Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Nisan 2019

Babasız evler, pusulasız erkekler

Kadının Rahim sıfatına ek olarak adanma kapasitesine işaret eden ‘Yuvayı dişi kuş yapar’ sözü bilgeliğin en alt seviyesine düşmüş toplumlarda artık çocuğun ve evin sadece kadının zimmetindeymiş gibi algılanıyor. Bu durum, zaten çocukla ilişkisine taşıma, doğurma ve emzirme gibi güçlü biyolojik bağların yoksunlukluğu ile bir adım geride başlayan erkeğin çocuk ve aile ile mesafesini daha da açıyor. Yapılan istatikler, evliliklerde aldatmanın çoğunlukla çocuktan sonra gerçekleştiğine işaret ediyor. Bu her ne kadar başka bir konunun yazısı olsa da, burada işin fiziksel yükünden ziyade, erkeğin daha çocuğun doğumundan itibaren kendisini ailenin dışında hissetmesinin, yalnızlaşmasının, dahil olamamasının ve nasıl dahil olacağını bilmemesinin etkili olduğuna inanıyorum. Çocuğu kadının üzerine zimmetli görmenin erkek açısından pratik hayatta yarattığı konfor da eklenince her çocuğun doğumu bir yarığa dönüşebiliyor.

Bugün maalesef büyük çoğunluk babasız evlerde büyüyor. Kadının sosyal akbabalardan göreceli olarak daha fazla korunmasına yol açan ‘sinek kadar kocam olsun başımda bulunsun’ güvenlik tıpası, iş erkeğin gerçekten evde ruhuyla, gönlüyle var olmasına gelince hava kaçırıyor. Bu hava kaçağı, hayatlarındaki ilk erkek olan babalarıyla sevgi tatmininden yoksun ilişkileri sebebiyle kızları yanlış gönüllerde rahmet aramaya, erkek çocuklarını ise ya öfke, nefret ve saldırganlığa veya kaçınılan baba modeli karşısında tehlikeli bir biçimde fazlaca özdeşleşilen anne modeline itiyor. Bu yönüyle, ‘erkek evin direğidir’ sözü, bir para kazanma makinesine işaret etmiyor elbette. Belki ilk iki sene emzirme döneminde Rahim ile atılan temelin sonrasında Rahman ile desteklenmesinin ve yükseltilmesinin zorunluluğunu da işaret ediyor.

Aksi halin, hem bireysel hem de sosyal bünyede açtığı yaralar derin...Oku emri, takdir edersiniz ki, sadece yazılı, basılı olan şeyleri kapsamıyor. Bu emir, insanın evrende etrafını çepeçevre saran ayetleri de okuyabilmesi, ‘dilsiz ümmetlerin’ halinden ibret alabilmesi ve onu da doğru okuyabilmesini de içeriyor şüphesiz. Şimdiki modern zaman kıssamız dilsiz ümmetlerden birine ait. Alınacak hisseler büyük.

Craig Wilkinson’un paylaştığı bir hikaye bu. Güney Afrika’da bazı bölgelerde fil nüfusunda ciddi bir artış yaşanıyor. Park görevlilerinin önünde filleri vurmak veya başka bir bölgeye yerleştirmek şeklinde iki seçenek beliriyor. Görevliler ikinci seçenekte karar kılıyor ve genç filleri ülkenin değişik alanlarına dağıtıyor.

Bir zaman sonra bu genç erkek fillerin bir çeşit ayaklanma başlattığı görülüyor. Genç filler savunma veya yemek amaçlı olmaksızın diğer hayvanlara karşı bir soykırım hareketi başlatıyorlar ve çok hayvan öldürüyorlar. Nihayet bir görevli, bu genç erkek fillerin rol modeline ihtiyaç duyduğunu düşünerek daha büyük yaştaki olgun erkek fillerden birkaçını bu genç erkek fillerin olduğu bölgelere getiriyor. Olgun erkekler ile bir rol modele ve pusulaya kavuşan genç erkek fillerdeki durum tamamen ortadan kalkıyor.

Pusula olmak, insanı bir adım öne geçiren ama iyi yapılamazsa da bütün karmaşanın vebalini üstüne almasına sebep olan zorlu bir vazifedir. Bermudalı Radell Tankard’ın ibretlik cevabı da haftaya kalsın...O vakte kadar Rahman’a emanetsiniz...