Bağırsaklarımız ikinci beyin mi?
Kadim geleneksel tıbbın bağırsak sağlığını önemsediğini biliyoruz. Ortodoks batı tıbbı ise bağırsak sağlığı ile sağlıklı beden ve ruh sağlığı arasındaki ilişkiyi ancak iki binli yılların başında fark etti.
Yapılan bilimsel çalışmalar, bağırsaklarımızın sadece
boşaltım organı görevi olmadığı ve hatta ikinci beynimiz olduğu gerçekliği ile
yüzleşince bu alanda çalışmalar arttı ve enteresan gerçeklerle yüzleşmeye devam
ediyoruz.
Bağırsaklarımızın boyutunun kocaman bir tenis sahası
büyüklüğünde olması ve zengin mikrop çeşidi ile trilyonlarca hücrenin ortak
gayreti ile ruh ve beden sağlığımız koruyor olması bu alanda çalışmaları
hızlandırdı.
Beynimiz tarafından salgılanan mutluluk hormonu dahil birçok
aracı maddenin, doku ve hücrelerimizi koruyucu birçok vitamin ve en önemlisi de
bağışıklık sistemimizin güçlü olması için gerekli tüm malzemelerin
bağırsaklarımızdaki mikropların marifeti ile sağlanıyor olması
bağırsaklarımızın ikinci beynimiz olduğu gerçekliği ile yüzleşmemizi
perçinleştirdi.
Bağırsaklardaki mikroplar ne işe yarıyor?
Mikrobiyota dediğimiz milyarlarca bakteri, virüs, mantar ve
parazit özellikle bağırsaklarımızda kurduğu mükemmel ve muazzam düzenle bu
görevini aksatmadan yürüttüğü için sağlıklı yaşamaya devam ediyoruz.
Bağırsaklarımıza ikinci beyin denmesinin ana sebebi bu gerçeklik olsa gerek.
Bağırsaklarımızdaki mikrobik dengeyi yediklerimizle ve yaşam
tarzımızda yaptığımız yanlışlıklarla bozmak için var gücümüzle çalışmasak ve
gölge etmesek aslında daha sağlıklı mutlu ve huzurlu yaşamamız mümkün.
Bağırsak hücrelerimizin dengesini bozan gluten, zararlı
şekerler , katkı maddeli gıdalar ,stres, uyku düzensizliği, hareketsiz yaşam
tarzı gibi sebeplerle bozup disbiosise
sebep olunca birçok hastalığa açık hale
gelebiliyoruz. Mutluluk hormonumuz olan seratoninin yüzde doksanı bağırsaklarda
üretilince bağırsaklarımız için ilk beynimiz bile diyebiliriz. Bugün biliyoruz
ki tedavisinde zorlandığımız bazı psikolojik hastalıkların kaynağı bağırsak
faaliyetlerinin bozulması ile ilgili.
Özellikle yanlış beslenmenin de katkısı ile bağırsak florası
bozulduğunda aradan çok geçmeden depresyon, panik atak, anksiyete, hatta
psikotik bozukluklar, otizm, alerjik hastalıklar migren ve romatizmal
hastalıklar, alzaymır, demans ve otoimmün hastalıklar füze gibi artarak art
arda sıralanabiliyor.
Bağırsak ve beyin arasında nasıl bir bağlantı var?
İşin sırrını daha yeni yeni çözmeye başladık. Beyinle
bağırsakların embriyolojik kökeni aynı. Çin tıbbında hala önemini koruyan
meridyen kavramında beynimize ait bir meridyenin olmaması ve bunu kalın
bağırsak, ince bağırsak, mide ve safra kesesi meridyenleri ile yerine getiriyor
olunması da çok manidar ve araştırılması ve üzerinde çok çalışılması gereken
bir konu:
Pratik hayatta karın krampları ile stres arasında çok yakın
bir ilişkinin olduğunu bilmeyenimiz yoktur.
Ne oluyor da bu kramp yaşanıyor?
Ne oluyor da stres mide ve bağırsaklarımızda aniden etkisini
gösteriyor?
Cevap bekleyen onlarca hatta yüzlerce sorunun cevabını
yukarda özetlediğim bilgiler içerisinde bulabiliriz. Özellikle çocukluk
çağlarında sık görülmeye başlanan ve sektör haline gelmiş tedavisi aranan
onlarca hastalık var.
Otizmden hiperaktiviteye, dikkat eksikliğinden hafıza
sorunlarına, kişilik bozukluğundan davranış bozukluklarına kadar çok sayıda
türetilmeye devam eden hastalıkların altında da bağırsak florasındaki bozulma
olduğunu biliyoruz.
Asistanlık yıllarımda Parkinson ve sara hastalığında
önerdiğimiz ketojenik diyet günümüzde tekrar parlatılarak yukarıda zikrettiğim
hastalıklarda yeniden kullanılmaya başladı.
Ketojenik diyette yağ ağırlıklı proteinli gıdalar orantısız
kullanılarak bağırsak florası doğallığını korur hale getiriliyor. Ayrıca bu
diyetle oluşturulan asidik ortam da hücrelerde kendini toparlama dediğimiz
duruma yardımcı olabiliyor.
Prebiyotikler ve probiyotikler sağlıklı bağırsak florası
için önerilen preparatlar.
Turşular, sirke, ev yoğurdu, gezen tavuk yumurtası ve
dolaşan hayvan eti de bağırsak florasının düzenlenmesinde yardımcı rol oynayan
tavsiye edilen gıdalar.
Rafine şeker, buğday, buğdaydan imal edilen katkı maddeli
gıdalar ve koruyucu adı altında gıdalara katılan zehirlerinden mümkün olduğu
kadar uzak durmaya çalışmak ise sağlıklı yaşamamızın olmazsa olmazı.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.