Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Haziran 2014

Ayşe Şasa

Yazar, düşünür, senarist ve gönül insanı Ayşe Şasa Hanımefendi vefat etti. Sonsuzluk alemine yürüyen Ayşe Şasa, örnek bir aydın, kültürümüze ve medeniyetimize aşık bir irfanın sahibiydi. İnşallah sanat dünyasında onun yolundan yürüyen genç nesilleri göreceğiz.

Ne yazık ki çok fazla görüşemediğim, değerli fikirlerini ve ideallerini kendisinden dinleyemediğim Ayşe Şasa ile ilk tanıştığım günü hatırlıyorum. Kalabalık bir toplantıdaydık. Bir ara beni dışarıya çağırmışlardı. Çıktığımda Ayşe Şasa Hanımefendi kapıdaydı. "Toplantıya geç kaldım, rahatsız etmek istemedim, içeride İsmail Kara Bey var, acaba kendisiyle görüşebilir miyim?" diye sormuştu. "Elbette" dedim ve yardımcı oldum. Bütün münasebetimiz bu kadar. Zarif bir Osmanlı hanımefendisi ile karşılaştığımı hissetmiştim. Eserlerini daha sonra okuduğumda, filmlerini seyrettiğimde bu kanaatim pekişti.

Fatih Camii'nde cenaze namazını kıldığımızda cemaat arasında çok değerli şahsiyetler vardı. Bürokratlar, yazarlar, sinemacılar, akademisyenler, kütür sanat adamlarıu2026 Hem de her kesimden. Kendisini sevdirmiş, çevresinde saygı uyandırmış bir münevverdi Ayşe Şasa. Kardeşi Aziz Şasa'ya taziyede bulundum. Derviş bir mümine hanım, sonsuzluk alemine gidiyor, Hakka yürüyordu. Bir kadın bilge, 'er kişi' niyetine uğurlanıyordu. Namazdan sonra cenaze, Sahrayı Cedit Mezarlığı'na götürülüp defnedildi.

Ayşe Şasa, 1941 yılında İstanbul'da doğdu. 1960'ta Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nden mezun oldu. 1963-1965 yılları arasında Robert Kolej'in İdari Bilimler Bölümü'ne devam etti. 1963'ten başlayarak Türk sinemasında senaristlik yaptı. "Murat'ın Türküsü", "Ah Güzel İstanbul", "Utanç" gibi filmlere imza attı. Zengin bir ailede Hıristiyan mürebbiyelerin elinde büyüyen, bir dönem Marksist dünya görüşünü benimseyen Şasa, en çok Kemal Tahir'in çevresinde bulundu ve ondan etkilendi. 1980'li yıllarda ağır bir psikolojik rahatsızlık geçirdi. "Şifozren" teşhisiyle on yıllık bir inziva dönemi yaşadı, sinemadan tamamen çekildi. Sonrasında tasavvufa ilgi duydu ve mutasavvıfların eserlerini okudu. Yaşadığı dönüşümün ardından eserleri yayımladı. Yeşilçam Günlüğü, Bir Ruh Macerası, Şebek, Delilik Ülkesinden Notlar yayımlanan eserleri. 16 Haziran pazartesi günü, 73 yaşında vefat etti.

O, Türkiye'de bazı aydınların yaşadığı büyük dramı ömrü boyunca hissetmişti. Geleneklerinden, köklerinden koparılarak yetiştirilmiş bir genç kız, daha sonra gönül ve ruh yordamıyla özüyle, inancıyla, tasavvuf dünyasıyla nasıl buluşabilmişti? Soğuk, inançsız bir dünyadan maveraya açılan kapıyı aralayabilmiş müstesna ve talihli aydınlarımızdandı. Arayışı güzellikle sona ermiş, ebedu00ee hakikatleri yeni dostlarında ve nurlu çevresinde bulabilmişti. İbn-i Arabu00ee gibi hikmet ve hakikat kılavuzlarının peşine düştü bir ömür boyu ve sonunda iyiliği, erdemi ve doğruyu buldu. Ölüm korkusunu yendi, ölümden sonraki hayatı özledi. Onun için hayat belki başta biraz sinemaydı, ama daha sonra sinemanın da bütün sanatların da hakikate, insana, ebedu00ee ve ezelu00ee fikirlere hizmet etmesi gerektiğinin şuuruna vardı. Ardından çok güzel yazılar yazıldı, yazılacak. Ama o bütün bunları hak ediyordu. Zira ömrünü bir güzel ideale hasretmişti. Kimi 'derviş entelektüel' dedi ona, kimi 'öncü şahsiyet' kabul etti. Kimi de bir 'milat' saydı hayatını. Herkes onun 'zirvede dolaşan bir derviş' olduğuna inandı. 'Türk sinemasının Ayşe ablası' ömrünü güzel hakikatlere, insanlara, gençlere adamıştı. Hakkında yazılanlardan bir kitap çıkabilir, çıkmalı.

Bir Ruh Macerası isimli eserini yeniden okuyorum. Bu nehir söyleşide ailesi, hayatı, fikirleri, idealleri, acıları, hüzünleri, hasretleri ve arayışları var. Türkiye'de inançsızlık girdabından kurtulmak için çırpınan bir aydının inleyişleri, seslenişleri, feveranları hatta çığlıkları var. Ve kurtuluştan sonra arınmışlığını, süku00fbnunu ve gönül huzurunu görüyoruz. Onu dinleyelim:

"İslam bizi geri bıraktı, Batı karşısında yenilgilerimizin sebebi İslam'dır!' hükmü, giderek bir inanç, bir yaşama biçimi halini aldı. Bunu da modernlik kisvesi altından hınç ve taassupla dolu telkinler halinde yaydılar; bu tür ideolojilere ve akımlara neredeyse meşruiyet kazandırıldı. Bu yanılgıların ortasında doğdum ve yetiştim. Gerçeğin ise tam tersi olduğunu pek çok bedel ödeyerek idrak ettim. Hayatımın ilkyarısı bir korku filmi gibi geçti. Varoluşuna sahih neden bulamayan insan; bilsin yahut bilmesin korku, endişe ve vehim içindedir. Ben bu marazu00ee hali, bir imtihandan geçiyor gibi ve en ağır derecelerde yaşadım. Allah hepimizi ve özellikle yeni nesilleri böylesi azaplardan esirgesin."

Bir Ruh Macerası, aslında bir ömrün hülasasıdır: "Şimdi şu eski koltuklarda oturuyorum ve gücümün yettiğince tefekkür ediyorum. Herkes geleceğe doğru hayal kurar; bense geçmişe doğru. Bir bahçeye yolculuk yapıyorum. Manolyalar, Frenk üzümleri, yıldız çiçekleri, çimenler; tam bir cennet bahçesi. Bir zamanlar, yani çocukluğumda öyle bir bahçenin ortasındaydım; ama o günlerde o nimetin şükrünü eda edebilme hassasiyetine sahip değildim. Şimdiki halimle; aklım ve gönlümle o güzel bahçeye dönüyorum. Çimenlerin üzerine seccademi serip şükür namazı kılıyorum. Bu benim geçmişe doğru yolculuğum, geçmişe dönük hayalim."

ESKADER, Ayşe Şasa hakkında bir program düzenliyor. İhsan Kabil'in yönetimindeki toplantı, Timaş Kitapkahve'de 26 Haziran Perşembe günü saat 18.00'de başlayacak. Yönetmenler, senaristler, yakınları, sanat adamları onu anlatıp hatıralarını paylaşacak. Acılı da olsa güzel bir ömrü tamamlayan, inanmış aydın olarak gözlerini kapayan Ayşe Şasa'ya Allah'tan rahmet temenni ediyorum. Kabri nur mekanı cennet olsun. Ailesine, dostlarına, sinema ve düşünce dünyasına, bütün sevenlerine ve okuyucularına başsağlığı diliyorum.