Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2408.31
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Bal gibi tuzak

Bir bahar mevsimiydi. Hayat bütün güzelliğiyle hürriyete koşuyordu. Bu hürriyetten yeteneğine ve varlık derecesine göre her şey faydalanma telaşesi içindeydi. Havada uçanlar, yerde kaçanlar, suda coşarcasına yüzenler, toprağın altındaki güzellikleri yüzeyine taşıyanlar, beyazlıkların olanca güzelliğini yeşilin olanca tazeliğine ve çok renkliliğine taşıyanlar ve hayatın hürriyetine daha nice canhıraşane koşanlardı telaşlı olanlar.

Bütün bu güzelliklerin temaşası ve bu seyrin verdiği hazla kendimizden geçmiştik. Önümüzdeki kahvaltıyı bir an olsun unutuvermiştik. Hayatın hürriyetine varlığın bu olanca coşkunca koşuşu çok telaşlandırmıştı bizi.

Hep bu telaşlı halde uzun süre kalmak istedim. Ne yazık ki olmadı. Çünkü bir ses beni bu seyrin derinliğine dalmaktan alı koymaya kararlıydı. Israrla onun farkına varmak istemiyordum. O ise bu hale kızıyordu. Hatta hafiften hafiften beni taciz ediyordu. Bedenimle temas edecek kadar yaklaşıyordu bana. Baktım ki olmayacak. Seyrin güzelliğinden sürekli mahrum kalacağım. Öyleyse ısrarla konuşmak isteyen ve sürekli havalarda gezen bu fabrikatör ile biraz konuşayım dedim. Döndüm ona ve sakin bir şekilde seslendim:

u2014 Neden beni rahatsız edip duruyorsun? Ne istiyorsun? Bak bütün güzel yüzler senindir? Hem de güzelliklerindeki incelikleri sana arz etmekten gurur duyuyorlar. Bırakmışsın onları. Gelmiş şu lokmama göz dikmişsin. Durmadan üzerinde dolaşıp duruyorsun?

u2014 Doğru dersin de. O yüzlerden dokuduklarımı sadece sen tüketiyorsun. Benim de onlardan tatma hakkım yok mu?

u2014 Tabi ki var. Ama böyle aç gözlülükle olmaz ki bu işler.

u2014 Peki nasıl olurmuş?

u2014 Etrafında dolaş hürriyetini kaybetmeden. Tat ama içine dalmadan.

u2014 Bu nasıl oluyor? Hem onu yapan ben hem etrafında dolaşan ben. Siz hapur şupur götüreceksiniz. Bense sadece tadacağım.

u2014 Doğru. Yapan sensin. Ama ne yaptığını bilmeyen de sensin. Hatta yaptığın şeyin tuzağın olduğunu bilmeyen yine sensin. Onun için kenarda dur. İçine girme diyorum sana.

u2014 Yahu sen benimle dalga mı geçiyorsun öyle elini sallayarak. Yoksa tehdit mi ediyorsun beni. Bak şimdiye kadar etrafında dolaşıyordum. Ama kızıyorum şimdi sana. Fazla öfkelendirme beni. Sivriliğimle dokunurum sana. Acıtırım canını canım pahasına.

Hayır. Bu yaptığım şeylerden doyasıya yiyeceğim. Hatta içine girip yüzeceğim.

u2014 Galiba anlamıyorsun. Burada tatmaya izin var ama doymaya yok. Ömrün o kadar uzun değil. Yeteneklerin de o kadar gelişmiş. Dinle beni. Kıyıda dolaş. Yaptıklarını yüzüne gözüne bulaştırma. Sonra kaybolursun o deryada.

u2014 Ha.. ha.. ha.. Yaptığım şeyin içinde boğulmak. Bari biraz gıdıkla da daha fazla uçayım. Şu manevralarımdan sen bile korunmak zorunda kalıyorsun. Ben ki en tatlı şeyi sana yedirenim. Sense onun tadından kendinden geçip bana sürekli el sallayansın. O deryada boğulmakmış! Ne tuhaf şeyler söylediklerin!

Bütün karşı çıkmalarına rağmen şükürler olsun yine de havada özgürce dolaşıp duruyordu. Hürriyetin sermestiligiyle kendinden geçer gibiydi. Çünkü hür olmak kadar hiçbir şey güzel değildi. Hem o bütün güzel yüzlerde tattığı şey bile bu kadar güzel değildi. Lakin ısrarla bal nehrinin kenarında dolaşıyordu. Üzerine konuyordu. Sonra da içine dalmak istiyordu.

Bilemiyorum. Hırs mıydı bu, yoksa kendinden olan her şeyi tatma arzusu muydu? Neydi onu bu kadar nehrin içine daldırmak hevesi? Maalesef sonunda etrafı ve zemini camlarla ihata edilmiş bal nehrinin içine ayaklarını batırdı. Ardından başı ayaklarına eşlik etmeye başladı. Sadece kanatları serbestçe çırpınıp duruyordu. Dramatik sona razı olan inatçı fabrikatörü seyir ise trajik bir hayretti.

u2014 Nasılsın? İyi misin? Yaptığın şey güzel mi dedim?

Başını kaldırdı bir anlık da olsa. Ve yüzüme hüzünle baktı. Beni anlayarak lakin gururunu da elden bırakmayarak:

u2013 Gayet iyiyim. Hem lezzeti de çok güzelmiş yaptığım şeyin.

Midesi çok küçüktü. Kısa süre sonra doymuştu. Ama gözü doymadığı için çırpındıkça batıyordu o nehrin derinliklerine. Bu trajik seyirden etkilenmiştim. Son bir kez daha seslenip ona yardım etmek istedim. Çünkü debelendikçe bütün hareket kabiliyetini kaybediyordu. Yaptığı şeyin içinde can verecek gibi duruyordu. Hayatın hürriyetine koşan o beden nehrin akıntısı içinde kaybolmak üzereydi. Sadece kanatları hareket ediyordu. O da hareket kabiliyetini birazdan kaybedecek gibi duruyordu. Aman sakın yanlış anlamayın ha. Kalpsiz biri değilim bu seyirden dolayı. Çünkü çok ısrar ettim bu acı sonu yaşamaması için. Ama her defasında beni tekdir etti. Hatta bakın burnumun üzerindeki kızarıklık ve boynumdaki şişlik o ikazların neticesidir. Onu nehre neden yaklaştırmıyorum diye uçarken etrafımda hafiften de bana dokundu ve sivriliğini temas ettirdi bana. Eeee. Ne demişler! Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez. Şahit olun. Bakın. Bir kez daha sesleniyorum.

u2014 Nasılsın? Doydun mu nehirde yüzmeye? Uçabilecek misin yeniden? Seni bekleyen o güzel yüzlerin üzerinde? Yardım ister misin?

Ses gelmiyordu. Kanatların çırpıntısı da durmuştu. Ve bal yapan fabrikatör yaptığı şeyin tadına varmak uğruna bütün bütün nehrin içinde sessizce yatıyordu. Bir cankurtaran uzattım. Çünkü elim ile dokunamazdım. Bana mesafeli durduğu için buna aşınaydım. Kenara bıraktım cankurtaranla. Seslendim... Seslendim... Seslendim...

Ne yazık ki ben haklı çıktım. Keşke ben aldansaydım ama o yaşasaydı...