Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2403.08
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Eylül 2018

Avrupa rüyası bitmesin!

ABD ile yaşadığımız olaylar, uğradığımız ekonomik ve siyasi saldırılar, kesinlikle normal bir olaylar zinciri değildir. Tamamen, ekonomik saldırı kılıflı bir diz çöktürme operasyonudur. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın da dediği gibi “Amerika Devlet Başkanı, Türkiye ekonomisini hedef almıştır; bu saldırı doğrudan bir Trump saldırısıdır.” Şu anda adını ne koyarsanız koyun Amerika, Türkiye’ye karşı bir ekonomik ve siyasi savaş yürütüyor. Ekonomimizdeki bu dalgalanma, hiçbir ekonomik parametre ile de açıklanamıyor. Rahatsız oldukları nokta da şu; “Daha önce Türkiye’ye karşı 5-10 milyar dolar ile operasyon yapabiliyorlardı, diz çöktürebiliyorlardı, şimdi onun on katı ile operasyon çekip, Türkiye’ye diz çöktüremeyince, adeta çıldırıyorlar ve çılgınca saldırmaya devam ediyorlar”

Türkiye’yi eski vesayetçi günlere döndürmeye çalışıyorlar

Türkiye’nin kendileri ile aynı göz hizasında konuşmasını, kendi çizdikleri dar alanda eski vesayetçi günlerde olduğu gibi kurşun asker olarak onlara hizmet etmesini istiyorlar. “ABD ve İsrail’in emperyalist politikalarını sorgulamayın, one minute ve dünya beşten büyüktür şeklinde isyan ve itirazda bulunmayın” diyorlar. Türkiye, kendi politikalarına ters düştüyse geçmişte olduğu gibi ekonomi silahını kullanmak, gezi benzeri ayaklanmalar çıkarmak veya darbe yaptırarak, muhtıra verdirerek, hizaya ve dize getirmeye çalışıyorlar. Bu ekonomik terör saldırılarını da 15 Temmuz uluslararası işgal girişimi gibi “sandıkla ve darbeyle dahi bir türlü alaşağı ve devre dışı edilemeyen Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı tasfiye etme girişimlerinden” bağımsız da okuyamayız.

Geleceğimizi, AB’de görmeliyiz

AB ile ilgili geçtiğimiz günlerde 4 bakanın öncülüğünde yapılan toplantı çok önemliydi. Aradan geçen 3 yıl sonra Türkiye’nin yeniden AB rotasına dönmesi, umut ve heyecan vericidir. Kim ne kadar eleştirirse eleştirsin, şerh koyarsa koysun, AB süreci Türkiye için ekonominin, demokrasinin ve insan hakları standartlarının en yüksek olduğu dönemler olmuştur. En büyük ticaretimiz Avrupa Birliği’yle, ülkemize en çok para bırakan turist dahi Avrupa Birliği’nden. Rusya, Çin, İran ve Hindistan gibi ülkelerle ilişkilerimizi muhakkak ki sürdürmekle beraber geleceğimizi AB’de görmeliyiz. Onurumuzu ve izzetimizi çiğnetmeden, siyasi teması ve siyasi uzlaşıyı mutlaka zorlamalıyız. Ulusal çıkarlarımıza bakmalıyız. Elbette ki yabancı sermaye, kendisine hukuki olarak güvence arayacaktır. Hukuki güvence de tek başına yeterli değil artık. Uluslararası kuruluşlar ve bankalar, kredi verirken sadece ekonomik göstergelere bakmıyorlar, siyasi göstergelere de bakıyorlar yani demokratikleşme, özgürlükler, kurumların adil ve etkin işleyişi gibi. Tabi haksızlık yapmadan her şeyi de net ortaya koymak lazım ki “bu ülkede çok kanlı bir hain darbe girişimi daha doğrusu ülkeyi işgal etme girişimi oldu. OHAL keyfi gelmedi. Darbe girişimi ardından doğan milli güvenlik ve beka tehdidi OHAL’i zaruri hale getirdi.

Başkanlık, sihirli bir değnek değildir

OHAL süreci, yabancı sermaye için tedirgin edici ve belirsiz bir süreç olmuş olabilir. Sermaye ürkektir, güvenle yürümek ve kendisini garantiye almak ister. Sonuçta Türkiye, OHAL’i kaldırdı. OHAL’i kaldırdıktan sonra artık OHAL’in sonuçlarını da hızlı bir şekilde tasfiye edip, yeniden AB reform sürecine hızla girmemiz gerekiyor ki buna ihtiyacımız var. Sosyal yaşantımız, demokrasimiz ve terörize edilemeyecek iç barışımız için yapmalıyız. Evet, büyük sıkıntılarımız oldu. Elbette ki millet olarak dik duracağız, kimseye eyvallah etmeyeceğiz, bunları da aşacağız ama bunu doğru politikalarla, ilmi siyasetle, akılcı ve sağduyulu adımlarla, reel politik karşılığı olan bir yol haritasıyla aşacağız. Doğru stratejilerle aynen Kudüs kararında olduğu gibi Batı dünyasını da Türkiye’nin yanına çekerek yapacağız. Çağdaş dünya ile bu mücadeleyi sürdüreceğiz ama içerde de bizim özgürlükler ve demokrasi ile ilgili konularda da evin içini düzeltmemiz gerekiyor. Bakınız, “Başkanlık” asla bir sihirli değnek değildir. Sorunlarımızı kendiliğinden tek başına çözemez. Ekonomi, demokrasi ve yargısal reformlar alanında atmamız gereken ciddi adımlar var.