Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.62
Gram Altın
2393.51
BIST 100
10166.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Haziran 2018

Artı bir olmak

Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'nde oyların yarısından bir fazlasını alan ülkeyi yönetme yetkisini alıyor. Yüzde ellinin artı biri sonucu belirliyor.

Bunun için artı bir olmak: " Benim olmadığım yerde kimse yoktur." anlayışında olmaktır.

Dava; İlayı kelimetullah, Nizamı alem davasıdır.

Yeryüzünde bozgunculuk yapanlara karşı adaleti, barışı, huzuru, dünya Beşt'en büyüktür'ü savunmaktır, artı bir olmak.

Bir kişi, bir toplumu, insanlığı kurtarır.

Dava adamı, davasının büyüklüğü kadardır.

Son altmış yılda Menderes, Özal, Erdoğan bu kutlu davanın serdengeçtileridir.

"Ölüme karar-ı metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yasayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz ?"

17 Eylül 1961, saat 14. 27'de idam edilen Adnan Menderes'in son sözlerinden bir bölümdür bu. Şehit Başbakan'ın idam gerekçelerinden biri de ezanı aslına göre okutmaktır. 'İrticai faaliyetlerin odağı olmak'tan idama mahkum edilmiş bir başbakandır o.

Ezan, 'irticai faaliyet'ten sayılmıştır.

Halbuki,

"Ruhumun senden İlahu00ee, şudur ancak emeli

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli

Bu ezanlar, ki şahadetleri dinin temeli

Ebedu00ee, yurdumun üstünde benim inlemeli" diyordu, İstiklal Marşı'mız. Dinu00ee ve millu00ee değerlerimize aykırı bu yasağı 1932'den 1950'ye kadar uyguladılar. Mabetleri haraç-mezat sattılar, fethin sembolü Ayasofya'müzeye çevirdiler.

Necip Fazıl Kısakürek o yılları 'akrebin kıskacına' benzetir. " Bir ülke ki gökler boru içinde/ Akıl olmazların zoru içinde " diyerek o 'çatık kaşlı' yılları sanatlı bir anlatımla ortaya koyar.

16 Haziran 1950'de Ezanın aslına uygun olarak "Arapça da okunabileceği" kararı çıkartılır. O gün, ülkenin her yanında göz yaşlarıyla bir vakitte minarelerden defalarca Ezan okunur. Millet, bu hürriyeti iliklerine kadar yaşamak ister.

18 yıl bu ülkenin semalarında Allahuekber nidası duyulmamıştır. Duyurmak isteyen de 3 aydan başlayan cezalara çarptırılmış, başındaki sarığı çözülüp boynuna bağlanıp imamlar sürüklenerek karakollara götürülmüştür.

68 yıl öncesinde Türkiye böyle idi. Aklını ve izanını müstevlilerin emrine vermiş bu din ve millet düşmanları, hürriyete ancak 10 yıl dayanabildiler. 27 Mayıs 1960'ta milletin iradesine el koydular, 71'de ,80'de , 97'de, 2007'de tekrarladılar.

15 Temmuz'da da aynı melaneti uygulamaya kalkıştılar. Ama millet, bir daha bu esarete müsaade etmeyeceğini, başbakanını, cumhurbaşkanını yedirmeyeceğini, meydanlara, havalimanlarına çıkarak çıplak elleriyle tankları, ateş yağdıran helikopterleri, f-16'ları durdurarak gösterdi.

"En güçlü silahımız masum bedenlerimizdi." diyen 15 Temmuz gazisi de artı bir olmanın şuurunu yansıtıyordu.

15 Temmuz'da Marmaris'te Cumhurbaşkanı'nı ve ailesini öldürmeye kalkışanların arkasında da yine bu Ezan düşmanı sabıkalı şeflik döneminin artıkları vardı. Yurtta Sulh Konseyinin tetikçileri bu zevata selam duruyorlardı.

Anayasayı ortadan kaldıran darbeciler, seçilmişleri 'dikta kurmak'la itham ettiler. Kendilerine 'daimi senatörlük' ihdas edip ömür boyu devlete sülük gibi yapıştılar. Vesayet kurumlarını millet iradesini kontrol mekanizması olarak kurguladılar, 'kontenjan senatörlüğü' adı altında cumhurbaşkanlarına senatör seçme yetkisi verdiler.

Adnan Menderes : " Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek, Adnan Menderes'in ölümü sizi ebediyete kadar takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir." ifadesiyle tam da bugünü işaret ediyor.

Silahların gölgesinde yaşayanların, sırtlarını terör örgütlerine yaslayanların, terörle mücadeleden, Fırat Kalkanı, Afrin ve Kandil harekatlarından yatırımlardan, ülkenin kalkınmasından rahatsız olanların adaletten demokrasiden dem vurmaları, ağızlarının kenarında iğretice duruyor.

Şehit Akın Sertçelik'in eşi Sema Sertçelik: "Şehitlerimizi, kahramanlarımızı unutursak kanımız kurusun."diyerek davanın büyüklüğünü, artı bir olmayı özetliyor.