Dolar (USD)
32.19
Euro (EUR)
34.95
Gram Altın
2513.18
BIST 100
10932.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Asafam

Neden daima Demokles’in kılıcı gibi ensemizde durur Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi? Adından da belli değil midir sadece insana, bilhassa Avrupa insanına ait bir hak arama yeri olduğu?

Tarih şahittir ki hukukumuz ve adaletimiz bütün insanlığa hüsnü misaldi. Ama 300 yıldır adaleti rafa kaldırdık. Bu nedenle de onu hep dışarıda aradık. Aradığımız ve bize sunulan adalet, bizim adaletimiz değil. Bizim adaletimiz bizdendir ve merkezinde iffet, şecaat ve hikmet olan bir sıratı müstakim var. Bu da kurulacak Asya ve Afrika Adalet Mahkemesiyle tekrar icra edilebilir.

Evet adaletimizin merkezinde iffet-şecaat-hikmet vardı. Adaletin bu üç hakikati tekrar bir araya gelirse Asya ve Afrika ülkeleri hassaten İslam ülkeleri yeniden dirilişe geçecek ve insanlık ikliminde hak ettiği yere gelecektir.

Avrupa kendi insanını haklarına kavuşturmak için yüz yıllarca acı çekti. Belki de bu acı neticede böyle bir hukukun oluşmasına cevaz verdi. Biz bu acıyı 300 yıldır çekiyoruz. Hatta şer-i şerife uygunluk noktasından baktığımızda çok yüz yıllardır çekiyoruz. Tanzimat fermanının ilk cümlesi de bu hakikati ifade etmektedir. Bu acıya son vermenin yolu tabii ki adaleti yeniden tesis etmektir. Bu tesisin başında Asya ve Afrika ülkelerinin ortak bir noktada buluşması gelir. Bu adalet bütün bu ülkelerdeki insanların hem hukukunu yani namus ve haysiyetini hem de insanca yaşayabilme onur ve şerefini vikaye edecektir.

Ne yazık ki yıllardır medet beklediğimiz AİHM, hep çifte standart uyguladı. Kendi dindaş ve ırkdaşına ayrı kendinden olmayanlara ayrı muamelede bulundu. Bu mahkemede İslam dünyasına bilhassa ülkemize dönük olan hukuk icrası tam bir diaspora projesi olarak yakın tarihimizde yerini aldı. Çünkü bu mahkeme iffet-şecaat-hikmet kavramlarını hep kendi penceresinden veya hümaniter tanrı tanımazlık cephesinden ele aldı. Ülkelerin hassasiyetlerinden ziyade kendi kazanımlarını merkeze koydu. Belki de geçmişteki acısını yeniden yaşamak ve bunu intikama çevirmek için eline geçen bu fırsatları değerlendirmekte haklıydı.

Karanlığa küfredecek bir zamana sahip değiliz. Derdimize bir mum yakmak zorundayız. Bu mum da AİHM’in adalete dair güzelliklerini alarak kendi güzelliğimizi yani ASAFAM’ı (Asya ve Afrika Adalet Mahkemesi) oluşturmaktır. Bu da temelde iki ana esas üzerin(d)e inşa edilebilir.

Birincisi; mektepten memlekete geçerken sağlam bir eğitimle iffet, şecaat ve hikmet merkezli bir sırat-ı müstakim adaleti üzerinde olacak bireyler yetiştirmektir. Bu bir ütopya değil. Belki de tarihi süreçteki en çıplak gerçekliktir. Ama biraz sabretmek gerekir.

Evet bir adalette iffet ortak değer olmazsa ya hislerin iptali karşımıza çıkar ya da aşırı uygulanışı etrafı ihtilale verir. Namus(kanun)suzluk boy gösterir. Ortalama değeri olan iffet uygulanınca helal ile yasal olanı ayırt edecek kadar ince (hasas) davranılır. Herkesi hanesinde mesut kılar. Aile ocağını koruma altına alır. İnsanın şehvet serseriliğinin karşısına çıkarak onu sürekli orta yolda tutar. Zaten iffet ve namus kavramlarının bilinen bu basit anlamının dışındaki en derin anlamlarından biri kanun demektir. Böylece kanun önünde herkesin eşit olmasının en yüce anlamı olan iffetin korunması gerçekleşmiş olur.

Evet bir adaletin ruhunda şecaat olmazsa ya korkulamayacak şeylerden dahi korkulur ve liman ihtilalcilere terk edilir. Ya hiçbir şeyden korkulmaz. Karşısına ne geçerse yakıp yıkar. Zulmün, istibdadın ve tahakkümün merkezi olur. Ancak bu adaletin ruhu sürekli olarak kahramanlıkla beslenirse meta ve metafizik hukukları için can bile feda edilir. Lakin meşru olmayan işlere de burun sokulmaz.

Evet bir adaletin ruhunda hikmet olmazsa ya hiçbir şeyden anlamayan veya ilgisi olmayan hatta dünya yansa bir horum otu yanmayan bir duyarsızlık oluşur. Ya da aklın aşırı öncelenmesiyle ve bilginin demagojik bir yapıya büründürülmesiyle hakkı batıl batılı da hak gösterecek bir yapı oluşur. Halbuki bu adaletin merkezinde hikmet olsa ve sürekli hikmet hükmetse hakkı hak olarak ortaya koyan ve batılı da batıl diye etraftan uzaklaştıran bir yapı zuhur eder. Adalet böylece en ideal ve hakikat manasıyla gerçekleşir.

Evet bu oluşumun en kestirme ve salim yolu anaokulundan üniversiteye kadar süren eğitim zincirinde hak edene hakkını vermektir. Yani gerçek adaletin doğru bir istikamette ve sürekli gitmesi için iffet, şecaat ve hikmetin bir yaşantı oluşturması gerekir. Hassaten kimlikten ziyade bir karakter yaşantısı oluşturacak şekilde verilmelidir çocuklara. Bu ASAFAM’ın bütün paydaşlarının eğitim kurumlarında eş zamanlı yapılmalıdır. Belki bir 20 yıl kaybedeceğiz. Ama insanca ve Müslümanca yaşayacak çok 20 yıllar kazanacağız.

İkincisi, tiz elden ASAFAM’ın çemberine dahil olacak ülkelerin her köşesinde dalgalar halinde yayılacak olan ihkak-ı hak gerçek adaletini kurumsal bazda tahakkuk ettirecek yapılanmalara gitmektir.

Dünya köy hükmüne geçecek bir küçülme yaşadı. Hassaten iletişim çağında olduğumuz için mekanlar birbirine çok yaklaştı. Bu bağlamda yapısal reformlar kurumsal bazda çok hızlı gerçekleşebilir. Gelişmiş olan İslam ülkeleri gelişmekte olan ve gelişmemiş olan ülkeleri bu yapılanmadan hızlıca faydalandırabilir. Eğitimden sağlığa, imardan ulaşıma, bireyden aileye, ekonomiden iletişime, ziraattan hayvancılığa, teknolojiden sanayiye ve daha nice alanlara kadar deneyimlerini birbirleriyle süratle paylaşabilirler.

Toplam kalite yükselişi hassaten insan kalitesindeki yükseliş büyük bir huzuru temin edecektir. Bu da bir organizasyonu gerektirir. Ortak dil ve din bağlamında İslam’daki adalet, Arapça başta olmak üzere Türkçe, Farsça veya bu coğrafyalarda en çok kullanılan diller esas alınır. Diğer diller de muhafaza edilerek gereği yerine getirilmelidir.

ASAFAM’ın merkezi İstanbul olmalıdır. Üyeleri de bu kıtalardaki bütün ülkeler. Ruhu, bütün ülkelerden süzülen kanunların şer-i şerif ve sünnet-i seniye merkezinde yorumlanmasıyla İnsanlık iklimine adaletin yeniden yaşanılarak somutlanmasıdır. Uygulayıcıları da her ülkenin değerleriyle barışık ve aynı zamanda dünya konjöktörünü takip eden münevver hukukşinaslarıdır.

Gayret bizden Tevfik Allah’tan.

Söz az ve öz gerektir, vesselam.

 
TDV kurban