Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.59
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Mart 2016

ARADA KALDIĞIMIZ YETER

Yaşamak ne onulmaz hüzünler bırakıyor içimize. Yaşadıklarımız ve yaşamak istediklerimiz arasında öyle bir hassas çizgi var ki iki arada bir derede gidip geliyoruz durmadan. Kendimizi inandırmak istediğimiz o kadar çok yaşanmışlıklar var ki bakıyoruz olmadı, kendimizi bir hayalin koynuna bırakıyoruz.

Çok hızlı değişen bir hayatımız var. Bu hıza ayak uyduramıyoruz. Yaşananları çok çabuk unutuyoruz. Nefesimiz tıkandığı an, kendimizi bir boşluğa bırakıyoruz. Hayal dünyasının huzur veren ikliminde yaşamanın keyfiyle güzel günlere dair umut dolu cümleler kuruyoruz.

Gerçekler acıdır, doğru. Fakat ne olursa olsun gerçeklerle yüz yüze yaşamak zorundayız. Yaşadığımız bu hassas günler gerçeğin ta kendisi. İnkar edemeyiz. Sessiz kalmak, görmezden gelmek, zulme mütevazi bir katkının ötesine geçemez. Zulüm varsa zalim de vardır. Bu, insanlık tarihiyle eş bir geçmişe sahip.

Aklımızın almayacağı olaylar yaşıyoruz. Telafisi mümkün olmayan ihanetlerle sınanıyoruz. Oysa bahar geldi, dayandı kapıya. Her şey güzel olacak diye başlayan cümlelerimiz vardı bizim. Bir çiçeğin açmasına bile mutlu olan, bunu bayram sevinciyle kutlayan bir milletiz biz. Bahar ki içimizin günlük güneşlik şarkısı. Bir ağaç gölgesi, koşup oynayan çocuklar, nefes alan hayatımızdır bahar.

Şöyle bir düşünelim. Dünya düzeninin barış üzerine kurulu olduğunu söyler durur dünyayı yönetenler. İki cümle kurulacaksa sonu iyi niyet cümleleriyle biter. Fakat konu icraata gelince tam da arafta kalırız işte. Hayal ettiğimiz dünya ile yaşadığımız dünya arasındaki derin uçurumu bazen kelimelerle bile anlatamayız.

Savaşı hayatının gayesi edinmiş çok uluslu devletler, sömürüye dayalı bir düzen, kendinden başkasına yaşam hakkı vermeyen bir çark. Kurulan tüm hayaller atılan bir bomba ile yerle bir olur. Toz duman bir meydanda kalınca da yaşamak denen halatın telleri tek tek kopmaya başlar.

Yaşadığımız topraklar, dünyada huzurun başkenti olacak kadar sonsuz güzelliklerle dolu. Geçmişimiz birlik beraberlik öyküleriyle bezeliyken şimdi aynı toprağın insanları bu canım memleketi yaşanmaz hale getiriyor. Elbette biliyoruz ki kuklanın ipleri başkalarının elinde. Bizim huzur dolu yaşantımız başka ülkelerin huzurunu kaçırıyor. Bu yüzden fitne sokarak, aramıza attıkları nifak tohumlarıyla gecemizi gündüzümüzü yaşanmaz hale getirmeye çalışıyorlar.

Bir çizginin tam da ortasında yürüyoruz. İki tarafımız dipsiz bir kuyu. O kadar hassas yürümek lazım ki ayağımız kaydığında sonu olmayan bir karanlığa sürüklenebiliriz.

Hiç ummadığımız yerlerden vuruluyoruz. Terörle sarmaş dolaş olanlar, gazete manşetlerinde terör güzellemesi yapanlar ne yazık ki bu toprağın bereketinden en çok faydalanan gruplar. "O gitsin de ne olursa olsun." diyerek ağızlarını her açtıklarında hayrı konuşmak yerine bedduayı tercih edenler şimdi yaşananların en büyük sorumlusu. O gitsin dedikleri geldiğinden beri rahat nefes aldıklarını söylemekten bile ürkerek ve bunu inkar ederek yaşıyorlar.

Arada kaldık. Hayallerimizi süsleyen ne varsa birileri tarafından siliniyor. Sadece kendisini düşünen, sadece kendi faydasına çalışan, sadece kendi iyi olsun diye ülkeyi karanlığa sürükleyen alnı secdelilerden ne kendileri ne de memlekete fayda var.

Ülkemiz sarp yokuşları tırmanırken susanların şimdi kendilerine dokununca iğnenin ucu ver yansın etmeleri çok da inandırıcı gelmiyor. İçimize çok da dokunmuyor yaşadıkları hiçbir şey.

Bizi biraz olsun hayallerimizle baş başa bırakın. Bir şiirin dizesi, içli bir ezginin kalbimizi titretmesi, vakitli vakitsiz gelen bir aşk bizi kendimize getirir. Aşkla yaşayarak, duyarak, bakarak, konuşarak kalbimize bir ahenk verebiliriz. Arafta kaldığımız yeter. Bahar bizi çağırıyor. Bütün çıkarlarınızı, iki yüzlülüklerinizi alın ve önümüzden çekilin.