Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 May 2020

Ayasofyada namaz kılmak istediğimize eminmiyiz?

Fetihlerin İslam dini içerisinde ki yeri oldukça önemlidir.

Özellikle şehirlerin anası Mekke’nin fethi,

Üç dinin merkezi ve

Müslümanların ilk kıblesi Mescidi Aksa’nın bulunduğu Kudüs’ün fethi,

Peygamberin övgüsüne mazhar olan ve Müslümanların hayalini süsleyen, üç kıtanın birleştiği, Eba Eyyüp El Ensari (ra) uğrunda anayurdunu terk ettiği İstanbul’un fethi,

Oldukça önemli fetihlerden kabul edilmektedir.

Bu üç Belde’nin fethi ile batıl zail olmuş, hak ve adalet dünya hakimiyetini tesis etmiştir.

Dikkat çekici bir diğer hususta bu üç şehrin sembol ibadethaneleridir.

Mekke de Kâbe, Kudüs’te Mescidi Aksa, İstanbul’da ise Ayasofya…

Müslümanların motivasyon kaynağı olmuş, sevinç gözyaşlarına sahne olmuş üç mekân!

Bugün bu üç belde için yine gözyaşları akmakta…

Kâbe Vehhabiliğin gölgesinde ümmete hasret göz yaşı dökerken,

Mescidi Aksa Yahudi İsrail zulmü altında kanlı göz yaşı dökmektedir.

İstanbul ise Fatih Sultan Mehmed’e inat Hıristiyan alemine göz kırparcasına batıya peşkeş çekilmiş laiklik anlayışının sonucu olarak müze haline getirilerek, içten içe hüzün göz yaşlarını dökmekte.

Her yıl 29 Mayıs’ta fethin yıl dönümü kutlanırken Ayasofya da namaz kılmanın hasretiyle yanan Müslümanların çaresiz ve kısık sesleriyle cami olacağı günlerin hasretini çekiyor desek yanlış olmaz.

Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın” diye haykıran insanımızın bu haykırışı semalarda yankılandığı halde karşılık bulmaması calibi dikkat bir durum değil mi?

Kovid-19 salgını ile tedbirler kapsamında kapatılan camilere akın etmeyen Müslümanların camilerin kapatılışını protesto etmeleri ne kadar inandırıcı ve dikkat çekici olabilir?

Sabah namazlarında yanı başında ki Sultan Ahmed Camiini dolduramayan Müslümanlar “Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın” haykırışlarında ne kadar samimiler acaba?

Ayasofya’yı müzeye çevirenler suçluda onun bu haline yaratıcının rikkatini çekecek samimi yakarışa eremeyen biz Müslümanlar suçlu değil miyiz?

Ayasofya açılsın diyen gönüller faizden uzak bir hayatı benimseyebilmişler miydi?

Ali efendimiz (ra) ve Fatıma annemizin (rah) evliliğine özenen ana babalar kızlarını ve oğullarını nasıl bir düğün ile dünya evine sokuyorlar?

Kızlarını aman kocasına muhtaç olmasın ne olur ne olmaz diye çalışma hayatına hazırlayanlar Ayasofya konusunda samimiyetlerini ortaya koyabilecekler mi?

Düğünlerimizde Kuranı Kerimle başlayıp Hacivat ve Karagözle devam edip, üstüne üstlük yöresel folklor oyunları ile coşanlar Ayasofya’da namaz ile coşmayı beklemek hakkına sahipler mi?

Evlatlarını iman hizmeti ile diploma arasında sıkıştıran kalpler, bu hususta ne derece samimi olabilirler?

Fethedilen şehirler arasında ismi geçmemesine rağmen gönüllerin fethi ile peygambere kucak açan Medine’yi unutmuşa benziyoruz.

Kılıç ve mızrakla fethedilmeyen Medine daha 18’inde bir gençle gönüllerin fethi ile kazanılmıştı.

Biz ise askeri zaferle fethettiğimiz Ayasofya’yı sosyolojik savaşla batıya teslim ettik.

Belki bunda halk olarak masum olabiliriz. Ancak bu savaşı tersine çevirmenin zamanı geldi ve geçiyor.

Emekli Hâkim Albay Yusuf Çağlayan’ın literatürümüze kazandırmaya çalıştığı sosyolojik savaşın tahribatını fark etmemiz gerek.

Toplumların dayanışma ve kültürel birlikteliklerini dumura uğratarak tahrip eden ve toplumsal çatışmayı körükleyen sosyolojik savaşın bir sonucudur Ayasofya’nın müze olması.

Kendi değerlerinden uzak batılı değerleri medeniyetin beşiği gören nesillerin yerine öz benliğimizden çıkan ve Medine Fatihi Musab Bin Umeyr ruhunu aşılayacağımız gençler hedefimiz olmalı.

Batılı efendilerinin literatürümüze soktukları medeni kölelikten kurtulmadıkça Ayasofya’da namaz kılmayı hayal etmek doğru olmaz.

Henüz iktidar olup, adı milli olan eğitim müfredatında bile muktedir olamayan idarenin Ayasofya’da fethin sembolü Kuran okutması bize bir kıvılcım olmalı.

Çünkü biliyoruz ki, Rad Suresi 11. Ayeti kerimede Allah-u Teala “Bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah o toplumu değiştirmez” buyurmaktadır.

O halde bir asır daha beklemeden 29 Mayıs’la fethe hazırlanan mescitlerimizden çıktıktan sonra gönüllerin fethine yelken açalım.

Milli ve manevi değerlerimizi duvarlarda askı değil, hayatın her sahasında rehber kılalım.

Göreceksiniz işte o zaman gerçek fetihlere ulaşacak ve kendiliğinden Ayasofya’da namaz kılmış olacağız.

Çünkü Fatih’in Ayasofya’da surları yıkarak kıldığı namazı biz ancak gönüllerimizin etrafındaki batılılaşma tabularını yıkarak kılabiliriz.

Bekle bizi Ayasofya bir gün muhakkak…