Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Temmuz 2021

Bariz Kader (Manifest Destiny)

1840’larda Amerikalılar arasında popüler olan inançtı.

Kuzey Amerika’nın işgalinin Tanrı tarafından buyurulduğu, yani; Kızılderililer’in ormanların ve buffaloların imhasının, sulak arazilere el konmasının, nehir yataklarının değiştirilmesinin, iş gücü ve doğal kaynakların sömürülmesinin, insan iradesi değil, Tanrı emri olduğuna inanılmaktaydı.

Manifest Destiny (Bariz Kader) buydu.

Monroe Doktrini ise, ilk kez 1823’te, Başkan James Monroe tarafından dile getirildi.

Monroe Doktrini, 1850-1860’larda Bariz Kader’i bir adım daha ileri götürüyor, ABD’nin tüm dünya üzerindeki politikalarını ve ABD’yi desteklemeyi reddeden herhangi bir ülkeyi, istila etmek de dahil olmak üzere, özel haklara sahip olunduğunu iddia ediyordu.

El’an yürürlükte olan Bariz Kader ve Monroe Doktrini’ni işittiğiniz zaman “Globalizm”i, ABD’yi, “Yeni Dünya Düzeni”ni daha iyi anlıyorsunuz.

Rudyard Kipling; “Halklar, ‘Beyaz Adam’ın yüküdür” demişti.

O zamanlar beyaz adam, “Avrupalılar, daha aşağı ırklara karışmamak için yeterince önlem alırlarsa, ırkları yönetmeye devam edebilirler” de diyordu.

Halen de aynı inanç ve düşüncede olduklarından emin olabilirsiniz. Evangelizm bu nedenle hızla yayılmaktadır.

Sosyal Darwinizm, “Bariz Kader”e doping olmuştu.

Sosyal Darwinizm’e göre güçlüler hayatta kalıyor, kalmalıydı, zayıflar temizleniyor, temizlenmeliydi.

“Haçlılar”ın 1.000 yıl önceki hedeflerinde, niyetlerinde bir değişiklik yoktu.

Batı ile İslam arasındaki askeri etkileşimin zeval bulmasının ihtimali de bulunmamaktadır.

Bariz Kader ve Monroe Doktrini...

ABD’nin; Vietnam, Afganistan, Panama, Ekvador, Irak katliamlarını,

Guantanamo, Ebu Gureyb hapishanelerini,

PKK’yı neden kendine partner seçtiğini,

Filistin’in gözyaşlarını, çığlığını neden görmediğini, neden duymadığını çok iyi açıklıyor.

“Zehri teneke kupada sunmazlar” diye atasözümüz vardır.

ABD zehrini, bazen, “demokrasi-özgürlük-insan hakları” kupalarıyla sunuyor.

Bazen de zehrini, Dünya Bankası ve IMF kırbacıyla içiriyor.

“Biden bizi iktidar yapacak” diye ABD’nin kuyruğuna takılanlar, korsan gemisine asker yazılmış oluyorlar.

Afrika ormanlarına girip, erkekleri ve kadınları gemilere sürükleyen, eski esir tüccarları, Afrikalıları kaçıran haydutlar, insan türüne girmeyen bir türle muhatap olduklarını ve onlara “Hristiyanlaşma” fırsatı sunduklarını düşünürlerdi. Yaptıklarından hiç vicdan azabı duymazlardı.

PKK’lıların aralarında gezen asker kılıklı misyonerler de, PKK teröristlerine “Hristiyanlaşma” fırsatı sunduklarını düşünüyorlar.

Batının muhteşem kaleleri, şehirleri, malikaneleri Hintli, Afrikalı kölelerin kemikleri üzerine inşa edildiler.

Bu, “Bariz Kader”di.

Amerikan kıtasındaki dünyanın diğer yerlerindeki vakur kültürler, medeniyetler, “Bariz Kader” ve “Monroe Doktrini” istilacılarının kılıçları ve hastalıkları ile yok edildiler.

Huntington’dan 50 yıl önce, 1945’lerde, Arnold Toynbee, gelecek asırda savaşın, komünistlerle kapitalistler arasında değil, gerçek medeniyetler savaşının Müslümanlarla-Hristiyanlar arasında geçeceği kehanetinde bulunmuştu.

Yani, “Medeniyetler Savaşı”nın mucidi Huntington değildi.

“Medeniyetler Savaşı” “Batı”nın genetiğiydi.

Toynbee ve Huntington, birilerinin kendilerine “Dur!” diyeceğini ve O’nun kim olduğunu da biliyorlardı.

Aslında, “Medeniyetler Savaşı” “Habil ve Kabil” ile başlamıştı.