihtimal harici değildir.

Siyasi iktidardan sadır olan ve olabilecek olan bazı “yanlış” söylemler de, bu süreci hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Allah muhafaza böyle bir durum gerçekleşecek olursa…

Gerekirse bin yıl devam edeceği ilan edilen bir “süreç”in , bütün kavram ve kurallarıyla geri gelebilmesinin şartları hazırlanmış olacaktır!

Çok sancılı, bol zulümlü 28 Şubat sürecinde “dinamik bir genç” olarak elinden gelenin fazlasını ortaya koymaya çalışan ve bunun bedelini de ödemiş bulunan bendeniz…

Şimdilerde…

“Yaşlılığın ilk demlerinde…”

Uyarı-yorum!..

Kimin duyacağı, duymayacağı hesaplarım içinde değil.

Yine vicdanımın sesini dinliyor…

Ve tarihe not düşüyorum.