Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Mart 2024

Aşk Bilgisi ve Güfte Edebiyat Dergisi

“Sizi insan olarak çok seviyorum, dedi kadın. İnsanlığına yandı adam (Aşk Bilgisi, s. 36).”

Sözün kalp dergâhından çıkıp dağlar, ovalar aştığı, diyarlar dolandığı, çok katmanlı uzun serüvenlerden geçtiği eserleri sevsem de özellikle son dönem edebiyatımızda önemli bir yer tutan küçürek öykü, şöhretini günden güne arttırıyor. Yaşamın dar geçitlerinde sıkışan bireyin kendine küçük boşluklar oluşturması gibi, sanatın girift yapısında boğulan edebiyatçı da sözü az ve yüksek perdeden söyleyerek minimal metinler üzerinden konuşuyor okuruyla. Veli Ay’ın bir süredir elimde tuttuğu kitabı Aşk Bilgisi küçürek öykülerden oluşuyor.

Yazarın bu ilk kitabı 96 sayfa, “Aşkla” ve “Vesaire” alt başlığıyla iki bölümden oluşuyor. Kahve bir arka plan üzerine bırakılmış volkanik kalp görseli ve birkaç suretle kapak, içeriğin bir göstergesi durumunda. Nitekim Ay eserinde aşkı merkeze alan öyküler bulunduruyor, onun insan ilişkileri ve hayatla münasebetini anlamlandırıyor. Kitabın, kitaba adını veren ilk öyküsü aynı zamanda onun meali; “Kadın adama sevmeyi öğretti/Adam çok güzel sevdi bir başka kadını”.

Anadolu irfanı hikmet geleneğinden beslenir. Hikmet, “Hak ve hakikate uygun, kısa ve anlamlı söz” demektir. Esasında Aşk Bilgisi bu bilinç hamlesiyle hareket eder. Bazı öyküler durup bekledikçe kendini açar okuruna, o kadar ki idrak edemeden geçilen bir sayfa, birkaç öykü sonra olanca açıklığıyla düşüverir zihninize, bir “âh”ı takarak peşine. “Sendrom”, “Kararsız”, “Nokta-i Süveyda”, “Lâle Devri”, “Tövbe”, “Çevrim İçi Olmak ya da Olmamak”, “Suçlu” gibi özellikle ilk bölüm öyküleri bu tabiatla şekillenir.

Eserin ilkine nazaran daha ince bir yekûn tutan ikinci kısmı Vesaire, daha hayatlı öykülerden oluşur. Adeta aşkın yüksekliğinden dünyanın yere basan gerçekliğine terfi eden öykülerdir bunlar. Zaman zaman yarım sayfayı aşan ürünlere rastlansa da “hikmet” burada da en kısa ve net hâliyle kendini göstermeye devam eder. Eserin ve bölümün “İlk Yalan” adını alan son öyküsü bunun bir örneğidir; “Onlar saklambaç oynardı ciddi ciddi, ben de yalandan saklanırdım, beni görsünler diye.”

Eşiyle birlikte Hacı Bektaş-ı Veli’nin mayasıyla yoğrulan topraklarda edebiyat hayatını devam ettiren ve güzel etkinliklere imza atan Veli Ay genel yayın yönetmenliğini Ayşe Ay’ın yürüttüğü Güfte Edebiyat adlı derginin de yazı işleri müdürü. İki ayda bir çıkan Güfte Edebiyatın Temmuz-Ağustos ve Eylül Ekim (2023) sayıları tarafıma ulaştı. Uzun uzun inceleme imkânım oldu yapraklarını adımlayan çalışmaları. Detaylı bir anlatım yazının alanını aşacağı için dergiyle alakalı dikkatimi çeken birkaç konuyu sayfama kayıt düşmek istedim.

Bana ulaşan iki sayısıyla Güfte Edebiyat nesneleri tema olarak ele alan dosyalara imza atıyor. Temmuz Ağustos’ta sandalyenin ve Eylül Ekim’de kilidin, çağrışım dünyalarımızı zorlayıcı biçimde okura açılmaları hayli çarpıcı geldi bana. Özellikle Ayşe Hanım’ın Cahit Sıtkı’nın mısralarından ve Sait Faik’in “Kış Akşamı, Maşa ve Sandalye” adlı öyküsünün ilk satırlarından nefha taşıyan “ilk söz” yazısı nesnenin bambaşka açılardan yorumlanması adına kıymetli. Derginin kalemleri seçilen nesnelerin şiirini, öyküsünü, denemesini yazıyor. Şüphesiz alışılagelmiş yapıyı sarsan bu tercihte eşlerin öykücü oluşlarının tesiri fazla. Derginin söyleşileri de titizlikle seçilen isimlere dair yapılan araştırmaların sorulardan okunması ve besleyici olması adına önemli. Temmuz- Ağustos sayısında Kıymet Nokay Öztürk’ün çocuk edebiyatında “Oğuz Soylu Ozan” mahlasıyla yazan Hasan Kallimci ile yaptığı söyleşi; yazarın kütüphaneli bir ilçede doğması ve henüz ilköğretim çağlarında “Bayraklar Konuşuyor” adlı tek nüshalık kitap çıkarmasıyla arka planda yaşayan çocukluğunun okunmasıyla, sayısız eseriyle akademik çevrelerde karşılık bulmasıyla ve onu “Bilgin Şehzade” adlı eserine götüren süreçlerin takibinin yapılmasıyla masal tadında. Bilgin Şehzade; bir sözlüğün romanı. Keza Güfte Edebiyatın söyleşiye gösterdiği titizlikle zengin bir dergi olduğu onun sonraki sayısında, Bayram Taşkın’ın yazar Turhan Yıldırım ile “Modern Soslu Postmodern Makarna” üzerine yaptığı söyleşiden de anlaşılıyor. Yazıyla olan serüveninin küçük yaşlarına, haber bülteninde gördüğü Ebola salgınından ölen çocuklara uzandığına dikkat çeken Yıldırım, kalem ve hassas kalpler arasındaki bağın hülasası. Söyleşiden dilin kurallarını kalemiyle yıkan yazarların öykücüdeki tesirlerini, onun yazma ritüellerini, anlatım dilinde müziğin etkisini, “salyangoz” gibi sık kullanılan kelimelerin yazar dünyasındaki çağrışımlarını keyifle takip etmek mümkün.

Tüm bunların dışında Güfte Edebiyat dışarıya, Türk milletlerine açılan ve kültür birliğini iki kapak arasında sağlamayı, sağlamlaştırmayı amaçlayan bir dergi. Renk ve ses çeşitliliği onu daha zengin kılıyor. Derginin kısa bir süre önce baskıdan gelen on yedinci sayısı da “kaset” teması ve Azerbaycan’dan Fransa’ya uzanan pek çok motifi içine alan yapısıyla dikkat çekiyor. “Diyor ki”, “Görüntünün Uyandırdıkları”, “Şiir Yarışması”, “Öykü Günleri”, “Deneme/li” gibi alt başlıklarıyla bu ince işçilik, takdiri bekliyor.

Nevşehir, Ayşe ve Veli Ay çiftleri öncülüğünde kapılarını edebiyata ardına kadar açan güzel bir ivme yakaladı. Yolu açık olsun.

Selâm ile.